Küçükken 1 Nisan şakalarım vasattı ve kandırılması çok kolay bir çocuktum. 1. sınıftayken babam bana 1 Nisan şakası yapmıştı ve ben de ona inanmıştım. Tamam bunda anormal olan ne var diyebilirsiniz ama umrumda değil. Yaptığı şaka vasat olmasına rağmen kanan keriz beni anlatmaya çalışıyorum çünkü. Kar yağıyor demişti. İtalya ve Nisan'da yağan kar. Küçükken pekte zeki olduğumu söyleyemem. Nedense bu şakadan sonra sakin kalıp nasıl karşılık verebileceğimi düşünmüştüm.
Yaptığım şakanın muhteşem , efsane bir şaka olduğunu sakın düşünmeyin ! Çünkü vasattı. Billboard eğer şarkı yerine vasat şakalar listesi çıkarsaydı ilk sırada yer alırdı. Hazırsanız nasıl bir şaka yaptığımı söylüyorum.Babamın gözü önünde, ablamın Winx kızlı çerçevesini alıp arkama saklamıştım. Ardından " Eve hırsız girmiş! Çerçeve yok !" diye ağıt yakmıştım. Tabi bunu yaparken deli danalar gibi bir o yana bir bu yana koşmuştum. Babam arkamda olan çerçeveyi görmesine rağmen , muhteşem bir oyunculukla- ya da ben o zaman iğrenç oyunculuk ve iyi oyunculuk arasındaki farkı anlayacak kadar dizi ve film izlememiştim-panik haline girmişti. 5 dakika kadar falan sonra arkamda sakladığım çerçeveyi babama uzatmıştım.
Yeteri kadar cringe yaşamadıysanız çerçeveyi uzattıktan sonra ne dediğimi söylüyorum. " Hırsız amca ve Hırsız yenge bana çerçeveyi verdi. Sonra da özür dilediler." Babamda saçlarımı okşamıştı. " Aferin oğlum ." dedikten sonra. Kurmaca şakamda çerçeve dışında bir sürü tutarsızlık vardı. Bir kere hangi ahmak hırsız bir eve girip sadece çerçeve alıp çıkardı ki ? Koskoca rezil bir anımı anlattığım bu paragraftan çıkarmanız gereken bazı sonuçlar var. İsterseniz o listemi paylaşayım
1-Kurgusuna hırsızları katacağınız bir şaka yapacağınız zaman, hırsızlar sadece çerçeveyi çalmasın.
2- Bir şeyi çalınmış gibi gösterecekseniz, bunu kandıracağınız kişinin önününde yapmayın.
3- Nisan ayında İtalya da kar yağmaz. Eğer öyle bir şaka yapılırsa kanmayın.Kandıysanız bile bunu üstün oyunculuk yeteğinizle kapatmaya çalışın. Çünkü evde beni keriz Harry olarak çağrıyorlar. Üstünden 10 sene geçmiş olmasına rağmen halen goygoyu dönüyor.
4-Sakin kalmakla ilgili problemlerim var.
Sakin olmalıydım. Sakin olmak neydi ? Sakin nasıl olunurdu? Sakini hangi fiillerle çekimleyebilirdim ? Ben bunları düşünürken onlar yaklaştılar, yaklaştılar ve yanımıza geldiler. Bakın kafanızda yanlış bir şeyler canlansın istemem. Yani onlar playboy takılan -en azından bir kısmı-, mafya babası olabilecek kapasiteye sahip kişilikler değillerdi. Ama kabul ediyorum şu siktiri boktan lise klişelerinden birini yaşıyordum. Bilirsiniz okulun popülerine karşı ümitsizce beslenen aşktan bahsediyorum.Son cümleyi okuyunca kalbimin şifresi 1111 gibiymiş havası yarattığın farkındayım ama değil. Louis'ye nasıl aşık olmuştum hiçbir fikrim yoktu.
" Diana annen akşam cebir çalıştırmam için bize gelmeni söyledi. Ve İtalyanca ödevlerini yine Harry'den kopya çekerek yapmaman gerekiyormuş. Bize getirecekmişsin ve Almanya'dan halamlar geliyormuş. O yüzden Almanca üstünde pratik yapman lazımmış." dedi Diana 'ya hitaben. Ne yani kalbimin atlı koşturuyormuşçasına atmasının sebebi bu uyarı mıydı? Eğer böyle giderse 17'lik bir çıtırken kalp krizi geçirebilirdim.
Her ne kadar soğukkanlıymış gibi burda Louis'yi eleştirsemde yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Louis, Diana'ya bunun türevi nasihatları sıralarken, çamaşırı suyu bocalayıp diş fırçasıyla bile ovalasam yine de temizleyemeyeceğim yemek masasına bakıyordum. Tanrım ! Gerçekten hijenik bir okulda okumuyorduk.
Okulda bir şeye daldığım zaman - ki bu genelde Louis olurdu- kendime gelmem zor olurdu. Ama bu sefer beni kendime getiren o sesti. Bunu deyince aklınıza kulağıma naif sesiyle " Seni almaya geldim ." diye fısıldayıp beni kandıran bir melek gelmesin. Beni kendime getiren sesin bir meleğe ait olduğu doğruydu . " Görüşürüz Harry ." deyip yanımızdan ayrılan Louis'ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EASIER // LARRY
FanfictionGitmek mi kolaydı? Kalmak mı? Emin değildim ama emin olduğum tek bir şey vardı. O gitmişti.