"Nasıl oluyor; vakit bir türlü geçmezken yıllar, hayatlar geçiyor?.. Çok mu ayıp hala mutluluk istemek? Neyse zaten hiç halim yok."
1 hafta sonra..
Ali, elindeki fotoğrafı yana bıraktığında Müzeyyen teyze gelip fotoğrafı eline aldı. Uzun hafif sarı saçlı ve kahverengi gözlü bir çocuk vardı. Bunun kim olduğunu biliyor oluşu, yaşlı yüreğine çok zor geliyordu. Fotoğrafı tekrar komodinin üzerine bıraktı ve çocukluğundan bu yana, her anını bildiği sarışın adama baktı. Ali bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı ama yapamayacağını anladığında tekrar dudaklarını birbirine bastırdı. Bundan başka ne yapabilirdi ki? Kardeşini de koruyamamıştı, küçücük bir çocuğa sahip çıkamamıştı.
"Özledim, Müzeyyen teyze."
Müzeyyen teyze karşısında hüngür hüngür ağlayan sarışın adamın saçlarını okşadı ve yanağına bir öpücük bıraktı. Müzeyyen'e her baktığında aklına çocukluğu geliyor ama bir türlü Müzeyyen teyze'den vazgeçemiyor, onu sürekli yanında istiyordu. Çalan telefonunun ekranına bakıp yüzünü gömdüğü Müzeyyen teyzenin göğsünden kaldırdı. Arayanın Tuğçe olduğunu görünce ister istemez keyfi kaçtı ama yinede açmak zorunda kaldı.
"Efendim?"
Ali sarı saçlarını karıştırdığında, Müzeyyen teyze minik oğlunu yalnız bırakmak için odadan çıktı.
"Akşam partiye geliyorsun değil mi, sevgilim?"
Ali'nin bir şey demesine fırsat vermeyerek konuşmaya devam ettiğinde, Ali üfleyerek sevgilisini dinlemeye başladı.
"Hem Emre o anlattığı kızı tavlamış, bu akşam bizimle tanıştırıyor. Striptizci kızlar da tamam, her şeyi ayarladım. Eğlenmemek için hiçbir nedenimiz yok!" Ali onaylayan birkaç ses çıkardığında Tuğçe anlamış gibi kısık bir kahkaha atıp telefonu kapattı.
Elini kafasının altına koydu ve tavana bakmayı sürdürdü. Neden Emre'nin sevgilisi onun bu kadar moralini bozuyordu? En yakın arkadaşının mutlu olması güzel bir şey değil miydi? Yoksa Selin'e aşık mıydı?.. Kahkahalara boğularak yataktan kalktı ve düşündüğü şeyin saçmalığıyla üzerindeki gömleği ilikleyerek merdivenleri tırmanmaya başladı. Annesi ve evin hizmetlisi Gülten bir şeyler konuşuyor, Müzeyyen teyze ise bir kenara oturmuş, sıkılan canını rahatlatmak için örgü örüyordu. Sevilay Hanım birkaç saniye sonra oğlunun yanına gelerek yanaklarına birer öpücük kondurdu ve Müzeyyen teyzenin yanına oturdu. Sol elinin işaret parmağına doladığı ip parmağını öylesine sıkıyordu ki, neredeyse kangren olacaktı. Ali annesi ve Müzeyyen teyzenin oturduğu koltuğun yanında sehpaya oturdu. Derin bir of çekerek sarı saçlarının önünü düzeltti. Niye Selin bir türlü aklından çıkmıyordu, neden onu silip bir köşeye atamıyordu?
"Ben dışarı çıkacağım, geç gelirim herhalde. Siz beni beklemeyin, yiyin yemeğinizi."
Oturduğu sehpadan kalkarak salondaki büyük aynada son kez kendisine baktı. Aklı almıyordu, kesinlikle aklı almıyordu. Emre de fena sayılmazdı ama, bu mavi gözleri gördükten sonra.. Nasıl Emre'yle olabilmişti?
"Tuğçe'ye selam söyle!"
Annesinin dediği şeye takılmak yerine hızla evden çıktı ve arabasına bindi. Akşam olmamış olması dışarı çıkmasına engel değildi, öyle değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı // AlSel
Hayran KurguKupa Kızı'na en fazla bu kadar yaklaşabiliyor. Daha fazlasında da gözü yok zaten. İmkansızlıktan beslenir onların hikayesi. Herkes de bilir bunun olanaksızlığını, bu yüzden kimse atmaz kart oyunları oynarken Kupa Kızı'nın üzerine Sinek Valesi'ni.. U...