Saat gece üç olmuştu.Yere kadar inen camların arkasından dışarıyı izliyordu Deniz binaları izledi sıradan yaşamları düşündü mutfakta başına gelmesinden en çok korktuğu şeylerin dedikodusunu yapan anneleri,o annelerin paranoyalarını mutluluklarının önündeki en büyük engel gören genç kızları düşündü kendisi yetimhanede büyümüştü ailesini 99 depreminde kaybetmişti bilmediği bir şeyin eksikliğini hiç hissetmedi kendine hiç acımadı kimseye hiçbir zaman acımadı insan hayatı onun için kendi karar ve iradesinin bedelini ödemek demekti tabiki günahsız çocukların savaşlarda yitirdikleri hayatların, salgın hastalıkların götürdüğü hayatların sorumluluğu kişinin değildi ama onun için ölüm muhakkaktı nedenlerse sadece bir diğerinin sonucu.Ölümsüz olmanın tek yolu neden yaşadığını varlığının amacını anlamaktı anladığında sonsuz olacaktın bildiğin anladığın şey ölmeyecekti bir başkası tarafından keşfedilmeyi bekleyecekti.Sigarasını söndürdü ve yarın için uyumaya karar verdi Deniz, yarın ilk toplantı yapılacaktı. Bunu ilk duyduğunda anlamıştı bunu ondan başkası yapamazdı daha az yetenekli yada cesur olduklarından değil yapmamaları gerekirdi çünkü bu onun ölümsüzlük anahtarıydı.
Sabah uyandı uğraşsız bir kahvaltı yaptıktan sonra siyah elbisesini giydi incecik bileğine deri kordonlu saatini taktı siyah deri topuklu ayakkabılarını da giyerek evinden çıktı. Toplantı yeri bir iletişim müzesiydi ilk telefon örnekleri ilk bilgisayar sistemleri daha eskiye gidildiğinde basılmış ilk kartpostal pulları bir anlamı var diye düşündü yapmayı sunmayı kabul ettiği işte zaten insanlara büyük kitlelere iletilmek istenen bir mesaj değil miydi? Sevmişti bu müzeyi bu işi giderek daha çok seviyordu içeri girip hızla toplantı salonuna ulaştı uzun bir masa ve ona dönen ve üzerinde uzun süre dolaşan gözler vardı alışıktı bu duruma dikkat çeken bi yüzü ,fiziği vardı ona göre güzellik kesinlikle olduğu şey değildi ona göre güzellik kafasının içindeydi ;parmaklarıyla hayat verdiği taşlar hesaplarıyla anlam kazanan sütunlardı. İnsanlara selam vererek kendisine ayrılan yere oturdu Ali sabahtan beri on üç kez aramıştı ama Deniz umursamamıştı bilmediği yada tahmin etmediği bir şey söyleyeceğini düşünmüyordu. En baştaki kilolu ve kır saçlı adam hemen bitirmek ister gibi lafa girdi " Merhaba Deniz Hanım, çalışmalarınızı hayranlıkla takip ettiğimi bilmenizi isterim son yaptığınız dağ evi gerçekten ilham verici" dedi Deniz teşekkür etti ve kafasını sol karşısında oturan adama çevirdi adam konuşmaya başladı " Deniz hanım yapmanız gereken şeyi anladığınızdan şüphe ediyorum sizden istediğimiz kimsenin kolay göze alamayacağı bir şey."
"Öyleyse benden şüphe etmeniz değil bunu gerçekten doğru kişiden istediğinizi anlamanız gerekir Faruk Bey" dedi Deniz bunu adamın yüzündeki gülümseme takip etti
Doğru kolay değildi yapması gereken.Bir yer çizmesini istediler ondan insanların kendileriyle yüzleşmeleri tarihleriyle en karanlık dürtüleriyle yüzleşmelerini sağlayacak bir yer tasarlamayı insanları kendilerinden nefret ettirecek inandıkları şeyleri şüpheyle yıkayacak, her şeyi evrensel bir terazide baştan ölçmelerine neden olacak bir şey.Kimileri sahiplenecektir bunu kimileri ötekileştirecek hep böyle olmuştur tüm dünya asla tek bir fikre sahip olamamıştır hiçbir zaman hiçbir gerçek yoktur herkes için geçerli olsun her mantığa sığsın her kalpte yer etsin ama Deniz ' in yapacağı kimse tarafından yalanlanamayacaktı kabul görmeyecek belki ama yalanlanamacaktı.Gerçek olacaktı Deniz gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRLÜK
Mystery / ThrillerAnlamak istediğini farketti. Küçük elleriyle çamurdan evler yaparken hissettiği var etme tutkusunu; arzunun beyninden parmak uçlarına hızla yol aldığında,yarattığı o çamurdan eve yukardan bakarken hissettiği üstünlüğü anlamak istedi. Hatırladı birde...