1 ay sonra
Dünya benim için çekilmez bir yer olmuştu. Annem olacak kadın tarafından hasta muamelesi görüyordum.
Bir ergenin vücuduna hapsolmuş bir tanrıça olarak gerçekten de delirmenin eşiğine gelmiştim. Gerçi doktorlar bana çoktan deli diyorlardı.
Hades'in ölümünü kabullenemiyordum.
Mümkün olamazdı, çünkü hislerim bana aksini söylüyordu.
Bir sürü araştırma yapmıştım lakin insanların evreninde buna çözüm olacak tek bir lanet bilgi yoktu.
Satın aldığım kitaplara gömülüp, dış dünyayla bağlantımı kesiyor, insan hormonlarıma yenik düşerek ağır bir depresyonun içine hapsolduğumu çevreme belli ediyordum.
Yine de Sera'nın bana daha az karışmasını sağlamak için verdiği ilaçları içiyordum.
Hatta her çarşamba Dr. Madison ile görüşüp onun beni 'iyileştirme' seanslarına katılıyordum.
Terapinin iyi geldiği falan da yoktu, benim konuşmama izin bile vermiyor sürekli bir şeyler sorup, cevabımı beklemeden beni 'şöyle hissediyorsun çünkü böyle' tarzı saçmalıklarını dinlemek zorunda bırakıyordu.
Asıl derdimi öğrenmeye değil, kendi kafasında, bende olduğunu düşündüğü sorunları çözmeye çalışıyordu.
Sera, yemeğin hazır olduğunu söyleyerek beni mutfağa çağırdığında düşüncelerimi odamda bırakıp mutfağa gittim.
"Yemek yedikten sonra çıkalım," derken tabağıma büyük bir parça bonfile koydu.
Hiçbir şey demeden yemeğimi yerken, endişeli bir şekilde beni izlediğini fark ettim.
Umursamadan tabağıma geri döndüğümde, "Ne zamandan beri et yemeye başladın?" diye sordu, ama sorudan çok sorgulama ifadesiydi. Üstelik bakışları, kafasının ne kadar dağınık olduğunu belli ediyordu.
Gözleri dolarken konuşmaya devam etti. "Yaşadığın olaydan sonra çok değiştin, bana artık anne demiyorsun. Olmadığın biri gibi davranıyorsun," ağlaması şiddetlendiğinde zorlukla cümlesini tamamladı, "artık seni tanımakta güçlük çekiyorum sanki- sanki benim kızım değilmişsin gibi."
Ona diyecek bir lafım yoktu.
Kolumdaki minik saate baktım, bugün günlerden çarşambaydı ve doktorumla 1 saat sonra seansım vardı.
"Ben hazırlanayım," dedim ve odama gittim.
***
Dr. Madison, kalemle özensizce topladığı dağınık, siyah saçlarıyla dikkatimi dağıtırken, kemik çerçeveli gözlüklerini çıkartarak bana cevabını beklemeyeceğini düşündüğüm bir başka soru yöneltti. "Okulun ilk günü hastanemize geldiğini öğrendim."
"Evet, bayılmışım," diye umursamadan cevap verirken kitaplığındaki kitapların isimlerinde gözlerimi gezdiriyor, bu işe yaramaz seansın bir an önce bitmesini istiyordum.
"Hastaneden ayrılırken bisikletinle döndüğünü öğrendim," dediğinde bir kinaye vardı ama sadece sezemiyordum.
"Yani?"
"Yani, hastaneye birisi seni getirdiyse, dönüşünü beklemeyecek kadar kaba ama bisikletini bırakacak kadar ince düşünceli miydi?"
Hades'ten bahsediyor olmalıydı. Bu kadar tahmini bir de onu tanıdıktan sonra yapmasını dilerdim. Aklıma gelen, onu artık tanımasının mümkün olamayacağı tarzındaki düşünceleri duymazdan geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Persephone & Hades (TAMAMLANDI)
FantasíaBir canavarı sevmeye başlamak mıydı bu, yoksa canavarın arkasına saklanmış birinin sevgiye olan ihtiyacını fark etmek miydi?