65. Bölüm ~ Kabus.

3.5K 103 79
                                    

İyi okumalar! Medyada Heavenin ölmüş babası var. İsmi: Edmon Darcy Jones.

***

(2 gün sonra)

(Heaven'den)

"Baba?" 

Babamın arkasından koşmaya başladım. Ormanın içinde kaybediyordum onu. "Baba, dur!" diye bağırdım. Üzerime baktım. Neden beyaz elbise vardı ki? Ben buraya nasıl gelmiştim?

Babam yürüdü ve yolun ortasında durdu. Gülümseyerek yanına koştum. 

"Sonunda geldin, baba!" Yüzünü bana göstermiyordu.

"Baba? Neden benimle konuşmuyorsun?" 

Kolundan tuttum ve kendime doğru çevirdim. Olduğum yerde donmuştum. Babamın yüzü kanlar içindeydi.

"Neler oluyor?!" diye bağırdım korkuyla. "Onu neden kurtarmadın, Heaven? Neden iki çocuğu öksüz bıraktın?" 

Bunu söyledikten sonra her tarafından kan akmaya başlamıştı. Ve ormanın içinden "Lütfen! Lütfen, yardım et! Özür dilerim!" diye bağırtılar yükseliyordu.

Babamın yanında kanlar içinde genç avcı duruyordu. Kanima'nın öldürdüğü genç avcı... "Çocuklarım var, lütfen!"

"Bunu neden yaptın, Heaven? Onu neden kurtarmadın?" 

Babamın sesini duyunca ona baktım. Ama babam değişmişti ve... Müdür Gerard Argent? 

"Sen zavallı bir canavarsın!" diye bağırarak üzerime koşmaya başladı.

Sırtımda bir acı hissedince arkaya baktım. "Ne oldu, küçük melez?" Victoria elindeki kazığı daha çok sırtıma bastırınca yere düştüm. Üzerimdeki beyaz elbise benim kanımla kıpkırmızı renge boyanmıştı. Burnumdan, ağzımdan, gözlerimden kan geliyordu.

"Beni sen öldürdün!" 

Genç avcı elindeki hançerle üzerime doğru yürüyordu. 

"Sus! Susun artık! Susun!!!" diye bağırarak kulaklarımı tuttum...

***

Nefes nefese kalarak uyandım. Neyse ki rüyaydı, ama çok gerçekçiydi. Nefesimi düzene sokamıyordum. Küçük komodinin üzerinden suyu aldım. Ama ellerim titrediği için bardak yere düşüp kırılmıştı.

"Lanet olsun!" diye bağırdım elimi yatağa çarparak. Hala rüyanın etkisindeydim. Elimle kafamı tuttum. Artık her gün rüya görmekten bıkmıştım. Kendimi suçlu hissetmemeliydim, onu ben öldürmemiştim. Ama benim yüzümden ölmesi beni daha çok üzüyordu.

"Heaven? Bir şey mi oldu?"

Tabii ya. Lia buradaydı iki gündür. Beni yalnız bırakmamak için benimle takılıyordu. 

"İyiyim. Bir şey yok." dedim sakince. Yanıma gelip oturdu ve "Yine mi rüya gördün?" diye sordu. Kafamı evet anlamında sallayınca elimi tuttu.

"Kendini suçlamayı bırak artık. Gerçekten, o adam ölmeseydi, sen ölecektin. –koluma yumruk attı- Hadi ama, koca bebek! Sen olmazsan Beacon Hills'i pislikten nasıl kurtaracağız?" dediğinde yüzüne bakıp gülümsedim. Doğru söylüyordu. Beacon Hills hala tehlikedeydi. Ve benim bir an önce toparlanıp Kanimayı durdurmam gerekiyordu.

Aşağı inip birlikte bir şeyler atıştırdık. Lia yedikten sonra buzdolabına yaklaştı. Dolabı açıp şişede bir şeyler çıkardığında pür dikkat onu izliyordum.

Blood and Revenge: Geçmişle yüzleşme~ TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin