Ben geldim! Comeback yeahh
Hadi bakalım, iyi okumalar.
Bölüm sonunda düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.¦
Yorgun argın bir şekilde odasının kapısına geldi genç oğlan. Kapının kulpunu çevirecek gücü bile bulamadı kendinde o an. Ellerinin titrediğini fark etti, zar zor attı odaya kendini. Çantasını usulca bir kenara bıraktı ve yatağına uzandı. Tavanı izledi bir süre, bugün yaptıklarını düşündü. Sahi, neler yapmıştı? Bu kadar yorgun olmasına rağmen, elde avuçta tutulabilecek bir şey yapmış mıydı ki?
İnanamıyorum, diye mırıldandı. Bu kadar güçsüz olmama inanamıyorum.
Sadece katıldığı tenis turnuvası için fazlasıyla antrenman yapmıştı bugün. Spor, tam anlamıyla ona göre olmayan bir şeydi. Ama ailesinin memnuyetini kazanabilmek için bir şeyler yapması gerekti. Masa tenisine ilgi duymuştu biraz, hemen kursuna yazılmıştı. Onun için eğlenceli olacağını ve ailesine bir şeyler gösterebileceğini ummuştu ama yetenekli olup son turnuvalara katılmayı planlamamıştı. Ama ailesine turnuvalara kaldığını söylediğinde yüzlerindeki sevinci görünce, daha da sıkı spor yapmaya başlamıştı. Onlar için her şeyi yapardı.
Yavaşça doğruldu yattığı yerden, sırtını yatak başlığına yaslayıp boşluğu izledi bir süre. İçmek istiyordu kana kana, içip tüm gece sarhoş olmak. Kısa bir süreliğine de olsa gerçekleri unutmak.
Ya da aşık olmak istiyordu. Aşık olduğu kişi tarafından sarılıp sarmalanıp, onun kokusuyla sarhoş olmak istiyordu bu sefer. Sevdiği kişinin kollarında olup, hayatın kötülüklerinden bir anlığına soyutlanmaktı istediği.
Başını iki yana salladı aklından geçen düşüncelerle. Asla olmayacak hayalleri ne diye kuruyorum ki? diye fısıldayarak sordu geceye. Ama hiçbir ses duyulmadı baykuşların ötüşü dışında. Sevgili Gece'm; seninle bu kadar vakit geçirirken, sen benim yoldaşımken, bu suskunluk neden Tanrı aşkına? diye sordu tekrar. Ama Gece inatçıydı, hiçbir sey söylemedi.
Derin bir iç çekti kahve saçlı genç. Ayağa kalkıp pencereyi açtı. Ufak, tek camlı bir pencereydi, parmaklıkları yoktu ve taktırmayı da düşünmemişti. Cebinde metelik olmayan bir üniversite öğrencisinin neyini çalacaklardı ki? Ders kitaplarını falan mı alacaklardı?
Başını dışarı uzatıp dirseklerini mermer kısma dayadı. Dağlık ve temiz bir yerde yaşadığından şehre göre daha güzeldi gökyüzü. Parlayan birçok yıldıza ve hepsinin lideri gibi gözüken Ay'a baktı. Aslında liderlikten çok, bir koruyucu gibi yanlarında duruyordu. Şansına bugün Dolunay vardı. Ay yusyuvarlak ve bembeyazdı.
Ay benim, gece senin. Bakar bakar gülümserim. diye fısıldadı, aklına gelen şarkı sözlerini. Bir an içinin burkulduğunu hissetti, bu sözleri diyecek bir sevdiğinin olmaması ne yazıktı. Oysaki kendisinin hep ideal bir eş adayı olduğunu falan düşünürdü. Yine de karşısına sevdiği biri hiç çıkmamıştı.
Uzun uzun temiz havayı soludu. Pencereden uzaklaşacakken gözüne bir kağıt parçası ilişti. Camın kenarına bantlanmış, beyaz bir not kağıdıydı.
Uzanıp kağıdı olduğu yerden çekerek çıkardı ve pencereyi açık bırakarak hızlıca yatağına oturdu. İkiye katlanmış minik kağıdı açtı, içinde muazzam bir el yazısıyla yazılmış birkaç cümle vardı.
"Ne tuhaf değil mi?
Yüzümü güldürüp gönlüme düşen de sen;
Hüznümü ağlatıp gönlümü deşen de.
Ve sen ne yaparsan yap;
Teninin sıcaklığında kavrulmak isteyen de ben,
Serin sularının derinliklerinde boğulmak isteyen de."¦
Yeni bir kurguyla karşınızdayım. Yine Namjin tabi sldkwşxğwödşw
Bu kurgu bu şekilde kısa bölümlerle gidecek. Şimdilik minific mi olsa yoksa kısa bölümlü normal kurgu falan mı olsa karar veremedim. Kurgunun gidişatına göre şekillenecek. Sizin de kurgu hakkında fikirleriniz veya önerileriniz olursa söyleyebilirsiniz. Sonuçta okuyucu sizsiniz, sizin istediğiniz gibi olmalı :)
Neyse, bana müsaade ✌️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
now you see me ¦ namjin
FanfictionŞair çocuk, aşığının evine minik bir aşk notu bırakır. #minific [25.07.19] [27.08.19]