ON DÖRT

17 13 6
                                    

"Hayır!Olamaz o ölemez.Ölmez."

"Hastayı kaybettik hanım efendi."

"Olamaz.O-o ölemez.Hayır hayır.Beni bırakamaz."

Arkadaşı hala kalp masajına devam ederken stajyer annesine bilgi veriyordu.

"Bakın bıçak omuz bölgesinden olmasına rağmen kan kaybı yüzünden-"

"Ölmez!"diye bağırdı.

"Abla..."diyebilmişti kardeşi.Sadece bir kelime söylemesine rağmen kalbi ağrıdı.

"Hadi Anka!Yaşayacaksın inatçı keçi.Ben ne dersem o!"diye söylendi kalp masajını yapan doktor.

"Hadi,hadi."diyerek devam etti sitem ile.

"Ölemezsin.Hadi ama Anka."diye devam etti.

Dümdüz çizgi ses çıkarırken Oğuz yere çöktü.Anka'nın boynundaki kolye şuan onun elindeydi.

Onu bırakamazdı,yapamazdı.

"Kızım,annem."dedi annesi yaralı kadının sedyesine yaklaşarak.Diz çöküp kızının hizzasına geldi.Kızının kısacık saçlarını okşadı yavaşça.

"Yavrum,birtanem."dedi kulağına fısıldayarak.

"Özür dilerim kuzum.Özür dilerim annem.Özür dilerim yavrum."dedi hıçkırıklar arasında.

"Bade'mi kaybettim,seni kaybedemem kuşum."dedi eski günleri hatırlayarak.

"Bırakma beni.Tut elimden sımsıkı."dedi kızının buz gibi olmuş elini tutarken.Sıktı yavaşça.Sanki varlığını bellş etmek istiyordu.

"Bir ünite daha kan verin çabuk!"dedi kalp masajını yapan doktor.

"Ablam..."dedi Kerim ablasına yaklaşırken.

"Özür dilerim annem."dedi annesi.Saçlarını okşayıp,koklayıp,öpüyordu.

Kerim diz çöktü annesinin yanına.Böyle olmamalıydı,dedi annesinin iç sesi.

Oğuz yerde ifadesiz bir şekilde otururken bir hademe ona yaklaştı.Elinde tekerlekli sandalye vardı.İki hademe Oğuz'un kollarından tutup kaldırırken de ifadesizdi Oğuz.

O yaşamalıydı,dedi iç sesi.

"Annem..."dedi kızının kulağına.Küçük kızının ölümünde yanında değildi.İçinden iyi ki dedi,bir acı daha kaldıramaz kendimi öldürürdüm dedi.

Kerim ablasının diğer elinden tutup dudaklarına götürdü.

"Solunum gitti.Göğüs tüpü getirin!"dedi stajyerlerden biri.

Gelen tüpü göğsünün hemen altına bir neşter yardımı ile açtığı deliğe soktu.

"Hadi,hadi,hadi,hadi,hadi...Lanet olsun hadi Anka.Yaşamalısın hadi."dedi kalp masajını yapan doktor.

"Adrenalin verin!"dedi göğüs tüpünü takan doktor.Hemşire ona korkak bir bakış atarken sinirlendi.

"Bir tane mi açtınız damar yolu?!"dedi hiddetle.Hemşire bir lastik ile dirseğinin biraz üstünü sıkıp parmakları ile damar aradı.En sonunda belirgin bir damar yolu bulduğunda iğneyi derisinden geçirdi.

Serumu taktıktan sonra oksijen tüpünü burnuna taktı.Saçlarına boneyi taktıktan sonra işi bitti ve sadece film izler gibi olanları izliyordu.

Doktor,masaj yapmaktan yorulup kıpkırmızı olmuştu.Bu hastanenin yarısından çoğu kişisi Anka'yı tanır ve severlerdi.Herkes buraya toplanmıştı.

"Sen Anka Karakuş'sun aptal.İnatçısın,gıcıksın,ölüsün ama ölmek için fazla ölüsün.Sen kraliçesin,sen bizim her şeyimizsin.Hadi Anka.Bizim için yaşa.Lütfen..."

"Kuzum,bir tanem..."

"Abla..."

Annesi birden ayaklanıp arkasına döndü.Yeşil örtünün üzerindeki araç gereçlere baktı.Sonra birden örtüyü hızla çekti.Yere düşen metallerin sesi gök gürültüsü misaliydi.

Ama Anka fırtına öncesi ölüyordu.Ölmemeliydi.

"Hocam beş dakika oldu.Hastayı kaybettik."dedi baştaki stajyer.Doktor ellerini yavaş yavaş çekerken Kerim de ayaklandı.Stajyere bir yumruk atıp üstüne çıktı.

Her şey bitmişti.Efsane diye bir şey yoktu.Olsa bile efsane kuş ölmüştü.

Efsanelerin biriciği Anka bütün heybetini,ihtişamını bırakmış ruhunu alıp çok uzaklara gitmişti.

Sadece bedeni onlara kalırken toprağını ıslatan gözyaşlarıda onundu.Ruhu mezarını ziyarete gelmişti.Efsane yok olup,kanatlanıp uçmuştu.

Çok uzaklara göçmüştü artık o.Olmayan büyük kanatlarını çırpıp yok olmuştu.

Bitmişti.Ölmüştü.Finalini tatmak hoşuna gitmişti.

Final yaklaşıyor.Bu yb final değil.Kopmayın hemen.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin