"Sardunyaları seyrettim bir çölden gelip, geceler boyu ağladım şairleri sevip."
3 Temmuz 2018
Önce elinde tuttuğu bira şişesine daha sonra diğer elinin bileğinin üzerine kazınmış dövmeye baktı. Bir değil iki tane oluşu ilk gördüğü zaman Ali'nin gözünü oldukça korkutmuştu. Sarhoş olduğu o geceyi hatırlamaya çalıştı. Gözünde canlanan sadece koca gözlü bir kız ve üstünde oldukları uzun köprüydü. Fazlasını hatırlamıyordu ama bu dövmenin nasıl bedenine kazındığını çok merak ediyordu. Uyandığında yanında olan kağıdı hatırlamak için zorladı kendisini. Bunu ayık kafayla bile zor yapabiliyorken şimdi hatırlamaya çalışmak, ona eziyet gibi geliyordu. O geceye dönmeyi reddederek bira şişesini kafasına dikti. Her şeyden ve herkesten içerek kaçmamış mıydı zaten? Annesinden, babasından.. Ruhu iyice yalnızlığa alışmıştı, sanki ana rahmine düştüğünden beri yalnızdı ve kimseye ihtiyacı yoktu. Gözlerini kapatıp bir süre öylece bekledi. Gözlerini hiç açmasa, ölür müydü?
Mavi gözleri hâlâ karanlığa mahkûmken ellerinin tutulduğunu hissetti. Ellerini tutan parmaklar öylesine sıcaktı ki, elini geri çekmek istedi. Elleri bırakılmak istemiyormuşcasına daha da sıkı tutuluyordu. "Şşş.. Gözlerini aç." Ali gözlerini açıp karşısındaki kişiye baktı. Yüzü niye gözükmüyordu? Dudakları arasından çıkan her fısıltı Ali'nin boynunu yalayıp geçiyordu. "Hatırladın mı, beni..?" Ali cevap vermek yerine karşısındaki kıza bakıyor, yüzünün gözükmemesinim ürkekliğiyle konuşamıyordu. Gelmişler miydi yoksa, cinler mi rahatsız ediyordu? Rahatsız etmelerinin doğruluğunu düşündü, gecenin bu saatinde bu ormanda ne işi vardı ki? Onun yeri evi ya da en azından arabasının içi değil miydi? Ali gözlerini hızlıca kırptığında, karşısında kaybolmasını bekleyen kız daha da yaklaşıyordu. Geri geriye gitmesinin hiçbir faydası yoktu, kızın elini bıraktığı an da kız kaybolmuştu.
Ali korkuyla gözlerini tekrar açmaya çalıştığında ormandan gelen seslere kulak kabarttı. Rüya mı görmüştü yoksa duyduğu ses gördüğü kıza mı aitti? Merakına yenik düşerek oturduğu yerden kalktı ve bira şişesini ağacın kenarına koydu. Onu korkutmadan yaklaşırsa kim olduğunu öğrenebilirdi. Koşan kişinin arkasından koşmaya başlamışken gözünün kararmasıyla olduğu yerde kalakaldı. Bu yaşadığı da neydi şimdi? Kafasını iki yana sallayıp elleri arasına aldı. Deliriyor muydu yoksa gördüğü şey gerçekten bir cin miydi?
Düşündüğü şeylerin saçmalığı ile gülmeye başladı. Kafası da hafiften ayılmaya başlamıştı. Yavaş adımlarla bıraktığı bira şişesini aldı ve arabaya bindi. Eve gitmek zorundaydı, ne annesini ne de babasını görmek istemediği gerçeğiyle yüzleşse bile gidecek yeri yoktu. En azından yaşadığı bu saçma sapan geceden sonra kimseyi rahatsız edemezdi. 24 yaşına gelmiş olmasının ama hâlâ bir serseriden farkının olmamasına güldü. Gülmekten başka ne yapabiliyordu ki?
Arabasını evine doğru sürdüğünde gözlerinin önüne gelen koca gözleri unutmaya çabaladı. Bu konuya niye bu kadar takıldığı aşikâr değil miydi? Bileğindeki dövme her şeyi açıklıyordu işte. Kafasını iki yana sallayıp yaşadıklarını unutmaya ve yola odaklanmaya çalıştı.
Köşkün kapısından girdi ve kapıyı çarptı. Bunu yapması hiç akıl kârı değildi ama kafasının hafifte olsa kıyak olması yüzünden bu davranışının sonuçlarını kestiremiyordu. Kendisine doğru yaklaşan babasına bir bakış attı. Bu bakışın ne olduğunu bilmiyordu ama babasını rahatsız ettiğinden, adının Ali olduğu kadar emindi. "Oğlum.. Hoş geldin, nerede kaldın? Biraz geç olmuş sanırım, öyle değil mi Sevilay?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı // AlSel
FanfictionKupa Kızı'na en fazla bu kadar yaklaşabiliyor. Daha fazlasında da gözü yok zaten. İmkansızlıktan beslenir onların hikayesi. Herkes de bilir bunun olanaksızlığını, bu yüzden kimse atmaz kart oyunları oynarken Kupa Kızı'nın üzerine Sinek Valesi'ni.. U...