31.

1.1K 86 48
                                    

Keyifli okumalar!

Ha Neul ⭐️

''Onu dikkatli götürür müsünüz?''

Elindeki koca tabloyu taşıyan görevli elindekine bir bakış atıp kafasını salladı. O içeriye girdiğinde peşinden çıkan görevli büyük tırın yanına geldi ve bir eşyayı daha sırtlandı.

Sonunda kendime bir ev bulmuştum. Taşınmasam da olurdu aslında fakat, şehir merkezinden biraz daha uzak olmak istedim. Tek sebep bu değildi elbette. Evin her yerine sinmiş olan anılardan kaçmak istedim. Hangi yere adım atarsam atayım, hayalimdeki Jungkook beni karşılıyordu. Hangi odaya girersem gireyim hayalimdeki biz kahkahalarla gülüyorduk. Ne görmek istemiştim Jungkook'u, ne de kahkahalarımızı duymak istemiştim. Nefeslerimi kesiyordu çünkü. Hangi saat olursa olsun o evden koşarak kaçasım geliyordu. Ben de kendime içinde rahatça saklanacağım bir ev bulmuştum. Ev sıcaklığı hissetmiyordum, ki zaten artık hissedemezdim de. Evim benden uzağa gitmişti. Ev hissi uzaktaydı.

''Ha Neul-ah?''

Düşünceler arasında dalmışken sakince seslenilmesine rağmen irkilmekten alıkoyamamıştım kendimi. Hissettiğim ani şaşkınlık ile sesin geldiği yere döndüm.

''Özür dilerim. Korkuttum mu?'' derken Jimin fazla çekingen görünüyordu. Uzun süredir görüşmediğimizden olsa gerekti?

''Dalmıştım yalnızca. Hoşgeldin.'' dedim Jimin'e doğru atıldığımda. Kısaca sarılmamızdan sonra ikimiz de aynı anda geri çekildik.

Çalışanları kontrol ettikten sonra Jimin'e başımla bir işaret yapıp yürümeye başladım. Peşimden ilerlerken demir kapıyı açıp geçmesi için bekledim. Evin arkasındaki bahçeye ilerledik birlikte. Jimin ile sohbet etmek bugün iyi gelebilecek şeylerin başını çekiyordu, bu nedenle şimdiden zihnim rahatlamış gibi hissediyordum. Tek eksiğimiz Diana idi ve bu eksikliği de birazdan kapatacaktım çabucak.

''Özür dilerim, mutfakta hiçbir şey çalışır vaziyette değil. İkram edebileceğim bir şey yok.'' dedim yeni kurulan bahçe mobilyalarına otururken. ''Sen de hiçbir şey getirmemişsin.'' diye ekledim alayla.

''Buraya nasıl geldiğimi biliyor muyum sanki...'' dedi. ''Sen de benimle konuşmayacaksın diye korka korka aradım seni.''

Kaşlarım aniden çatıldı. ''O ne demek?''

''Haberin yok mu? Taehyung ve benim aram iyi değil. Şirketten ayrıldım.''

Şu ara ne çok ayrılık oluyordu böyle.

''Diana ile iyiyiz sanıyordum ama ona da ulaşamıyorum hiçbir şekilde.'' dedi ve derin bir nefes bırakıp devam etti. ''İki gün önce Jungkook benimle vedalaşmaya gelince cesaretimi toplayıp aradım seni. Tanrıya şükür ki açtın.''

''Taehyung ile benim de aram iyi değil.'' dedim. ''Şirketten ayrıldığını bilmiyordum. Diana da hiçbir şey söylemedi.''

Jimin kafasını sağa sola salladı bıkkınlıkla. Belli ki canı sıkkındı. Uzun süre hiçbirimize ulaşamamak, şirketten ayrılmak kötü hissettirmiş olmalıydı.

''Çok üzüldüm, Ha Neul.'' dedi bambaşka konu açarak. ''Hiç beklemiyordum, çok şaşırdım.''

Omuzlarıma tekrar koca bir yük bindirmişler de taşıyamıyormuşum gibi düşürdüm omuzlarımı. Tekrar, tekrar duymak istemiyordum. Aldatıldığımı zaten hiç unutmuyorken defalarca hatırlamak istemiyordum. Fakat, uzun süre sonra gördüğüm Jimin için katlanabilirdim.

''Ben de beklemiyordum.'' dedim ve gülümsedim. ''Seninle vedalaşmaya mı geldi?''

Kafasını salladı. Çoktan gitmiş olmalıydı. Evimizden de, hayatımdan da, ülkeden de gitmişti. Yalnızca kalbimde kalmıştı şimdi.

Love Affair: Upside Down Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin