Yeni okuluma doğru adımlarımı atıyorum. 1-2 adım sonra yeni okula, yeni bir hayata başlayacağım. Bu sefer her şey normal olacak. Bir,iki...ve yeni liseme girmiş bulunuyorum.
Okul o kadar büyük ki kaybolmam iki dakikamı almaz. Okulun beyaz renkli bir demir kapısı vardı. İçeri girdiğim anda herkes bir tebessüm ile bana baktı. Bende onlara gülümsemekle yetindim.
Sınıfımı bilmiyordum. Bu yüzden birine müdürün odasını sormam gerektiği düşüncesine vardım. İlk gördüğüm kişiye yaklaştım. Kahverengi saçları, kahverengi gözlerinin üstüne serpilmiş, beyaz teniyle çok uyumlu duruyordu. Ona doğru küçük adımlarla ilerledim. Yanına vardığımda sadece ''Selam'' diyebildim. Karşımdaki çocuk yüzüme bile bakmadan ilerledi. Okula yeni gelen bir kıza yardımcı olması çok daha doğru olurdu bence.
Ben düşüncelere dalmışken yanıma bir çocuk geldi. Hafif buğday tenli ve mavi gözlü bir çocuktu. Ha, birde benden uzundu. Baya uzun. ''Sanırım yeni geldin.'' dedi bana. Fakat ben bunları duyduğuma tam emin değildim çünkü gözlerinde takılı kalmıştım.Gerçekten gözleri harikaydı. Ama mavi ve yeşil gözlülerde pigment eksikliği vardır. Yani o da benim gibi eksik pigmentli. Bence çok uyumlu olduk ya!
''Cevap verecek misin yeşil gözlü kız?'' Çocuğun dediğiyle birden irkildim.
''Ha e-evet.''
''Okulda yeni misin?''
'' Evet yeniyim.'' '' Şey, müdürün odası nerede acaba?'' diye de ekledim.
''İstersen ben seni götürebilirim.''
'' Hayatımı kurtarmış olursun.''
''Önemli değil.''
''Gidelim o zaman.'' deyince birlikte yürümeye başladık. İyi birine benziyordu. En azından o çocuğa hiç benzemiyordu. Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz.
Biraz daha yürüdükten sonra durdu. Bir kapının önüne gelmiştik. Sanırım müdürün odasıydı. ''İşte geldik'' dedi mavi gözlü çocuk. Daha adını öğrenememiştim
'' Bu arada ben Ege. 10-E sınıfına gidiyorum. Bir sorun olursa beni bulursun.''
''Benim adımda Gök. Şey, sınıfımı öğrenene kadar yanımda durur musun? Okul bana göre fazla büyük ve karmaşık. Bir sakıncası yoksa tabi.''
''Tabi.''
Gülümseyip müdürün kapısını tıklattım ve oyalanmadan içeri girdim. Karşımda kahve, gür saçlı, genç (gençten kastım 25-30 yaşları) bir adam duruyordu. Bana döndü ve ''Evet'' dedi.
''Ben okula yeni geldim. Sınıfımı öğrenmek için gelmiştim.'' Müdür anlar bir ifadeyle ''Sen Gök olmalısın.'' dedi. Sonra Ege'ye dönerek ''Peki sen kimsin?'' dedi. Ege cevap verdi ''Ben 10-E sınıfındayım. Gök'e sizi bulması için yardım ettim.'' Müdür bana döndü ''Sınıfın 10-D''
Sınıfımın 10-D olmasına biraz üzülmüştüm. Çünkü en azından Ege'yle tanışmıştım ve onunla aynı sınıfta olmak iyi olabilirdi. Sınıfımı öğrendikten sonra Ege beni sınıfa kadar götürdü. Ders matematikti. Ah harika! Okula gelir gelmez soğudum. Öğretmen siyah saçlı, esmer, zayıf, dizinin üstünde etek giyen bir bayandı. Erkekler ders dinlemekten çok öğretmenin bacaklarına bakıyorlardı. İçeri girdiğimi görünce bütün gözler bana döndü. Öğretmen ''Merhaba. Birine mi bakmıştın'' dedi. Bende hafif bir tebessümle '' Hayır. Okula yeni geldim. Yeni sınıfım burası.''
''Ovv! İçeri gel bakalım. Adın ne?''
'' Adım Gök. Buraya Yenigün Lisesi'nden geliyorum.
''Peki o zaman sana bir yer bulalım.'' ''Bak 3 yer boş Selin'in yanı, Mert'in yanı ve Göktuğ'un yanı. Sen seç.''
Bir an durdum. Bana pas vermeyen çocuğun adı Göktuğ'muş. Ben tabiikide onun yanına geçmedim. Selin iyi birine benziyor.''Eğer Selin için sorun yoksa onun yanına geçmek isterim.'' Hoca Selin'e döndü. Selin '' Tabiki gelebilir.'' dedi bana cana yakın bir şekilde gülümseyerek. Ben yerime geçerken Göktuğ gözünü benden bir saniye olsun ayırmadı. Yahu,hem bana pas vermiyorsun, hemde gözünü benden ayırmıyrosun. Bu nasıl bir dengesizlik? Öğretmen bir şeyler anlatıyordu ama ben onu dinlemiyordum. Böyle böyle düşünürken zil sesi ile irkildim. Selin onunla gelip gelmeyeceğimi sordu. Bende kabul ettim. Sınıftan çıktık. Okul çok güzeldi. Ve büyük. Selin ile birlikte kantine doğru yürümeye başladık. Okula girdiğimde farketmediğim iki şey farkettim. Birincisi okulda kendine ait dolabı vardı. Mavi,yeşil,pembe ve sarı dolaplar...Ah!Harikalar. Ama benim yok.Yada var ama ben nerede olduğunu bilmiyorum. İkincisi okulda forma diye birşey yok.Herkes serbest kıyafetle geliyor. Gerçi benim için daha iyiydi. Zaten serbest kıyafetle gelmiştim. Altımda su yeşili şort,üstümde beyaz bir tişört. Bide converse lerimi giyince süper oldum. Biz Selin'le yürürken bir kız bana yaklaştı. ''Selam.Sen Gök olmalısın. '' dedi. Ne olduğunu anlayamamıştım. ''Evet.Benim Ne oldu?'' ''Sana dolabının yerini göstereceğim.''
Lan kahin miyim neyim?(Yazar notu:Bir arkadaşım bana kahin diyo .s.s.s.)Kız ile birlikte yürümeye başladık. O sırada kızı inceleme fırsatı buldum. Kız beyaz tenliydi.Siyah uzun saçlarını yandan toplamış,ucuna maşa yapmıştı. Siyah deri taytı ile salaş gri bir tişört giymişti.Siyah bir babet ile de tamamlamıştı.Bu ne lan yasta mıyız? Kız ona baktığımı hissedince bana doğru döndü. ''Hangi sınıftasın?'' ''10-D '' Kız güldü. ''Tuhaf Göktuğ ile aynı sınıftasın demek.'' Neden tuhaf ki? ''Neden tuhaf diyorsunuz ki ona.''Kız hala gülüyordu. ''Çünkü,çünkü o... Tuhaf'' Bir ara duraksadı. Sonra konuşmaya devam etti. ''Kimseyle konuşmaz,kimseye dokunmaz(hemen fesat anlamayın kimseye değmez anlamında) kısaca tuhaf işte. '' Evet dedikleri doğruydu. Benimlede konuşmamıştı. Peki neden? ''Neden?'' ''Bilmiyorum.Kimse bilmiyor. O çocuğun arkadaşı olduğundan şüpheliyim.'' İkimizde gülmeye başladık. Kız bana elini uzattı. ''Bu arada ben Açelya.''dedi. Bende ona sıcak gülümsememi sunarak. ''Bende Gök.''dedim. Kız arka cebinden telefonunu çıkardı. ''Telefon numaranı,instagram,facebook,twitter hesabını da verirsen sevnirim.''dedi. Bende hepsini verdim. Onun hesabını da aldım. Kız bana döndü. Ve durdu. ''Bu senin dolabın dedi.'' Dolaba baktım. Harika en sevdiğim renkti. Mavi...Huzurun rengidir. Küçüklüğümden beri mavi rengini sevmişimdir. İlk okulda 6'ya giden bir kız vardı. Ben o zamanlar 2'ye gidiyodum. Kız bizim sınıftaki her kıza pembe bileklik verdi. Banada pembe vermişti. Ben hemen kızın yanına gittim. ''Mavi var mı? Ben maviyi seviyorum'' demiştim. Kız bana döndü. ''Bütün kızlar pembe sever Sende seversin dye düşündüm. Bu yüzden sadece pembe aldım. Yani mavi yok.'' dedi. Ben üzülmüştüm. Kız anlayacakki hemen eğildi ve bana baktı. ''Bu kadar çok istiyosan benimkini alabilirsin.'' dedi. Çok mutlu olmuştum. O bana maviyi verdi,ben ona pembeyi... O bilekliği hiç çıkarmadım. En sevdiğim bileklik oldu.
Yani maviye aşığım diyebilirim. Açelya dolabımı gösterdikten sonra gitti.Kitaplarım yanımda değildi. Dolabıma sadece baktım. Sonra içini açtım. İçine niye baktıysam. Dolap kapağını kapattığım anda karşıma bir çocuk çıktı.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Bu bölüm diğerinden uzun oldu. Yazarken geberdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Aşk
Ficção AdolescenteLanet. Ne kadar normal geliyor bu kelime size,değil mi? "Lanet Olsun" "Ne kadar lanet bir hayat". Bunlar size hiç tuhaf gelmedi. Hatta tanıdık bile gelmiştir. Lanet kelimesini bazılarınız çok duymuş bazılarınız çok kullanmışsınızdır. Fakat sizin bu...