2|Kafes
Yerime geçip oturduğumda o da karşıma geçmişti. Bir anlığına ona bakma gafletinde bulununca o da bunu hissetmiş gibi bana bakmıştı. Göz göze geldiğimizde daha fazla bakmak istemediğimden kafamı çevirdim ve toplantıya odaklandım.
Masaya sessizlik çökmüş ve herkes önünde ki mavi dosyaların içinde bulunan çizimleri incelemeye başlamıştı. Gördüğüm kadarıyla teknikte bazı hatalar vardı ve ben çizimlerde bir yaratıcılık göremiyordum. Bir kaç Fransız fikrini söylerken sıra bana geldi.
"Sizin fikriniz nedir? " diye sordu Fransız müdürün çevirmeni. Çevirmesine gerek yoktu çünkü Fransızca biliyordum fakat bunu adama söyleyerek kabalık etmeye gerek yoktu.
"Bir sürü teknik hata var ve çizimler birbirinden bağımsız. Ben bir konsept olsun isterdim. Kış ile alakalı bir konsept olsa güzel olurdu fakat kış sezonunun ortasına geldik bile. Bu yüzden yaz için bir şeyler düşünelim. " dedim. Aralıksız konuştuğumdan boğazım kurumuştu. Pet şişedeki suyu bardağa boşaltıp suyu yudumladım ve geri bıraktım. O sırada adam dediklerimi çeviriyordu. Benim ile aynı fikirdelerdi. "Size katıldıklarını söylediler. " dedi adam. "Sizin fikriniz nedir Huraf bey? " diye ekledi. "Bende Hira hanım ile aynı fikirdeyim. " dedi. Sesi kendinden emin çıkmıştı.
Onunla aynı fikirde olmam iyi olurdu her zaman çünkü ortak kararlar vermemiz gereken bir sürü konu olacaktı.
Herkesin fikirleri alındıktan sonra bu fikirler çözümler bulundu ve bir ay sonrasına bir toplantı daha yapılmaya karar verildi. Toplantı bittikten sonra arabama bindim ve şirkete geri döndüm. Arabamı otoparka park edip şirkete girdim ve odama geçtim.
×
Odama girdiğimde benimle birlikte Ela da girdi. Durdum ve arkamı dönüp ona baktım. "Bana Huraf bey hakkında bilgi edinip getirmeni istiyorum. " dedim.
"Başka bir şey ister misiniz? " dedi.
"Hayır. Çıkabilirsin Ela. " dediğimde kafa salladı ve çıktı. Huraf hakkında zaten her şeyi biliyordum ama fazlasından zarar gelmezdi ve muhtemelen Ela'nın bana getireceği bilgileri bende biliyor olacaktım. O kızdan böyle bir şey istemiştim çünkü şirkette benden önce vardı ve dedikodulara hakim olduğunu düşünüyordum.
Yerime geçtiğimde kapım tıklatıldı. Komutum ile birlikte asla burda olmaması gereken biri odama girdi.
"Ne işin var burada? " dedim ayağa kalkarak. Odamı incelemeye başlamıştı.
"Güzel mekan. " dedi ve suratıma baktı. "Ama sen alışık değilsin böyle yerlere. Kaptırma kendini Hira. Sonuçta tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır. " dedi pis pis gülerek.
"Sana bir soru sordum. Cevap ver. " dedim sertçe.
"Parayı bulmuşsun. Sahi nerden çıktı bu zenginlik? Benim bildiğim o sevimsiz deden sana günahını bile vermezdi." dedi.
"Dedem seni hiç ilgilendirmez Levent. Buraya gelme amacını çok iyi biliyorum ama ben sana para vercek insan değilim. " dedim.
"Bence hiç öyle deme. Annladığım kadarıyla cemiyet hayatına atılmaya kadar vermişsin. Eğer bana para vermezsen günah benden gider. " dedi.
"Birincisi anlamana çok şaşırdım açıkcası. İkincisi cemiyetin kendisi benim Levent, hâlâ anlamadın mı? Son olarak sana günahımı bile vermem. " dedim tükürür gibi.
"Pişman olursun. Bence bir daha düşün be güzelim. Beni karşına almayı hiç istemezsin. " dedi.
"Bence güçlerimizi karşılaştırmayalım. Şimdi burdan def ol git. " dedim.
"Bana istediğim parayı vermezsen o çok sevgili ortağına her şeyi anlatırım. " dedi.
"Aklından bile geçirme Levent. Eğer öyle bir şey yaparsan elimden kimse alamaz seni. Bana ölmek için yalvarırsın. Şimdi git burdan. " dedim.
"Hay hay. " deyip arkasını döndü ve kapıdan çıkıp gitti. Yerime geçtim.
Levent ile tanıştığım gün onun itin teki olduğunu anlamıştım. Zaten bir işin bozulması sonucunda onunla karşılaşmış ve tanışmıştım. Nerde bir bit yeniği varsa Levent hemen orada biterdi...
