Düğün var.

21 2 0
                                    

Adını telaşla bağıran bir kadının çıkardığı tantanayla yatağından hızla kalktı Çise. Çağıran annesiydi " hadi kızım saat 9:00 bu gün sıradan bir gün değil' bu saate kadar uyulur mu?" Çise'nin aklı yeni yeni başına geliyordu. Annesi haklı çünkü bu gün Çise'nin bir büyük ablası evleniyor. Çise'nin toplam altı kardeşi var. Kendinden büyük iki ablası, kendinden küçük bir kız' bir oğlan kardeşi var. En büyükleri Çetin. Biraz asi ve dik kafalıdır. Lâkin oda ailenin genlerini dibine kadar taşıyor çünkü gerek uzun boyuyla, kemikli yüz hattıyla' gerekse o sarıya çalan saçlarla gerçekten yakışıklı. Çise aceleyle rütin işlerini yerine getirip aşağıya indi. Bir tek kuş sütünün eksik olduğu kahvaltı hazırdı. Bütün aile fertlerinin hepsi masadaydı bir tek Çise hariç. O da yerini alınca Haşmet Ağa'nın işaretiyle kahvaltıya başlanıldı. Haşmet Çise'nin babasıdır. Ataları sağolsun Haşmet Ağa'ya ciddi bir mal varlığı bırakmıştır. Akbaşak mahallesinin yarısı onundur. Bir kaç çiftliğinde sayısız büyük baş ve küçük baş hayvanla ciddi miktar dönüm arazileri vardır. Sonunda kahvaltı bitince Çise ,kardeşleri ve yengesi sofrayı topladılar. Haşmet iş paylaşımını açıklamak üzere aile fertlerini tapladı. Kızlara karışmak yok onlar direk kuaföre, bilirsiniz kızlar işte hazırlanması uzun sürer. Meliha hanım evde kalıp geleni gideni ağarlıyacak yardımcı olarak da gelinini seçmiş. Çok iyi bildiği bir şey varsa o da gelini Zerrin'in ne kadar marifetli olduğudur. Oğluna bulduğu geliniyle böbürlenip durur. Hatta bu durum bazen insanlar tarafından alay konusu bile olabiliyor. Meliha hanımın işi çok, daha akşam için misafirlere yemek hazırlanacak. Haşmet Ağa ve oğlu Çetin ise takım elbiselerini giyip akşamki düğünün son hazırlıklarını kontrol edecekler. Masa sandalyeler, düğün çalgıcıları vs. Damat tarafı İstanbul'dan gelecek.Van'da sadece damat yani İsmail, annesi Ceylan, babası Murat ve kız kardeşi Selin var. İsmail'in birde Hazar adında oğlan kardeşi var. İşlerinden dolayı zor bela yetişmeye çalışacak düğüne. Murat beyin kendine ait reklam şirketi var. Böylece üç çocuğunuda el bebek gül bebek yetiştirmiş. Öyle olmasaydı Haşmet Ağa kızını gelin gönderirmiydi İstanbul'a?

Aslında bu töre işleri hiç İsmail'e göre deyildir ancak aşk bu işte, ne zaman baş göstereceği hiç belli olmuyor. İsmail'in üniversiteden Van'lı bir arkadaşı vardı; Zafer. Onun düğününe geldiğinde görmüştü Zübeyde'yi. Yöreleri onların  sevgili olmasına engel olduğundan İsmail tek çarenin görücü usulü olduğunun farkındaydı. İlk görüşte aşktı İsmail'in hissettikleri' hal böyle olunca mantık evliliği mantıklı bir çözümdü. Allah var İsmail'de hoş çocuk, başarılı ve zeki. Bir çok genç kızın hayalini süslüyordu. Bunun farkında olduğundan soluğu ailesiyle birlikte Van'da almışlardı. Haşmet Ağada kızına İsmail'den daha iyi bir damat adayı tanımıyordu. Kimse Zübeyde'ye fikrini sormamıştı ancak onunda bu işi istediği her halinden belliydi. Gel zaman git zaman durum bu güne kadar geldi ve bir kaç saat sonra düğünleri vardı.

   İsmail'in ailesi otelde kalıyorlardı. Onlarda rütin hazırlıklarını tamamlayıp gelin evine geçmişlerdi. Meliha hanım eşini arayıp misafirlerin gelmeye başladığını haber edince hazırlıkların tam takır olduğunu gören baba oğul eve geçtiler. Damat bey ve sadıçı Zafer de  gelini almak için kuaförün yolunu tuttular. Sadıçlık olayına çok fazla talep vardı ancak İsmail bu iş için Zafer'den başkasını aklına bile getirmemişti. Nesilden nesile aktarılacak bir geleneğimiz vardır tüm dünyaca ortak, oda kadınlarımızı beklemek. Oflayıp puflayacaklarını beklediğimiz bu iki genç birbirlerine bakıp sırıtıyorlardı, ne de olsa bu gün düğün var. Gülmek herkese çok yakışıyor.

   Sanki esrarengiz bir rüzgar esintisi, içine muhteşem leylak kokularını hapsedip İsmail'in bedenini okşuyordu. Bu kokuyu tanımıştı. Gözleri gördüğü manzaranın gerçek olduğunu beynine kabullendirebilmek için ciddi bir çaba içindeydi. Öylesine güzel olmuştu ki Zübeyde adeta bir kuğu. Hele o sımsıcacık gülüşüyle mest ediyordu İsmail'i.  Arkalarından birisi koştur koştur geliyordu; Çise. Aynadaki manzaraya bakmaya doyamamış hanımefendi. Bu kız gerçekten kendini seviyor. Haksız da deyil zaten. Parıltılı taş işlemeli mor renkteki abiyesi ve ona eşlik eden arkadan bağladığı dalgalı, uzun ve kumral şaçlarla gerçekten tam bir peri. Şimdi hep birlikte düğün yerinin yolunu tuttular.

ÇİSE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin