12. bölüm/Dağhan ve Alsu

19 3 0
                                    

Hayat ve ölümü ayıran iki yolun ortasaındaki levha yanlış gösteren oklarını saplıyordu bedenlere. Hevesler kırılıyor, tüm dünya yerlebir ediliyordu. Ellerinde hiç bir şey yoktu çünkü hiç bir şey vardı. Alevler sardı kurumuş çiçeklerin ruhlarını, yağmur yağmadı, su döken olmadı, bekleyip izleyen çoktu. Ruhlar şâd olamazken Tanrı üzülmüyordu. Birileri bir yerlerde çok yalnızdı, etraf ise çok kalabalıktı. Birileri...birileri bir yerlerde can çekişiyordu, yaşamayı aşeriyordu. Susuyordu, kusamıyordu. Varlık varlığa saldırdı, var olmayanlar Tanrıya yalvardı. Acıları merak edip, tükettik ömrümüz ile beraber. Sonra tüm suçu yükledik Tanrıya o ise birhaber.

Yer soğuk, toprak nemli, sırtı çizikler dolu, ölmedi çünkü ölüler ölmeyi çok oldu bırakalı. Dert gibi sardı acı her yanını, sahip olduğu güç dolayısılığı ile bedeni ateşler içindeydi. Saçları eskisi gibi koyu kestane değil alev biçimindeydi. Ateş etkilenir miydi ateşten imkansız su iken? Korhun' un karışan duyguları yüzünden tepki verememeyi bırakmıştı. Bendis' e doğru yaklaşırken gecenin kasveti rengindeki siyah kanatlarını tutamamıştı. Bendis' e tutacağı sırada Dağhan Korhun' u belinden kavrayıp, geri çekmişti.

"Korhun dur be oğlum, o haldeyken ona dokunamazsın."

"Dağhan ölüyor mu?"

Ona neydi bundan? Seviyor muydu onu? Belki hayır, belki evetti cevap ama o söylemediği sürecce ona neydi?

"Bilmiyor musun oğlum ateş ateşi öldürmez."

"Algılarım donuk şu an Dağhan."

"Şu an baygın ve bedeni kendini korumaya aldı. Ölmediğine yemin edebilirim. Hem sen dur Alsu baksın"

Alsu ve diğerleri de Dağhan ve Korhun' un yanına gelmişti. Hepsi olacakları bildiği için aşırı tepkiden kaçıyordu. Alsu pırlanta döküntülü kanatlarını salı vermişti ormana saçları somon rengindeydi. Pırlanta kanatları ile uyumu muhteşemdi, beyazın en açık tonunu anımsatan ten rengi ise son dokunuşu gibiydi tanrının. Hızla Bendis' in yanına eğilip başını kaldırdı. Dizlerinin üzerine yatırdı Bendis' i ve kıyafetleri yandı ikisininde. Alsu kanatlarını siper edip, çıplaklıklarını örtmüştü. Kayra ve Arın olayı fark ettikleri için hemen kıyafet almak için içeri koşacakları sırada evin harabeliğini fark ettiklerinde Dağhan ve Korhun' un yanına geri dönmüşlerdi.

Alsu, Bendis' in alnındaki alev biçimli saçlarını geri itmişti ve elini yanağında gezdiriyordu. Başını hafifçe kaldırıp, kulağına fısıldamaya başlamıştı.

"Güçlü kadınlar güçlerini kontrol eder. Ateşsen yanında her zaman suyun olmalı güzelim. Hadi meraklananları korkutma. Hadi uyan."

Bendis dediklerini algılamıştı ve iç sesi vicdanı ile el ele tutuşmuş ve söylenmeye başlamıştı. "Sen en güçlüsüsün, yüce bir gücün var. Hadi kalk ayağa başarabilirsin ölü hayatına dönmeyi."

Kedi yavrusunu anımsatan bir mırıltı dökülmüştü dudaklarından o sırada Alsu da bağırmıştı Dağhan ve Korhun'a.

"Kıyafet bulun ikimize de!"

İki genç adam anca anladıklarında etrafına bakındılar. E kıyafet yoktu. Kayra hemen öne atılıp, zekası ile fikir üretmişti.

"Tişörtleriniz yeterince bol."

İkisi birbirine bakıp, aynı anda tişörtlerini sıyırmıştılar kaslı bedenlerinden. Tişörtler ellerinde bekliyorlardı bir diğer haberi.

Bendis gözlerini açtığında çok yorgun görünüyordu.

"Alsu."

"Evet söyle güzelim?"

"Canım yanıyor bedenimle beraber."

ÜREYVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin