Keyifli Okumalar!
Taehyung☀
Dönen sandalyede arkama yaslanıp derin bir nefes verdiğimde belimde oluşan ağrıyla aynı anda yüzümü ekşittim. Resmen saatlerdir aynı pozisyonda bilgisayar ekranına kilitlendiğim için uyuşup kalmıştım. Normalde bu tarz işlerle ben ilgilenmezdim. Ama şirketimde oldukça popülerdim, çalışanlarım sürekli bana sesleniyordu.
"Ha... Şimdi oldu. Teşekkür ederim, efendim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim." derken tepemde dikilmeye bir son verip saygıyla eğildi Jihyo.
Koltuğundan kalktım ve elimle oturmasını işaret ettim. Etrafta kısa bir süre gezinen gözlerim, yeniden Jihyo'nunkilere kondu. Herkes işinin başındaydı, bu manzara bana zevk veriyordu. Klavye sesleri ve şirketin kasasına giren paraların sesleri bana her zaman huzur verirdi. İş adamı olunca ister istemez bunlardan zevk almaya başlamıştım.
"Yenisin, acemisin diye seni pek reddetmiyorum Jihyo. Ama bundan sonra seninle ilgilenmeyeceğim, yine çözemediğin bir kod olursa iş arkadaşlarına danışabilirsin." dedikten sonra bana dik dik bakmamaya özen gösteren Jihyo, bir kez daha eğilmişti.
Bununla birlikte iyi çalışmalar dileyip kendi odamın yolunu tuttum. Buraya kadar geldiğime ve oturup kod çözmeye uğraştığıma inanamıyordum. Bunu hangi CEO yapardı? Fazla iyiydim.
Odama girmeden selamlaştığım sekreterlerime gülümsedikten sonra içeri girecektim ki birisinin beni durdurmasıyla son anda kapının kolunu tutmaktan vazgeçip kendisine döndüm.
"Taehyung-ssi, bir arkadaşınız sizi görmeye geldi. Odanızda bekliyor." dediğinde kaşlarım havalandı.
"Kim?" diye sorarken kapıyı açmaya hazırlanmıştım.
"Bay Jeon, efendim." dediğinde hızla kafamı salladım. Böylelikle o da yanımdan ayrılmıştı.
İçeri girdiğimde koltuklardan birinde oturmakta olan Jungkook, girişimle ayaklandı. Önce gidip kabaca kendisine sarıldım, boğuk sesiyle neler yapıyor olduğumu sorduğunda ondan ayrılırken yanıtladım.
"İş güç, bunu her gelişinde sorma Jungkook." Gülüp kendi koltuğuma oturdum.
"Sormam gerekiyormuş gibi hissediyorum." derken o da güldü ve yeniden koltuğuna oturdu.
"Sen neden buradasın?" diye sorduğumda kulağa kaba geldiği için düzeltme gereği duydum. "Yani bu saatlerde genelde şirkette olurdun. Kan, ter ve gözyaşıyla..."
Bu sefer daha güçlü güldü. "Arada nefes almama izin veriyorlar oğlum, sonuçta sosyal hayatı olan bir adamım."
"İzin mi veriyorlar? Sosyal hayat mı?" Dalga geçercesine gözlerimi devirdim. "Boş boş konuşma."
İkimize çok uzak olan şeylerdi çünkü...
"Taehyung-ah," dediğinde aniden ciddileşti. "Sence de fazla işkolik sıkıcı adamlara dönüşmedik mi?" Ardından sinirlenirken sesini yükseltti bıkkınlıkla. "Bu ne amına koyayım, arada kendimi tokatlayasım geliyor. 'Hayır Jungkook, bu sen değilsin oğlum...' diye."
"Cidden..." Gülerken Jungkook'a daha fazla yaklaşmak için masaya doğru eğildim. "Gel ben bir tokatlayayım."
"Siktir git," derken ona uzanan kolumu hızla geriye savurdu.
Pes edip gülmeyi kestim ve toparlandım. "Tamam, çok ağladın. Hadi senin için bir gece ayarlayabilirim."
Karım vardı, hamile bir karım vardı. Gece hayatı meselelerinden oldukça uzak durmaya çalışıyordum. Ama Jungkook çok sıkkın görünüyordu. Cidden bunalmıştı ve onu tanıyordum, eğlence adamıydı. Enerjisini atması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Affair: Upside Down
Hayran KurguKötü günler geride kalmış, atlatılan onca şeyin ardından derin bir nefes vermişlerdi. Bu sefer çok daha güvende, çok daha huzurlu hissediyorlardı. Geçmişe dönüp baktıklarında tüylerini ürperten sayfalar sonsuza dek kapanmış sanıyorlardı. Hepsinin te...