"Şişeleri açarım, alkole koşarım, bu bomboş dünyada bir manâ ararım. Yanarım bir sigara gibi küllerim dağılır, sönerim çünkü ateşim izmarite dayanır. "
Selin koşarak hastaneye girdiğinde peşinden Emre de girmişti. Yalnız kalmak istediğini ve şu an Emre gibi bir dertle uğraşmak istemediğini neden bir türlü anlatamıyordu? Yinede Emre'yi kırmak istemiyor, yüzüne karşı haykıramıyordu tüm bunları. Güneş Hanım ve Nazlı ameliyathanenin önünde çökmüş, ameliyattan çıkacak olan doktorun tek bir iyi sözünü bekliyorlardı. Selin bunu bildiği için usulca annesi ve kardeşinin arasına çöktü. Ya babasını kaybederse, ya ona bir şey olursa? Bunu düşündüğünde dakikalardır durmayan göz yaşları tekrar akmaya başlamıştı. Ali neden gelmemişti ki, onun hayatını kurtarmasına rağmen bu kadar değersiz olması çok saçma değil miydi? Güneş Hanım nedensiz bir öfkeyle kızına bakıyor ve diğer kızı Nazlı'yı himayesi altına alıyordu. Partiden gelmesi mi kızdırmıştı onu?
"Kardeşini de al, eve geçin siz. Duş aln rahatlayın biraz.. Ben babanızın yanındayım." Öfkeli bakışlarını bir cam misali kıran göz yaşlar sarıldığı kızı Selin'in omzuna düşüyordu. O kadar yarım hissediyordu ki kendisini Güneş Hanım, yıllarını verdiği hayat arkadaşı içerideydi şimdi, canıyla pençeleşiyordu. Selin hafifçe başını sallayarak onayladı. Babasının nesi olduğunu öğrenememişti daha. Bu soruyu daha fazla geçiktiremezdi.
"Babama ne oldu anne, nasıl olmuş bu kaza?"
Güneş Hanım diğer kızı Nazlı'ya da sarıldıktan sonra kısa saçlarını ensesinde birleştirdi. "Biraz hava almak istemişti, bunalmıştı. Nazlı'da onunla gitmek istedi ama.. O.. Baban istemedi." Selin başını hızla sallayıp ikizinin koluna girdi. Nazlı'nın yanaklarının şiştiğini farketti, ne zaman ağlasa yanakları şişiyordu. Hastanenin kapısının önündeki Emre'yi gördüğünde, ondan başka yardım edecek kimse yoktu. Beyaz spor arabanın kapısı Selin ve ikizi Nazlı'ya sonuna kadar açılmıştı.
Eve geldiklerinde Nazlı arabadan inmiş ve çoktan eve girmişti. Emre kollarını kız arkadaşına sarmış, acısını anladığını ve ortak olmak istediğini hissettiriyordu. Selin bu şefkat karşısında samimi olmaya çalışarak gülümsedi. Bu öylesine zordu ki, babası sürekli aklındayken ne gülümseyebiliyor ne de baika bir şey yapabiliyordu. "Beni aramaktan sakın çekinme.." Selin erkek arkadaşının kendi elini tutan elini baş parmağıyla hafifçe okşadı. "Ben senin için her şeyi yapmaya hazırım. Gecenin bir yarısı olsa bile ara, ben uyanığım zaten.. Tamam mı?"
Selin gülümseyerek bu nazik davranışları için bir teşekkür babında yanağına bir buse kondurdu.
"Teşekkür ederim, her şey için."
Ona karşı duygusal bir bağ hissetmiyor oluşu, arkadaş olduklarını değiştirmiyordu, öyle değil mi? Arabadan inip eve girdiğinde su sesinden Nazlı'nın çoktan duşa girdiğini anladı. Çantasını kapının girişindeki askılığa asıp mutfağa yöneldi. Kendisine bir kahve yapsa hiç fena olmazdı, hastane kokusu midesinin bulanmasına sebep oluyordu, kendisine gelmesi ve babasının yanına öyle dönmesi gerekiyordu. Telefonunu eline aldığında şarjının bitmek üzere olduğunu gördü ve şarjını mutfaktaki prize taktı. Kahvesinden bir yudup aldı ve instagram'a girdi. Gelen birçok bildirim vardı ama sadece bir tanesi gözüne takılmıştı. En azından yanına gelmesini beklediği adam, şimdi mi mesaj atıyordu, bunca saat sonra mı?
alimertoglu_:
Baban nasıl, durumu
biraz daha iyi mi?Selin oldukça sesli bir şekilde kahkaha attığında gülme sesi dışarıya kadar çıkmıştı. Gerçekten şimdi mi merak ediyordu? Selin bir anlığınada olsa kendisini "keşke onu kurtarmasaydım." diye düşünmekten alıkoyamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı // AlSel
FanfictionKupa Kızı'na en fazla bu kadar yaklaşabiliyor. Daha fazlasında da gözü yok zaten. İmkansızlıktan beslenir onların hikayesi. Herkes de bilir bunun olanaksızlığını, bu yüzden kimse atmaz kart oyunları oynarken Kupa Kızı'nın üzerine Sinek Valesi'ni.. U...