O N Ü Ç

21 26 3
                                    

Ölüyordum,ya da tekrar yaşıyordum.Ah,ne fark eder?!İkiside benim için aynı kavram sayılırdı.İkisindende tiksiniyordum.Canımı yakıyordu ikiside.İciliyordum,kırılıyordum ve ölüyordum.Tekrar yaşamak için binlerce kez ölüyordum ben.Yaşarkende,ölürkende karanlığın asıl tadına varıyordum.

Yaşamın haddinden fazla acı gerçkelerini,

Ölümün finalindeki siyahlığını...

Finaller tekrar tekrar başlayabilmek için vardı.Benim ölümümün yaşama açtığı kapıları gibi

Ne yaşayabiliyor ne de ölebiliyordum.Bu kadar beceriksizdim.

Beceriksizdim,korkaktım,güçsüzdüm,istenmeyen herzaman ben oldum...Ve yaşayan bir ölüydüm.

Güçsüzlüklerimden doğan acılar sürükledi beni uçuruma.
Uçurumda aldığım yağmur kokusu tahrik etti beni ölüme.
Denizin maviliği hazırdı benim kefenim olmaya.
Dalgaları beni yok etmeye yemin etmişçesine yükseliyordu sanki.Sahilin kumları olacaktı benim mezar yatağım ama...

Şimdi bir bıçak yarası ile bu dünyadan göçüyordum,istem dışı.

Ben Anka Karakuş.Efsanevi bir kuş olup,efsanelerden nefret eden Anka Karakuş.Kimsesi olmayıp,yanlızlıktan korkan Anka Karakuş.

Ve sanırım...Birazdan üstüne beyaz örtü çekilecek olan Anka Karakuş.

Ben aciz bir insan olup duygusuzluğun zirvesini tadan sıradan sayılmayacak bir kadındım.

Aciz olup bir dahakinde daha güçlü olmayı en iyi bilendim.

Mutsuzken mutlu olmayı seçenlerden asla olmadım.Herzaman içimden ne geçiyors onu yaşamak istedim.Bazen başarılı,bazen başarısız olsam da bu yaşıma kadar gelmiştim.

İlk aşkım Oğuz'du.Aşkı bilmediğim zamanlarda biranda karşıma çıkmıştı.Aşka inanmıyordum o sıralarda.Sadece seviyordum.

Ama asıl aşkım Uçurumdu.O, beni ölüme hazırlayacaktı.O, beni isteklerime kavuşturacaktı.O, beni...Öldürecekti.

Beni kurtaracaktı,kavuşmamı sağlıyacaktı.

Ondan atlayıp denizin sert ve tuzlu suyu ile buluşacaktım.Deniz,dalgaları ile beni kumsala vuracaktı.O, kumların üzerinde yatacaktım.

Yok olup karışacaktım mavilere.Mahvolup siyaha karıştığım gibi olmayacaktı bu.Bu...Arınık bir halde karışmaya deniyordu.Beyazın siyaha bütün masumiyeti ile karışıp griyi doğurduğu gibi.

Siyahın beyaza bütün karanlığı ile karışıp griyi doğurduğu gibi.

İkisinin arasında dağlar kadar fark vardı.

Beyaz,fedakarlık yapıp rengini bırakacaktı.

Siyah,karanlığını beyazına gösterecekti.

Farklıydı işte ne kadar inkar edilsede.

Benim iki ölüm şeklim gibi 'Gri'nin doğum hikayeside farklı olacaktı.

Ve şimdi göçüyordum bu Dünya'dan.Yok olup,siyahlığımdan arınıyordum.Ya da tam tersi.Asıl siyaha karışıp tekrar var olacaktım.

Kısa olsada bana göre güzeldi.Sizce nasıldı?

Lütfen yorumlarda belirtiniz.

Bir de "HATIRA" isimli kitabıma bölüm yazmayıp sırf siz kitaba odaklanabilin diye bir günde bir kitaba on üç bölüm attım.Hatrımı bilin.

Hatır deyince aklıma "HATIR SERİSİ" geliyor.Sanırım 7'NİN HATRI,HATIRA ile kafayı bozdum.Neyse iyi geceler.

Good by.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin