-6-Sei

88 39 210
                                    

ÖNEMLİ: Sizden tek ricam, bu sefer oy veya yorum değil, Romeo ve Juliet oyununu sonuna kadar okumanız, geçmemeniz. Ben zaten oyunu olabildiğince kısa kesecek, önemli olan yerleri yazacağım. Çünkü bu oyun, kitap için önemli bir yer taşıyor. Emin olun, bunu öylesine, sırf okumanız için söylemiyorum. Gerçekten kitap için çok önemli. Ve eğer okumadan geçerseniz, ileride bu neydi? Gibi sorular soracaksınız ve o duygu yükünü hissedemeyeceksiniz. İyi okumalar sizi çok seviyorum ☆

***

Ertesi gün olduğunda Loreana kahvaltıyı hazırlayıp hekimin yanına gitmişti. Jungkook eve geldiğinde, bir ses duymayınca göz devirdi. Jimin geç saate kadar uyuyordu.

"Cidden hiç derdi yok mu, bu çocuğun?" Diye mırıldandı kendi kendine.

Odaya çıktığında Jimin sessizce uyuyordu. İki elini yastığının üstünde birleştirmiş, yanağını da minik ellerine yaslamıştı . Dudakları öne doğru büzülmüştü ve balığa benziyordu. Tebessüm etti Jungkook.

Önünde eğilip yüzüne baktı bir süre. Güneş değmeyen beyaz kadife teni, sıcaktan oluşan nemle parlıyordu. Bal rengi sarı saçları hafif ıslak olduğundan daha da koyulaşmıştı ve kısa süre önce duş aldığını, burnuna gelen, adını bilmediği bir çiçeğin kokusundan anlamıştı. Tombul yanakları sıcaktan kızararak dudakları gibi pembeleşmiş, süt beyazı tenine renk katmıştı.

O kadar narin, o kadar savunmasız görünüyordu ki iç geçirdi Jungkook. Jimin'in bu kadar güzel olmasına iç geçirdi en çok da.

Yöneliminin farklı olduğunu daha önce edindiği tecrübeden dolayı biliyordu. Daha önce hiçbir erkeği Jimin kadar güzel bulmamıştı mesela. Sevmiyordu ama beğendiği doğruydu.

Sağ elini yavaşça kaldırdı ve alnına düşmüş bir tutam sarı saçı arkaya atarak diğer saçlarla buluşturdu. Alnında belirgin iki tane minik ben vardı ve beyaz tenine çok yakışıyordı. Yüzleri o kadar yakındı ki Jimin'in düzenli nefes alış verişleri, Jungkook'un kıvrımlı, sırayla dizilmiş uzun kirpiklerine çarpıyordu.

Jungkook, siyah ve oldukça kalın olan perdeyle, gün ışığının içeride ki puslu karanlığından rahatsız oldu. Jimin'i daha net görmek istediğinden dolayı perdeyi açmak için kalkmaya yeltendi.

Jimin, yerinde kıpırdandığında olabildiğince uzaklaştı ve yeni gelmiş gibi bir görüntü oluşturarak, Jimin'in kolunu hafifçe sarstı. Perdeyi açma fikri anında uçup gitmişti.

"Bay Jimin?"

Jimin sırt üstü dönerek elleriyle gözlerini ovuşturdu. "Beni mi izliyordun?" Yeni uyandığı için sesi boğuk ve pürüzlü çıkıyordu.

Jungkook yakalandığını anlayınca utansa da belli etmedi. "Evet, uyandırmaya çekindim."

Jimin gülümsedi ve yatakta doğrularak ayağa kalktı. Jungkook'un yanından geçerken "Günaydın." Dedi ve odasındaki banyoya girdi.

Aynaya baktığında, uyurken nasıl göründüğünü düşününce utandı. Çünkü çirkin göründüğünden emindi ve Jungkook'un onu bu halde görmesi korkunçtu. Yüzünü yıkayıp dişlerini fırçalarken hala nasıl göründüğünü düşünüyordu.

Aşağıdan piyano sesleri gelince hemen aşağı kata indi Jimin. Jungkook'un parmakları, tuşların üstünde ahenkle dans ediyordu ve bu görüntü oldukça havalıydı Jimin'e göre.

Dikkatini dağıtmamak için sessizce yanına oturduğunda, Jungkook'un onu fark edip etmediğini düşündü. Hiçbir tepki vermediğine göre, piyano çalmaya oldukça odaklanmış olmalıydı.

IPOMOEA 'JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin