16-2

107 7 2
                                        

Kaşlarımı çatmış az önce bana on altı yaşında olduğunu söyleyen çocuğa bakıyordum. Korkmuş bir biçimde bana baktı. Hala dizimi tuttuyordu. Gitmek üzere olduğum parka bakıp bana döndü '' Nerde oturuyorsun?'' elimle siteyi gösterdim. 

-Sen? 

Şurda diye annemin hayallerini süsleyen güzel evleri gösterdi. O siteyi biliyordum çok pahalılardı. Hafifçe gülümseyerek içimde yavaş yavaş yükselen sinirle konuşmaya başladım.

- Hımm.. o zaman babanın çok zengin olmasının sebebi zeki olup feci iyi üniversie bitirmiş, çok çalışması değil. Kendi babasından kalan bir özellik. Çünkü hangi beyin hücreleri yerinde olan bir insan 16 yaşındaki oğluna arabasını verir?

Sonlara doğru sesim yükselmişti.  Ama o çok sakin başladı. 

-Aslında sende yolun ortasında bisiklet sürüyordun.

Ona dalga mı geçiyorsun bakışlarımdan atıp 

-.. ve dedi bisiklet yolundan gittiğim halde beni ezmek üzere olup ehliyeti olmadığı halde babasının arabasını kullanan aptal. dedim.

Yüzünü buruşturdu.

-Aslında o benim arabam.

''hadi ama'' diye bağırıp ayağa kalkmaya çalıştım.dizim acıyordu. Ve büyük ihtimalle ayak bileğim burkulmuştu. Çünkü üzerine basamıyordum. Bisiklete kadar gidip ona tutundum.

- ımm.. Şey sen bu kadar cadalozsan ailen nasıldır kim bilir.

Hızla arkamı dödüm( Yani bileğimin elverdiği şekilde)

- Yani demek istediğim 16 yaşında araba kullandığım öğrenilirse hapse girmem ama babama ceza keserler bu da o kadar önemli değil ama demek istediğim arabayı babamdan izinsiz aldım. Ve bilirsin 16 yaşında ergenim ailemle aramın fazla iyi olduğu söylenemez.

Nefesimi hızla dışarı verdim. '' Merak etme bisikletten düştüğümü söylerim'' elimle tırnak işareti yaptım. '' bilirsin bende 16 yaşında ergenim''

- aouvv küçük gösteriyorsun. Sonra gözleri yüzümden aşağı kaydı. '' o kadarda küçük değilmiş canım''

Gözlerimle nereye baktığını anlamak için baktığı yere bakmaya çalıştım. Dadamm tescilli sapığın nereye baktığını buldum.

- Aman Allahım sen nasıl bir- derken ayağım yine burkuldu. Ve yere düştüm. Hemen yanıma geldi.

- İyimisin?

- Bileğim acıyor.

- Bak ne apalım biliyor musun ? Ben zaten buraya market için gelmiştim arkadaşlarımın yanına gideceğim. Seni oraya götüreğim pansuman felan yaparız. Çünkü cidden dizin kötü gözüküyor. Buz filanda tutarsın. Hem ne seninkiler ne de bizimkilerin haberi olur. Dizine yarabandı yapıştırırız ve bisikletten düştüm yalanı inandırıcı olur.

Acıdan düşünemiyodum. Başımı salladım. Bir elini dizime bir elini sırtıma koydu. '' Ne halt- '' demeye kalmadan beni kaldırmaya çalıştı. Ve yüzü kıpkırmızı kesildi daha adım atmadan beni yere bıraktı.

- of ne ağırsın be şişko.

Utanmıştım.

-... dedi Ken bebeği kılıklı aptal sarışın.

yavaşça arabaya yürüdük. Kolumun altına girmişti. '' Şunu yapma çok sinir bozucu''

- Hangisi Ken bebeği mi? Sarışın mı?

- Şu ''..dedi'' olayı tamam bazen tatlı duruyor ama çok yapınca sinir bozucu oluyor ve evet sarışında dahil.

- Ken bebeği?

- Kes sesini.

Arabaya bindik. '' Buna binmem delilik.'' Tepki vermedi. Yavaşça siteye doğru sürmeye başladı. Bu sırada onu izliyordum ki normalde erkeklerle çok konuşana biri değilimdir. Ama az önceki adranelinle kendimi sarhoşmuş gibi hissediyordum. Herşey istemsizce ağzımdan çıkıyordu biraz sonrakiler gibi. Acaba ona Ken bebeği dememe kırılmışmıdır.

- Aslında sarışınlardan hoşlanırım.

Ufak bir gülümseme yakışılı yüzüne yayıldı.

- Ve Ken bebeğide gayet yakışıklıdır.

İşte şimdi gülmeye başladı.

- Adın ne?

-Cansu senin?

-Anıl gülümsedi ve devam etti. Türkiye'de ilksin sarışınlardan hoşlanan konusunda.

- Ne senden hoşlanmadım.

- Onu kastetmemiştim dedi ama onu kastettiği açıktı.

Devam ettim.

-Ben sarışın ayrımı yapmam. Sadece ben senin gibi değilim insanları kırmak istemiyorum. Öyle değince yani aptal sarışın gibi kırıldığını düşündüm.

Kaşlarını çattı. Şaşırdığı belliydi. Çoktan sitenin içine girmiştik. Anlaşılan bir kafeye gidiyorduk çünkü önümüzde bir bina vardı. Oraya yaklaşınca pak etti. 

- O zaman sana cadaloz dediğim için özür dilerim. dedi. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Arabanın kapısını açıp indi. Bende benimkini açtım. Benim tarafıma geldi.

- Ve şişko dediğim için direk söylemem yanlıştı. 

Şimdi gülümsemeye başlamıştım.

- Aslında 55 kiloyum fazla şişko sayılmam. Güldü.

Kolumu omzuna koydum belimden tuttu. Sağ ayağımı kaldırıp yürümeye çalıştım. Parfümü güzeldi. Kafeden içeri girince yoğun bir çikolata kokusu aldım. Ve Anıl '' Uzay'' diye bağırdı. Koltuklarda oturan bir grup genç vardı. 3 kişilerdi ikisi erkek biri kız. Kahverengi saçlı olan bize doğru bakıp ayağa kalktı. Aynı anda kızda kalkıp '' Naptın Anıl'' diye seslendi.  Uzay olduğunu tahmin ettiğim kahverengi saçlı çocuk hızla yanımıza koştu.

- 10 dakika önce az kalsın birini eziyordum dedi Anıl.

Dördününde bakışları bana döndü. Ve o an aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

- Ve daha on altı yaşında.

Merhabaaa!! bir aksilik olmazsa yarın demişim ve aksilik oldu. o yüzden şimdi yazdım kusura bakmayın. Neyse Uzay karakteri Dylan Sprayberry. Okuyan herkeze teşşekkürler. yazım hataları yüzünden özür dilerim. 

DAHA 16 (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin