Wendy biraz düşündükten sonra "Cesaret." dediğinde Jiwoo memnun olmuş gibi gülümsedi ve "Joy'u dudağından öp." dedi. Joy, "Hayır, hayır. Asla olmaz." dedi ve mağaradan hızla çıktığında yerde bir yazı gördü:
Bu oyundan istersen kaç, sonuçta sen ölürsün.
Joy sinirlice mağaraya tekrar girdi ve "Jiwoo bu yaptığın hiç komik değil." dedi.
"Neyden bahsediyorsun?"
"Neyden olacak? Yere yazdığın yazıdan!"
"Ben yere bir şey yazmadım. Buraya girdiğimizde de yerde bir şey yazmıyordu."
"O zaman şöyle söyleyeyim. Kime yazdırdım? Neden?"
Jiwoo iç geçirdi ve "Size bir şey itiraf etmeliyim. Bu oyun değil, gerçek. Oyunu oynamak zorundasınız yoksa ölürsünüz. Benim arkada-" derken Jennie sinirle "Kapa çeneni yalancı!" dediğinde Seulgi, Jennie'ye başını yasladı. Sessizce "Sakin ol." dedi.
Seulgi bu sefer Jiwoo'ya döndü ve "Biz çocuk değiliz, Jiwoo. Buna inanmamızı beklemiyorsun, değil mi?" dedi sakince. Jiwoo, "Anlamıyorsunuz ama biliyor musunuz, umrumda değilsiniz?" dedi ve mağaradan hızla çıktı.
Wendy, Jiwoo'nun peşinden gitti ve kolundan tutup onu durdurdu. Sonra "Ben sana inanıyorum. Birinin yalan söyleyip söylemediği gözlerinden anlaşılır." dedi.
"Bana inanmana sevindim ve seni de sevdim ama... Sizi çok ölümcül, lanet bir şeyin içine soktuğum için üzgünüm. Siz benim arkadaşlar- daha doğrusu daha yeni tanıştığım arkadaşlardınız. Neyse ben gitmeliyim. Tekrardan çok üzgünüm."
Jiwoo yavaş yavaş uzaklaşırken Wendy arkasından "Sorun değil, Jiwoo. Sorun değil." dedi. Aslında çok büyük bir sorun olduğunu mağaraya girince anlayabildi.
Büyük arkadaş grubu Jiwoo'nun dedikodusunu yaparken Wendy bir anda "Oyunu oynamak zorundayız." dedi. Jennie kahkalara boğuldu ve hâlâ gülerken "Joy'u öpmek için bahanen ne bakalım?" dediğinde Seulgi baştan aşağı ürperdi. Aklına Jennie'yi Wendy ile aldattığı gelmişti ve cezası da buydu belki de. Oyunu oynamalıydı.
Seulgi, Jennie'ye rahatsız olduğunu belli eden bir bakış attıktan sonra "Jennie... Wendy haklı. Oyunu oynamalıyız. Hepimizin yaptıklarının cezası bu." dediğinde Jennie şaşırarak "Ben ne yaptım da bu kadar aptalca bir şey başıma geldi?" dediğinde Rose anlamıştı. Bu yüzden başını öne eğdi.
Seulgi hem şaşkın hem de sınırlı bir şekilde "Dört yıl boyunca Rose ile sevgili oldun. Benim seni sevdiğimi bile bile, inadına yanımda Rose'u öptün. İnadına ona 'aşkım' dedin. Hem de dört yıl boyunca beni süründürdün ama sonra sen de bana aşık olduğunu farkettin." dediğinde Jennie, "Hâlâ bu salak oyuna, öleceğimize inanmıyorum. Bir kişi ölünceye kadar da buna inanmayacağım." dedi.
Wendy, Joy'a yavaş yavaş yaklaşırken Irene'nin sinir katsayısı artıyordu. Joy da bu saçmalığa pek inanmasa da üzdüğü eski aşkını son kez öpmek istiyordu. Sadece yumuşak bir dokunuş.
Rose, Irene'nin kafasını kendi göğsüne gömdü ve "Sen bakma." dedi. Irene itiraz etmedi ama içi içini yiyordu.
Joy gözlerini kapadı ve Wendy onun dudağına küçük bir öpücük bıraktığında Joy gözlerini açtı. Rose da Irene'e "Bitti." dediğinde Irene kafasını kaldırdı.
Yeri, "E, şimdi kim kime soracak?" dediğinde herkes birbirine bakarken Jennie, "Kızlar gözlerinize ne oldu? Üstüme gelmeyi kesin! Tamam, tamam! Doğruluk!" diye bağırdında herkes şaşkınlıkla ona bakıyordu. Jennie olmayan birilerine bakıyor ve konuşuyordu sanki.
Jennie, "Tamam. bunu itiraf etmem gerek şu an, değil mi? Kızlar şaka yapmayı kesin itiraf etmeyeceğim!" dediğinde Yeri, "Asıl sen şizofren gibi davranmayı kes!" diye bağırdığında Jennie artık olmayan kişilere değil de Yeri'ye bakıyordu. Yeri bıkkınca "Sonunda düzeldin." dediğinde Jennie bağırarak "Düzelen ben miyim yani?! Siz üstüme yürüdünüz! Gözlerinize kırmızı lens vardı ve suratınızda rahatsız edici kocaman bir gülümseme vardı! Asıl siz kafayı yemişsiniz!" dedi ve mağaradan çıkmak için çıkışa doğru ilerledi.
Seulgi, Jennie'nin kolundan tutup "Biz seni izledik, Jennie. Kendi kendine konuşuyordun. Şizofren olabilirsin ama ne olursa olsun seni seviyorum ve seveceğim. Kendine dikkat et." dedi ve yanağını öptü. Jennie hemen çekildi ve mağaradan çıkarken kendi kendine "Şizofren olabilirmişim." dedi ve göz dağı verdi.
Tam mağaradan çıkarken Jennie'nin üstüne kocaman bir kaya düştü ve ezildi. Bunun olmasıyla beraber kızların çığlıklarının mağarayı ele geçirmesi bir oldu. Seulgi kayaya hızla koştu ve kaldırmaya çalıştı. Kaya kalmıyordu.
Seulgi ağlamaya başlamıştı bile. Rose, Seulgi'yi sakinleştirmeye çalışıyordu ama Seulgi'yi sakinleştirmeye bıraksın kendi gözyaşlarına bile engel olamıyordu. O en yakın arkadaşıydı, yıllardır.
Kayanın altından sızan Jennie'nin kanlarına bakmaya dayanamayan Seulgi, Rose'un kollarında bayıldı.
______________________________________
Bölümü beğendiniz mi? Yorum yazın, eğlenerek okurum :)
Sizce Jennie'ye ne oldu? Neden böyle davrandı?
Evrenin Seulgi'ye verdiği ceza bu mu? Yoksa başka bir şey mi?
Teorilerinizi yazabilirsiniz~✨
![](https://img.wattpad.com/cover/191889905-288-k190526.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❝Truth Or Dare❞ OR DEATH | ☾ BlackVelvet ☽
Action[TAMAMLANDI] Tamamen doğruyu söylemezsen, cesaret göstermezsen ya da cevap vermezsen ölürsün. 2 kişi üst üste "Doğruluk" derse diğer kişi "Cesaret" demek zorunda ya da ölmek! Oyun başlasın! ❝Doğruluk mu? Cesaret mi?❞ Yazar: Ilgın Ayçiçek • İlk Blac...