-5-Cinque

83 37 130
                                    

Selammm bu bölüm çok ama çok uzun olduğu için ikiye böldüm ve bölümleri aynı anda atacağım. Bu bölüm biraz kısa oldu çünkü başka türlü bölemezdim. Ama diğer bölüm oldukça uzun. İyi okumalar sizi çok seviyorum ☆

***

Loreana elindeki biletleri heyecanla sallıyordu. Daha önce çok gitmek istese de, Jimin'in odasından çıkmak istememesi, hevesinin kaçmasına neden oluyordu. Öyle ki aldığı birçok bileti anne ve babasına vermişti. Ağabeyi yoksa o da yoktu.

Şimdi ise Jungkook, Jimin'i odasından çıkarmayı başarmıştı ve eski depresif halinden eser kalmamıştı. Ve elbette bu Loreana'nın gözünden kaçmamıştı.

Ağabeyinin, Jungkook olduğu için geleceğini biliyordu. Bu birazcık onu kıskandırmıştı açıkçası. Çünkü, Romeo ve Juliet'in tiyatrosu yılda sadece bir kez yapılıyordu ve Jimin bunu bildiği halde kız kardeşinin bütün ısrarlarına rağmen gitmek istemiyordu.

Ağabeyini kıskanıyordu çünkü, onu mutlu edemediğini fark etmişti.

Jungkook onu mutlu ediyordu.

Loreana hevesle bir Jimin'e bir Jungkook'a bakıyordu. Kabul edeceklerinden emindi. Ya da sadece umut ediyordu.

"Ağabey?" Jimin, Loreana'ya döndüğünde aklında hiçbir şey yoktu. O da Jungkook'un ne tepki vereceğini merak ediyordu. Aslında çoktan kabul etmişti.

"Olmaz!" Jungkook düşünmeden atladı. Sesi tedirgindi.

"Lütfen, Jungkook." Loreana'nın bütün hayalleri suya düşmüştü. Bundan sonra yapması gereken tek şey, Jungkook'u ikna etmekti. Çünkü ağabeyinin kabul ettiğini anlamıştı.

"Bizi öldürtmek mi istiyorsun? Nasıl bir kardeşsin sen? Yoksa melek yüzlü şeytan falan mısın?"

İki kardeşin gözleri ve ağızları şaşkınlıkla açılmıştı. Neyden bahsediyordu böyle?

"Ben... ben ne dediğini anlamıyorum. Sadece..."

Loreana ağlamaya başladığında Jimin, Jungkook'u omzundan yavaşça iteledi. "Sen ne dediğini sanıyorsun!" Diye çıkıştı o da.

"Kardeşin, bizi ölüme yolluyor anlamıyor musun?" Loreana ıslak gözleriyle, Jimin de anlamaz gözlerle bakıyordu, Jungkook'a.

"Neyden bahsettiğini gerçekten bilmiyorum!" Genç kız en sonunda kendini savunmaya başlamıştı. Jungkook'un delirmiş gibi bakışları onu korkutmuştu.

"Sen ciddi misin?" Jungkook Loreana'nın bakışlarından bir şey bilmediğini anlamıştı. Söylediklerinden pişman olsa da, bunca zaman nasıl bilmediklerine anlam veremedi.

Sahi eğer bilmiyorlarsa, Jimin bunca yıl nasıl yaşadı?

"Anlatacağım," Loreana gözlerindeki yaşları bileklerine sildi ve derin derin nefes almaya çalıştı. "Gözlerimiz, sizden farklı. Ve bu yüzden askerler bizleri gördükleri anda öldürüyorlar."

İki kardeş aynı anda "Ne?" Dedi. Böyle bir şeyi ilk defa duyuyorlardı ve hala anlam verememişlerdi.

"Cidden bunca yıl nasıl hayatta kaldınız, Bay Jimin?"

Jimin'in yüzü düşmüştü. Hayatta kalmak. İşte buydu onu üzen. Hayatta kaldığı söylenemezdi, sadece nefes alıp veriyordu.

"Sizinle ilgili olan hiçbir şeye anlam veremiyorum gerçekten, kapalı bir kutu gibisiniz."

Jungkook birçok defa Jimin hakkında düşünmüştü. Loreana ve Jimin hiçbir şekilde benzemiyordu. Anne veya babasından hangisi çekik gözlüydü? Ve ikisi de sabahtan akşama kadar çalışıyorlarsa, nasıl hala yakalanmamış, hayattaydılar? Jimin neden güneş ışığından 'sanki öldürecekmiş gibi' kaçıyordu? Kız kardeşi de onu güneşten saklıyordu. Anlam veremiyordu Jungkook.

IPOMOEA 'JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin