Keyifli okumalar dilerim, gece kuşları.
Sizleri seviyorum. ♥️
***
''Diosa,'' diyerek kelimeyi tekrarladım ve sırtımı kaslı göğsüne tamamen yaslayarak ağırlığımı sakınmadan ona verdim. ''Anlamı nedir?''
''Anlamı oldukça uzun bir hikâye, sevgilim. Dinlemek ister misin?''
Alt dudağımı ısırıp bıraktıktan sonra yüzümü göremese dahi ona içimden gelen, gün ışığı gibi sıcacık bir gülücükle heyecanımı bastırdım. ''Senin sesinden erotik masallar dahil her şeyi dinleyebilirim. O yüzden tereddüt etme, sadece anlat.'' Kelimelerimi daha dikkatli seçmek zorunda olmasaydım ona bambaşka şeyler de söylerdim. Yaralı kalbimi simsiyah bir kelebek gibi berrak mavi göğe uçurduğunu, kızıl beneklerle süslü kanatlarımı uçurduğu gökyüzünde yakalayıp avucunun içinde paramparça edene dek sıktığını söylemek isterdim. Teninde tutsak ettiği ruhum; ölüm ilâhileri dökülen kanlı dudaklarını öper, avuçlarında can çekişen o yaralı kelebeğin kanatlarını yakarak ateşe verirdi. Ancak gerçekten söylemek istediğim tüm kelimeleri bir avuç kırık cam parçası dahi olsa, içimi kanata kanata yuttum. ''Diosa ne demek ve neden bana öyle sesleniyorsun, Geceyarısı?''
''Beni telefonuna Bay Midnight diye kaydetmiştin. Senin tarafından bir isim aldığımda sonunda hayatına girmek için de bir fırsatım olduğunu anlamıştım. Cılız bir umut ışığı olsa da benim için yeterli bir işaretti. Çünkü kalpten istenilen ve gerçekleşmesini arzu ettiğimiz dileklerin bir gün mucizevi bir şekilde karşımıza çıkacağını anlayabilecek kadar dünyada uzun vakit geçirdim. Yüzlerce yıla eş değer...'' Konular bir ayrılıyor, bir birleşiyor, anlamadığım noktalardan tekrar ayrılıp birleşerek aynı yola çıkıyordu. Sözlerindeki gizemin neyden kaynaklandığını bilemesem de derininde önemli bir şey olduğunu seziyordum. ''İnançlarım sarsıldı, belki de kaybettim ya da çok inançlı biri zaten değildim. Seni keşfetmeden önce de tanıyor, benim için değerli olduğunu biliyordum. Yerini bulamıyordum, lanetli kaderimdeki kadının nerede yaşadığını, bana yakın mı yoksa uzak mı olduğunu bilmiyordum. Bilmek ve bilmemek arasında geçen uzun ömrüm saçma sapan, aklıma dahi gelmeyecek bir yerde kaderin seni karşıma çıkarmasıyla anlamlı hâle geldi. Gözünün önünde duran bir elması hiç görememek gibi bir şeydi bu. Parlıyor, ışık saçıyor, fakat göremiyorsun. Sanki görünmez gibiydin, ışıltın seni benden gizlemiş olmalıydı. O gün seni keşfettiğimde hayatımın bir daha asla aynı olmayacağını yaşlarla parlayan o güzel gözlerinde gördüm. Öldüm, dirildim, öldüm, dirildim... Tanrı, bana bunu uygun görmüştü. Bir kadının iki dudağının arasına fısıldanmış ecelim, eflatun ve mavi arasında bir yerde olan koyu mavi gözlerine mühürlenmişti. Sen ecelimi söylüyor, ölümümü izliyordun. Beni görüp görmemen, orada olup olmadığımın farkına varmaman önemli değildi. Karşındaydım, seni görüyordum ve ben kaderimdeki kadına tekrar âşık oluyordum. Tanrının varlığını, seni keşfettiğim gün reddettim, inkâr ettim. Ona, tıpkı kanını taşıdığım babam gibi ben de başkaldırdım. Benim için ya sen vardın o günden sonra ya da sen vardın. Tanrı kesinlikle yoktu ve benim Tanrıçam vardı, ipek çilesini andıran kan kızılı saçlarıyla ölümümü sessizlikle haykıran kadınım vardı. Diosa... Tanrıça demek, Roseanna. Bay Midnight diye beni telefonuna kaydeden kadınımı, ben de telefonuma kendi adıyla; Diosa diye kaydetmiştim. Duyunca hoşuna gider sanmıştım, haksız mıyım?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEYARISI TANRISI: DIABLO (+18)
Fantasy| YETİŞKİN İÇERİKLİDİR. | Takıntı, bağlılık, tutku, şehvet, ihtiras ve aşk... Bay Midnight bunlardan fazlasıydı. Belki bir şeytan, belki de bir canavar... O; Rosa'yı yakıp kül etmeye yemin etmiş kör kütük âşığı, hayranı ve tek sevgilisiydi. Ancak g...