"I'm dying, I'm dying"
Ölüm Yiyenler Azkaban'dan kaçalı şimdi 1 hafta olmuştu. James ve Lily Godric's Hollow'a sıkı güvenlik önlemleri aldıktan sonra kendi evlerine dönmüşlerdi ama bu korkularına engel olmuyordu. Ancak Lily ve Harry Hogwarts'a döndükten sonra endişeleri neredeyse tamamen bitebilirdi ve Hogwarts 2 gün sonra açılıyordu. Şimdilik tek yapmaları gereken Hogwarts'ın açılmasını beklemekti.
Ayrıca tek sorun bu değildi. Harry bu olanlar için bir açıklama bekliyordu ve Lily hala ona bir açıklama yapmış değildi. Dumbledore'un dediğine göre müritler tekrar Voldemort'a katılmıştı. Aslında doğru olabilirdi çünkü bir haftadır Severus ortalarda görünmüyordu. Bunları düşünürken Lily'i düşüncelerinden çıkaran merdivenden inen bir çift ayak sesi oldu. Harry aşağı inip Lily'nin mutfakta oturduğu koltuğun karşısına oturdu. Kısa bir sessizlikten sonra ilk konuşan Harry oldu.
"1 haftadır seninle konuşmak istiyorum ve sen konuşmak istediğine dair hiçbir belirti göstermedin. Bu yüzden tekrar soruyorum. Kehanet ne ve Kim-Olduğunu-Bilirsin kim?"
Lily biraz sessiz kaldıktan sonra cevap vermesi gerektiğini fark etti. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı.
"Öncelikle ben anlatırken lafımı kesmeni istemiyorum." Harry kafasını sallayınca zümrüt yeşili gözlü kadın devam etti.
"Sen daha küçük bir bebekken senin hakkında olduğunu düşündüğümüz bir kehanet çıktı. Kehanette Temmuz'un sonunda doğan bir bebekten bahsediliyordu ve bu tanıma uyan iki bebek vardı. Birisi sendin ve diğeri Longbottomların oğluydu. Kehanetin devamında bu Temmuz'un sonunda doğan çocuğun Kim-Olduğunu-Bilirsen-Senin dengi olarak işaretleneceğini ve birisi hayatta iken diğerinin yaşayamayacağını söylüyordu." Bu noktada Lily, Harry'nin meraklı bakışları eşliğinde gözündeki yaşı sildi ve devam etti.
"Biz de bu kehanet çıktığında çok endişelendik ve seni canımız pahasına korumaya yemin ettik. Hatta Kim-Olduğunu-Bilirsin-Senin evimize geleceğinden de korkmaya başlamıştık o yüzden kısa süreliğine başka bir eve taşındık ve Sirius'u sır tutucu yaptık. Ama kimse hiç bir zaman evimize gelmedi ve kim-olduğunu-bilirsin ortadan kayboldu. Voldemort, kehanet çıktıktan sonra kayıplara karıştı ama Dumbledore her zaman onun bir gün geri döneceğini, sadece daha çok güçlenmek için kenara çekildiğini söylüyor."
"Ama ben anlamıyorum şu Kim-Olduğunu-Bilirsin niye kayboldu, anladığım kadarıyla çok güçlü bir büyücüydü?" Harry, Lily'e baktı. Lily kafasını salladı.
"Evet herkesin korkulu rüyasıydı ve önüne gelen herkese işkence yapar, öldürürdü. Kimse ona karşı gelemezdi. Dediğim gibi, niye kaybolduğunu bilmiyorum ama geri döndüğünde çok daha güçlü olacağını biliyorum."
"Peki neden adı Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen?"
"Çünkü adının uğursuzluk getirdiğine inanılır ve eğer çok merak ediyorsan adı Voldemort, Lord Voldemort."
"Yani isminden korkuyorsunuz?"
"Aslında daha çok alışkanlık diyebilirim."
Bunun üzerine Harry kendi düşüncelerine daldı.
°•°
Ertesi gün Harry uyanıp gözlüklerini taktı ve aşağı indi. Annesiyle babası onu kahvaltı için çağırmıştı. Bugün evdeki son günleriydi ve beraber güzel bir kahvaltı yapacaklardı. Harry Hogwarts'ı özlemişti. En çokta arkadaşları Ron ve Hermione ile ortak salonda oturup muhabbet etmeyi özlemişti. Aklında bu düşüncelerle mutfağa girdi. Annesiyle babası yan yana oturmuştu ve ek olarak vaftiz babası da karşılarına oturmuştu. Harry vaftiz babasının yanına oturdu. Mutlu bir sabahtı, şimdilik.
°•°
Kahvaltı bitmişti ve şimdi sabah kahvelerini içiyorlardı. O sırada kapı çalmıştı ve gelen her kimse içeri girmek için çok sabırsızca kapıyı çalıyordu. James ben bakarım diyerek mutfaktan ayrılıp girişe yöneldi. Kapıyı açtığında karşısında gördüğü kişiye şaşırmıştı.
"Snape?"
"Çekil şuradan Potter, Lily'i görmeye geldim." diyerek James'i geçti ve mutfağa girdi. Lily'i görünce James'in kalkmış kaşına aldırmayarak Lily'e çabucak sarıldı ve gelme sebebini anlattı.
"Lily hemen buradan gitmelisiniz, gidin, saklanın, Ölüm Yiyenler birazdan burada olur. Harry'i de güvenli bir yere saklayın." dedikten sonra cisimlenmek için evden ayrıldı.
Lily bunu duyunca hemen hepsinin dışarı cüppelerini almaya gitti ve geri geldiğinde James'in Dumbledore'a patronusunu gönderdiğini gördü. Hemen kendi cübbesini giyip Harry'nin de giydiğinden emin olduktan sonra yanı sıra cisimlenme için Harry'nin elini tuttu. Tam karargaha cisimlenecekti ki kapı büyük bir patlamayla açıldı ve 10 kadar Ölüm Yiyen evlerine girdi.
" Lily, Harry'i yukarıdaki şömineye götür, hemen!"
Lily Harry'nin elini tutup yukarı çıkarırken arkadan Ölüm Yiyenlerin sesleri gelmeye başladı. Lily telaşla daha da hızlı koşarken bir öldüren lanet yanından geçti. Tam son basamağa ulaşmıştı ki bir büyü ona isabet etti ve yere düştü. Harry annesine bir saniye baktıktan sonra son basamağı da çıktı. Arkasından gelen Ölüm Yiyenlerden elinden geldiği kadar hızlı kaçarken çok güçlü bir büyünün sol koluna isabet ettiğini hissetti ve acı içinde o da yere düştü. O sırada iki Ölüm Yiyen onu yakalayarak kolundan tutup bir sandalyeye oturtarak bir büyüyle ellerini ve bacaklarını sandalyeye bağladılar ve asasını aldılar. Harry çaresizce kıpırdamaya çalıştı ama yaptığı hareket sadece iplerin daha da sıkılaşmasına neden oldu. Daha sonra onun Malfoy olarak tanıdığı 3. ölüm yiyen basamaklardan tırmanırken sol kolunu açtı ve dövmeye benzeyen işarete asasını bastırırken birkaç büyü mırıldandı.
Alt katta James ve Sirius'un çatışma sesleri hala duyuluyordu ve Harry babası ve vaftiz babasının gelmesi için onlara bağırdı. Ama kimse onu duymadı. Harry kaçmak için plan yapmaya çalışıyordu . Asasız büyüde o kadar iyi değildi o yüzden başka bir şeyler düşünmesi gerekiyordu. O sırada annesinin kıpırdadığını gördü. Belli ki annesi ona yardım edecekti ve bu yüzden gözlüklü çocuk sevindi fakat bu sevinç tüm sesler aniden kesilene kadar sürdü. Harry'nin içinde bir ses bir şeylerin çok fena ters olduğunu söylüyordu. O bunları düşünürken merdivenden birinin tırmandığını fark etti ve o tarafa baktı. Ayak sesleri iyice yaklaştığında yanındaki Ölüm Yiyenler yere kadar eğildi. Harry o zaman anladı ki gelen kişi Voldemort'tu. Harry artık hiç bir kaçış yolu olmadığını fark etti. Birazdan Voldemort onu öldürecekti. Acaba ölmek acıtıyor muydu? Bunları düşünürken Voldemort son basamağa ulaştı ve Harry'e doğru yaklaştı. Harry daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Öncelikle burun yerine iki kocaman yarık vardı ve hiç bir şekilde insana benzemiyordu. Tam bir canavar gibiydi ve çocuk onu iğrenerek izlerken Harry'e yaklaştı.
"Sonunda seninle görüşme fırsatım oldu, Potter."
"Biraz fazla geç olmadı mı sanki?"
Harry'nin iplere daha da sıkılaştı.
"Kimse Karanlık Lord ile böyle konuşamaz, neyse ki şimdi seni öldüreceğim o yüzden bunu sıkıntı etmiyorum."
Bu söz üzerine Lily apar topar kalkarak hızlıca oğlunun olduğu tarafa koştu ve önünde durdu.
"Onu öldüremezsin!"
"Ben kimseden emir almam ve özellikle de senin gibi bulanıklardan, şimdi önümden çekil."
Voldemort, elini hafifçe kıpırdatarak Lily'nin karşıda bulunan duvara çok sert bir şekilde çarpmasını sağladı ve Lily anında yere yığıldı.
"Evet, gelelim sana. Senin için çok iyi bir planım var. Cehennem'in dibine yollamak gibi!''
"Avada Kedavra''
Yeşil ışık Harry'i tam alnından vurdu ve o sırada Voldemort'un hiç beklemediği bir şekilde büyü geri tepti ve Voldemort'a çarptı. Voldemort anında güçsüzleşerek diğer Ölüm Yiyenler'in gözü önünde ortadan kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Carmen | Harry Potter AU
FanfictionYa Voldemort, Harry'nin ailesini öldürmeseydi? O zaman da her şey yolunda gider miydi? || Harry Potter AU || #1 harmione #1 lanadelrey #5 drarry #6 magic 7k♡