Şimdi ise benden böyle palavralar ile para koparabileceğini sanıyorsa yanılıyordu. Para gözdü Levent, tüm paramı isterdi. Bu konu hakkında paranın hiç önemi yoktu benim için. Bu sırrımı en olmayacak kişi öğrenmişti ve önemli olan kısım ise gidip her şeyi anlatmasıydı. Ben kendimi yeterince kamufle etmiştim iki yıl boyunca fakat hâlâ beni daha doğrusu bu işin arkasında ki ismi aradıklarına adım gibi emindim. Ama bulamayacaklardı çünkü izimi her yerden sildirtmiştim. Bana çıkan yıllar karanlıktı şimdi ve aydınlamasına imkan dahi yoktu. Sadece günlük meselesi vardı...
İş çıkış saati gelince beni avukatım aradı. Aramayı açtım. "Efendim, istediğiniz gibi bir ev buldum. " dedi.
"Peki... Şimdi gidebiliyor muyum? " diye sordum.
"Evet, bütün işlemleri hallettim. " dedi.
"Tamam, sağ ol. " dedim.
"İyi günler efendim. " dediğinde telefonu kapattım. Ardından avukat evin konumunu attı.
Şirketten çıkmış kaldırımda yürümeye başlamışken bir araba hızla yanımdan geçti. Üzerime sıçrayan kirli su ile arabanın arkasından söylendim. "Sen o arabayı hızlı sürünce havalı olduğunu mu sanıyorsun dingil? "
"İyi misiniz? " diye sordu Huraf yanıma gelip. "Evet. " dedim sadece. Son bir kez baktı ve bir şey demeden yanımdan gitti.
Bende homurdanarak otoparka indim ve arabamı alıp atılan konuma gittim.
Kapıda beni Maksut bekliyordu. "Naber kuzen? " diye sordu. "Mükemmel. " diye homurdandım üstümü göstererek. Yorum yapmadan sadece bakmak ile yetindi.
"Avukat mı söyledi evin adresini? " dedim evin açık kapısından içeriye girerken. Ev tam bana hitap ediyordu.
"Avukat hayallerimde ki kuş değil ama. " dedi gülerek. Suratına boş boş baktığımda gülmesini kesti."İnce espri sen anlamazsın. " dedi arkamdan gelip kapıyı kapatırken.
"İnce espri yapmadığın için anlamamışımdır. " dediğimde bana baktı ve iç çekti.
"Buraya sohbet etmeye geldim kuzen, laf yemeye değil. " dedi.
"Tam yerine gelmişsin. " deyince güldü. "Maksut sana bir şey söylemem lazım. " diye ekledim.
Maksut bana o çok aşina olduğum bakışını attı. "Ne yaptın Hira? "
"Benlik bir durum yok. Levent şirkete geldi. Para vermem için beni tehdit etti. " dedim.
"Şerefsiz. " diye tısladı Maksut. "Sen ne dedin? "
"Onu tersledim Maksut. Bir şey yapacağını sanmıyorum ama belli olmaz ona." dedim. "Başka bir şey var. " dedim ve salona geçtim.
"Yine ne var? " dedi haklı olarak.
"Ortağım var ve kim tahmin et? " dediğimde suratıma boş boş baktı. "Huraf. Dilan'ın... " derken lafımı kesti.
"Şaka yapıyorsun? " dedi hayretle. Sadece omuz silktim. "Ya öğrenirse... Levent kesin söyler bence." diye ekledi.
"Bir bok yapamaz. Hele bi yapsın... " dedim salonu incelemeye başlarken. Maksut da benim gibi salonu süzdü.
Modern ve sade mobilyaları ile ferah bir salondu.Siyah 'L' koltuk duvar kısmına yerleştilirmişti. Ortaya ise koyu ahşap bir sehpa.Sehpanın üzerinde bir kaç dergi ile küçük objeler bulunuyordu. Onun dışında TV ünitesi ile televizyon koltuğun karşısındaydı. Üniteye kitaplar ile DVD ler sıralanmıştı. Boydan boya camın önünde dört tane puf vardı. Şömine köşeye yerleştrilmişti.
"Evin tam senlik. " dedi Maksut. "Fena değil işte. Seri'yi besledin mi? İlgilenemiyorum onunla." dediğimde kafa salladı. O sırada kapı çaldı.
"Birini mi bekliyordun? " diye sordu Maksut. Omuz silktim ve kapıyı açmak için salondan çıktım. Koridorun sonuna gittim ve kırmızıya boyanmış ahşap kapıyı açtım.
Kafes?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
General Fiction×Argo ve küfür vardır. ×Yazım ve noktalama ile ilgili yanlışlar olabilir. ×Rahatsız olan, hoşuna gitmeyen veya beğenmeyen okumasın.