Jungkook
Evin kapısının önünde durup sinirimi yatıştırmaya çalıştım. Derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. Kapı açılınca geri kalan hiç bir şeye dikkat etmedim ve odalara girip çıkmaya başladım.
"Sağdaki dördüncü kapı."
Duyduğum sesle arkamı döndüm "Sorduğumu hatırlamıyorum!"
Dediği odaya hızlıca girdim ve yatakta büzülerek uyuyan Taehyung'u gördüm.
Yavaşça yanına yaklaştım. Yüzüne doğru eğilmemle kalbime bir şeyin girmesi bir oldu.
Ateşi olduğu için terlemiş, uykusuzluktan gözleri şişmişti.Yazar
Dudaklarını alnına bastırıp ateşine baktı. Yavaşça yanaklarına indirip ağladığını belli eden izlerde dolaştırdı elini. Kesik kesik nefesler alsa da boğulduğunu hissediyordu çocuk. En kötüsü de nedeninin kendisi olduğunu biliyordu.
Peki böyle olmak zorunda mıydı?
"Ağzına sıçtın tebrikler. Eee nasıl hissediyorsun, gururlu musun?"
Daha fazla dayanamayıp tüm sinirini çıkarmak işin sert bir yumruk attı.
Üstüne çıkıp yumruklamaya devam ederken sinirle bağırdı.
"Ben mi istiyorum böyle olsun orospu çocuğu! Sen kandini ne sanıyorsun da beni yargılıyorsun, önce kendi götünü kurtar!"
"Kendi götünü kurtarmadan önce beni kurtarmaya çalışmasını yanlış mı buluyorsun?"
Çocuğun yumruğu havada kaldı. Yerdeki kanlı bedeni umursamadan arkasını döndü ve gözleri yarı açık, yorgun bir Tae gördü.
"Kurtarılmaya ihtiyaç mı duyuyorsun?"
Biraz bekledikten sonra cevap verdi Tae:
"Sanırım evet. Peki bu seni ne kadar alakadar eder? Buraya gelip değer verdiğim birini yumruklamana, deli gibi bağırmana ve küfür edip hakaretler savurmana kim onay veriyor? Yabancı birinin evinde ve yabancı insanların yanında bunları yapman ne kadar doğru?"
Jungkook, Hoseok'a bakıp konuştu "Çık odadan!"
Hoseok bir süre Tae'ye baktı. Onay alınca burnunu tutarak çıktı ve kapıyı kapattı.
"Beni yabancı olarak mı görüyorsun Taehyung?"
"Hayır, ama sanırım sen öyle görüyorsun."
Jungkook sertçe yutkundu ve Tae devam etti.
"Onu sevmediğini biliyorum Jungkook."
Gözlerini kaldırıp Tae'nin gözlerine sabitledi.
"Bana baktığın gibi bakmıyorsun bir kere. Beni öptüğün gibi öpmüyorsun, bana olduğu gibi gülümsemiyor ve sarılmıyorsun. Hala beni seviyorsun."
Sertçe yutkunup zar zor devam etti
"Ama ona bakıyorsun, onu öpüyorsun, ona gülümsüyor ve sarılıyorsun. Bu yüzden artık benim değilsin. Benden gittin. Yediremedim kabul ediyorum ama artık bir masalın içinde sıkışmanın alemi yok. Beni seviyorsun ama istemiyorsun. Belki de hiç istemedin..."
Cümleye devam edecekken Jungkook kesti.
"İstedim. İstedim Tae."
Taehyung burukça gülümsedi.
"Ama artık istemiyorsun. Ne olduğunu bilmiyorum ama artık canımın acımadığına yemin edebilirim. Sadece ölmüş gibiyim. Bir şey hissedemiyorum."
Gözünün dolduğunu belli etmemek için yere eğdi kafasını Jungkook.
"Ben ağladığımda bana "Neden bu kadar hislisin?" derdin. Gülmekte bir histir dediğimde "Ağlayacaksan hissetme sadece beni hisset." demiştin."
Derince bir nefes aldı.
"Haklıydın. Artık ağlamıyorum ve bir şey hissetmiyorum. Ama sorun seni de hissedememem. Bir şey hissetmezsem ölüden ne farkım kalır Jungkook? Ben ölmek istemiyorum."
Jungkook gözlerini sıkıca kapatıp fısıldadı.
"Senin ölmeni istemiyorum."
"O zaman neden göz yumuyorsun ?"
Sessiz kaldı.
"4 yıl. Tam 4 yıl önce seni nasıl beklediysem beklerim sanmıştım. Sen de-"
Zar zor devam etti.
"Sen de tam 9 yıl öncesi gibi dönersin sanmıştım."
"Dönmedin"
Çocuk çöktüğü yerden kalkıp yavaşça sevdiği bedene yöneldi. Elini korkarak tuttu ve gözlerinin doluluğuna aldırış etmeden gözlerine baktı.
"Olması gerekeni yapıyorum Taehyung. Seni bundan daha çok üzmemek için üzüyorum."
Sevdiği alayla gülüp elini çekti.
"Daha fazla üzemezsin zaten Jungkook. Bana o kadar bok yaptın ve ben hala kendimi "En azından nefes alıyor." diye teselli ediyorum. Senin yaptığın iğrençlikleri seninle teselli ediyorum. Aşkımız savaşmaya değer sanıyordum ama yanılmışım. Sanırım sadece sen savaşılmaya değermişsin. Günün sonunda yine bok çuvalı gibi savrulan benim."
Gözlerini gözlerinden ayırmadı.
"Savaşıyorum zaten TaeTae. İnan bana savaşıyorum."
Tekrar alayla güldü.
"Bu kadar yara aldığıma göre benimle savaşıyorsun. Öyleyse söyle kazanmana izin vereyim çünkü savaşmak istemiyorum."
"Savaştığım sen değilsin. Yenileceğimi bildiğim halde savaştığım sen değilsin Taehyung. İnan bana güzelim ben sadece senin kazanmanı sağlıyorum."
Tae daha fazla dayanamadı ve gözünden bir yaş akıttı. Masumlukla sordu.
"Ben kazanırsam sen de kazanmaz mısın Jungkookie?"
O an bu adı ne kadar çok özlediğini fark etti Jungkook.
"Kazanırım tabi bebeğim. Ben hiç kendi çıkarım olmayan bir şeyi yapar mıyım."
İkisi de bir süre bakışıp gülmeye başladı.
Gülüşünü ilk durduran Jungkook oldu. Kendini adadığı adamı gülerken izliyordu. Kendini teselli edebildiği tek şey gülmeye devam edeceğiydi, ama güldüğünü görememesi de bir o kadar üzüyordu onu.
"Uykum geldi."
Jungkook saçlarını okşayıp gülümsedi.
"Bana şarkı söyler misin Kookie? Uyumak istiyorum."
Flashback
/9 sene önce/
"Bayım lütfen artık ağlamayı bırakın. Bana anlatmak ister misiniz? Eminim rahatlayacaksınızdır"
Şirince gülümsedi.
"Ben Taehyung."
Çocuk gözyaşları arasından mırıldanır gibi konuştu.
"Jungkook."
Neşeli çocuk gülümsedi.
"Pekala, sorun ne Jungkook. Bu saatte neden sokağın kenarında ağlıyorsun?"
Çocuk daha çok ağlamaya başladı.
"Gitti."
Tae anlamamış gibi kaşlarını çattı.
"Kim gitti Jungkook?"
"Annem gitti Taehyung."
Daha sesli ağlamaya başladı.
"Tek sahip olduğum şey gitti."
Çocuk yutkundu. Bir süre sustuktan sonra ağlamasını bastırıp zoraki gülümsedi.
"Artık tek sahip olduğun şey değil Jungkook."
Ağlayan çocuk başını yavaşça kaldırıp baktı.
"Artık ben de varım. Artık bana da sahipsin Kookie."
Çocuk bir anda derdini unutup kaşlarını çattı.
"Kookie ne ya."
"Kurabiye seviyorum ben belki sana ne."
"Bence bir süre arkadaş kalmalıyız."
İkisi de gülmeye başladı.
"Biri bedenen yanında olmaması ruhen olmaması anlamına gelmez değil mi? Hala beni izliyordur, seviyor ve kızıyordur değil mi?"
Çocuk sahteden bir sinirle kaşlarını çattı.
"Bence şu an kızıyor ve üzülüyor. Sen anneni üzmeyi falan seviyor musun?"
Jungkook anında gözyaşlarını sildi ve başını iki yana salladı.
"Aferin sana. Peki ne yapmak istersin?"
"Uyumak istiyorum."
"Pekala uyuyalım o zaman."
O an çocuğun yüzü asıldı.
"Sorun ne Kookie?"
"Annem ben uyumadan önce hep odama gelip şarkı söylerdi. İki gündür duyamadığım için uyuyamıyorum."
Tae o an fark etmişti. Çocuğun gözleri şişmişti ve göz altları morarmıştı. Bunu fark edemediği için kendine kızdı ama o büyük ve etkileyici gözbebeklerinden çekememişti ki gözlerini. Bakmaktan görememişti.
Jungkook sahip olduğu çocuğun kucağına kafasını koyup gözlerini kapattı.
"Bana şarkı söyler misin TaeTae? Uyumak istiyorum."Yemin ediyorum şu kitabı yazarken tüm depresifliğimi yansıtıyorum.