Yara Bandı

5 1 0
                                    

Bugün çok fazla şey yaşamıştım. Evden kaçmış ve kafede arkadaşlarımın nasihatlerini dinledikten bir süre sonra Emrah'ın çalıştığı kafeye gitmeye karar vermiştim. Bugün farklıydım. Şalım yerine saçlarım dalgalanıyordu rüzgarda. Emrah Ve diğer birçok kişi ilk defa görecekti saçlarımı. Bu kadar değişikliğin olduğu bir günde üstüne bir de ailevi olaylar yaşamak iyice yıpratmıştı beni. Kafenin boş olmasını dileyerek yola koyuldum. Içeri girdiğimde Emrah'ın bakışlarını üzerimde hissettim. Fakat bakamayacak kadar yorgundu ruhum. Yavaşça üst kata çıktım. Boştu. Kafamı masaya koydum ve bir süre uyumak için çabaladım. Fakat etrafa genç adamın kokusu yayılmışken nasıl uyuyabilirdim? Koku alma duyum sürekli çalışırken nasıl uykuya odaklanabilirim?  Kafamı kaldırdım ve üstü cam olan bir mekânda olduğum için dışarıyı izlemeye koyuldum tam o sırada Emrah'ın bana seslenişini duydum
"Canım boşsan bir yarabandı alabilir misin bana"
N'olmuştu ki. Yarabandı ne içindi? Birşey mi olmuştu acaba? Beynim senaryolardan allak bullak olmuşken hızlı adımlarla asagiya indim. 1 lira ile kapıda bekliyordu. Yüzüne bakamadım. Gülümsemekten ve salak gibi görünmekten korkuyordum açıkçası. 1 lirayı alıp hızlı adımlarla bakkalın yolunu tuttum. Bakkalcının bana takılmalarını görmezden gelerek asıl hedefim olan sevdiğim adama gitmek için yola koyuldum. Kalbim hızla çarpıyordu. Bu sefer yüzüne, o bakmaya kıyamadığım yüzüne bakacaktım. Kapıda beni bekleyişi çok hoşuma gitmişti. Adımlarımı yavaşlattım ve yanına geldiğimde durup yarabandını umursamaz bir şekilde uzattım. Umursamıyor değildim ama zihnim otomatik olarak yüzüme öyle bir hava estirmişti. Bu konu üzerinde çok durmamaya karar verdim ve sevdiğim adamın gözlerinin içine baktım. Yarabandını tekrar bana uzattı ve "yaralarımı sarar mısın?" dedi. Yarabandını önce kutusundan sonra da kağıdından ayırarak elindeki yaralara tek tek yapıştırdım. Içim gidiyordu. Her bir yarasından öpmek istiyordum deli gibi.
Tüm yaraları kapanmıştı. Çabuk iyileşmesi için dua ettim Tanrı'ya. "Başka bir yaran var mı?" dedim. Ağzımdan şu cümleler döküldü. "Bir yaram daha var ama o kapatamayacağın kadar derinde" gözlerim Emrah'ın sol göğsüne kaydı. Kalbinin bulunduğu kısma. Benim kalbimden söz edecek olursak. Deliler gibi çarpıyordu. Nefesim kesildi o an "kapatabilirim" demek istedim. Diyemedim. Gözlerimin diyemediklerimi anlatmasını dileyerek yanından ayrıldım.
Tekrar üst kata çıktım ve dışarıyı izlemeye devam ettim. Sevdiğim adamla aramda bir kat vardı. Bu bile heyecanlanmama sebepti. Sözlerini beynimde tekrarlayıp durdum. Takılı kalmış bir plak gibi aynı sahneyi çaldım beynimde. Tüm hücrem sözleriyle dolmuştu. Nabzımda atıyordu. Nabzımın en derinlerinde..
Tekrar adımı seslendi "su getirir misin?" Canım yarabandı aldım iyi hoş da ayakçın mıyım? diyesim geldi. Tabii kalbimin aynılarını demediğine adım gibi emindim. Tam yerimden kalkacakken mizgin adındaki küçük şeytan hemen "ben getiririm" diyerek kıskanç adımlarla dolaba yöneldi. Bu kızın derdi neydi? Hem sevgilisi olup hem benim sevdiğim adama yavşayacak kadar düşük biri miydi gerçekten? Beynimi bu gereksizle tabiiki doldurmayacaktım.
Yemek sofrası kurulmuş herşey hazırdı Gitmek için toparlanmaya başladığım sırada Emrah'ın arkadaşının ısrarları ve çekiştirmeleri üzerine kendimi sofrada buldum. Emrah ile tek kişilik yerde dizdize oturuyorduk. Kalbim hızını ikiye katlamıştı. Bugün ölmesem eminim ki hiçbir zaman ölmeyecektim.  Patronun sevgilisi "Emrah ve Sude'ye" tek tabak yeter diyerek önümüze tek bir tabak koyuldu. Emrah ile aynı masada, yanyana, aynı tabaktan yemek yiyorduk. Bununla da kalmamış tek bardaktan kola içiyorduk. Bu tarif edilemez birşeydi benim için. Çok özeldi..
Yemeği bitirdikten sonra kadınlara düşen toplama isine yardım ettim. Mutfak katında Mizgin ve Çilek vardı. Yardıma ihtiyaç olup olmadığını sordum nezaketen. "Hayır" demelerini ve bir an önce sevdiğim adamın yanına dönmeyi istiyordum. Istediğim gibi de oldu Mizgin kıskanç bir tavırla reddetti. Ah salak kız istediğimi verdin farkında değilsin.
Emrah semaveri kurmuş basında duruyordu. Bir süre sonra patron ile sevgilisi kafeden ayrıldı. Patron yokken her zaman daha rahat olabiliyorduk. Emrah sandalyeyi yanına çekmemi istedi. Seve seve yaptım tabiiki. Hava çok soğuk olduğundan dolayı şal getirmeye gitmişti. Geldiğinde şalı önce benim omzuma örttü. Şaşırmıştım. Kendisi için getirdiğini sanıyordum. Bunları düşünürken sandalyesini bana daha çok yaklaştırarak şalın arta kalan kısmını kendi omzuna attı. O kadar güzel bir ortam oluşmuştu ki. Yanımda Emrah, üstümüzde örtü, karşımızda ateş ve gökte yıldızlar. Bu akşam, hayatım boyunca geçirdiğim en güzel akşamdı.

Uçurum Çiçeği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin