Adresi takip ettikçe şehrin daha da derinlerine ilerledim. Üzerime yolda ilerlerken gördüğüm bir mağazadan kapüşonlu bir hırka almıştım, bu şekilde hâlâ üzerimde duran doktor giysisini biraz gizlemiş oluyordum. Ellerim ceplerimde, başım dik, gecenin geç bir saati olsa da ışıkları göz alıcı derecede parlak bir caddede yürüyordum. Adrese göre, görebildiğim kadarıyla biraz daha loş olan bir ara sokağa sapmam gerekiyordu. Yolda ilerlerken sola döndüm, daha tenha olan sokakta yürümeye devam ettim. Birkaç aşk otelini geçtikten sonra göz alıcı tabelası yanıp sönen bir bara rastladım. Tabelası aksine küçük ve o kadar dikkat çeken bir yer değildi.
Koyu renkli, metal kapısını ittirip içeri girdim. Ufak bir merdivenden aşağıya indim. Dealer gibi birinden beni daha çok mahzen tarzı bir yere göndermesini beklerdim, ama şu anda bulunduğum yer düşündüğüm mekandan çok daha farklı, sıradan bir bardı. Adresi bir kere daha kontrol etme ihtiyacı duydum; ama kağıtta artık adres yazmıyordu, sadece ufak bir not vardı.
Notta, "Cep saatini barmene göster ve onu takip et.", altında da "Dealer." yazıyordu. Buraya geldikten ve tüm bunlara bulaştıktan sonra, dediğini yapmaktan başka şansım yoktu. Sahip olduğum bu güçleri kullanmayı bilmeden bu tür bir alemde hayatta kalamazdım.
Bulunduğum eşiğin tam karşısındaki bar tezgahına doğru ilerleyip bir tabureye oturdum.
Barmen, beni görür görmez elindeki bardağı tezgaha bırakıp yanıma yaklaştı. "Size ne verebilirim, bayım?" Farklı bir parıltıyla ışıldayan gözlerine bakarak normal biri olmadığını sezebiliyordum. Onun farklı bir havası vardı, ama nedense korkmuyor veya tedirgin olmuyordum.
"Birisi bana bu adresi verdi ve sizinle konuşmam gerektiğini söyledi." dedim. Cep saatini avucumun içinde tutarak elimi bar tezgahına koydum ve saati tezgaha bırakarak ileri doğru ittirdim. Elimi yavaşça saatin üstünden çekerken, saati farkeden barmen hızlıca elini elimin üstüne koydu ve saati sıkıca bastırdı. Kulağıma eğilerek, "Böyle bir konuyu kalabalıkta konuşmak tehlikeli olabilir, bayım, lütfen o saati kimseye göstermeden cebinize koyun ve beni takip edin." dedi fısıldayarak.
Oturduğum tabureden kalktım ve sağ tarafa yönelip tezgahla duvar arasındaki ufak kapıyı kaldırdım. Bar tezgahının arkasına geçtim ve barmenin geçtiği kapıdan girerek onu takip ettim.
Ufak bir koridoru geçtikten sonra, bir merdivenden aşağıya doğru inmeye başladık, ta ki bir duvar yolumuzu kesene dek. Bu koridor daha ne kadar tuhaflaşabilirdi? Zaten meşaleler ile aydınlatılıyordu, şimdi de koridorun sonuna hiçbir yere varmadan koyulmuş bu duvar... Ne tür bir yere gelmiştim? Dealer pisliği beni nasıl bir yere göndermişti?
Tam barmene seslenecektim ki, adam kolunu gerdirip duvara sert bir yumruk attı ve bu tek vuruş duvarı yıkmaya yetti. Bana dönüp, "Kusura bakma dostum, Dealer uzun zamandır safkan iblis göndermemişti. Ben de bir yerden sonra kapatmak zorunda kaldım, ara sıra cehenneme kapı açılabiliyor."
Basitçe söyledikleri, kafamı karıştırmaya ve beni şok etmeye yetmişti. "Arada cehenneme kapı açılıyor." da ne demekti? Ne olmuştum ben, safkan iblis mi? Nasıl yani, ben şimdi iblis miydim? Tüm bu yaşananlardan sonra iğrenç bir canavara dönüştüğümü biliyordum, ama bir iblis olmak kulağa tüm diğer ihtimallerden daha dehşet verici geliyordu. "Ne yani, ben iblis miyim şimdi? O pislik beni bir iblis mi yaptı?" dedim sesimden anlaşılan hayret ve dehşetle.
"Dediklerimin ne kadar garip geldiğini biliyorum, ama merak etme, yakında alışırsın." Güven vermek istercesine başını salladı. "Sıradan bir iblis değilsin. Sıradanlar da çok güçlü olur ama safkanlar gerçek gücü elinde tutanlardır. Dönüşüm acı verici olmalı, ama merak etme acı çektiğine kat kat değecek." Biz merdivenlerden ilerledikçe barmen daha konuşkan biri oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metamorfoz
FantasyHayattaki her şeyini kaybeden Zack, buna sebep olan olayın hemen ardından bir iblisle karşılaşıyor ve mutlu olan insanlara kederi tattırması karşılığında ikinci bir şans elde ediyor, fakat bu şans onun için hayata karşı bir intikam fırsatı mı yoksa...