Bölüm Beş

15 3 0
                                    

İşlenen cinayetin üzerinden yaklaşık iki hafta geçmiş, herkes kendini yavaş yavaş toparlıyordu. Angela için durumlar biraz daha zor olsa da, o elinden geldiğince ayakta durma çabası içerisindeydi. Henüz açıklığa kavuşmamış da olsa sırlar, birnevi dosyayı kapatmışlardı. Taehyung ile hala arası bozuk olan Angela, babasının yerini alıp yeraltı mafyası olduğundan, her hafta düzenledikleri buluşmalarına gitmiyordu. Jimin ise tadilatta olan mini cafesini açmış, artık kendini avutarak pastalar yapıyor ve yoğun istek görüyordu. Jeongguk ise kendi mekanlarında ara sıra şarkı söyleyerek tamamiyle gözde olmuştu. Namjoon ve Hoseok ise yoğun iş temposundan başlarını kaşıyacak vakit bulamıyorlardı çoğu zaman. Seokjin ise daha iki gün öncesi İngiltere kraliyet ailesini en meşhur mekanında ağırlamış ve bu sayede fazlaca bir para kazanıp üçüncü mekânın açılış hazırlıklarına başlamıştı. Bu süreçte Yoongi dönmüştü, fakat biraz sıkıntılıydı. Bir türlü derdini anlatmamış sadece ekibin toparlanmasını bekliyordu.

Jimin, işlerinin yoğunluğundan kaynaklı ki kendine bir eleman arayışına girmişti. Fakat açtığı minik cafede her ne kadar yoğun talep olsa da, yeterli bir kazanca sahip olamadığı için gelen elemanlara teklif ettiği ücreti kabul ettiremiyordu. Yine yoğun olan bir günde gözleri mavi gözler ile buluşmuştu. O an kaybolduğunu sandı. Yanında oturan kadın ile derin bir muhabbetin içerisinde olan mavi gözlerin sahibi sıcacık bir kahkaha bırakmıştı havaya. Etkilenmişti Jimin, fazlasıyla etkilenmiş ve anın büyüsü ile elindeki tepsiyi yere düşürmüştü.
Cafedeki gözler ona döndüğünde kendine gelmiş, etrafındaki insanlardan özür dileyerek yerdeki kırılan bardakların parçalarını toparlamaya başlamıştı.
Bir anda burnuna dolan çiçek bahçelerine sürükleyen koku ile mayıştığını hissetti. Duyduğu kadifemsi ses ile iç dünyasından ayılan Jimin irkilmeden edememişti. Çünkü tam şuan az önce etkilendiği mavi gözlerin sahibi güzel kadın ona bakıyordu.

"Hey iyi misiniz?"
"Ah şey, ımm evet iyiyim?"

Kekelemesine lanet etmişti Jimin. Bu neydi ki şimdi?

"Ah camlar elinize batacak. Size yardımcı olmama izin verin lütfen."
"Hiç gerek yoktu hanımefendi, rahatsız olmayın lütfen."
"Önemli değil, müsade edin."
"Teşekkür ederim"

Gülümsemişti genç kadın ve Jimin bu gülüşü ömür boyu izleyebilirdi.

"Ah bu arada ben Moon"

Ay mı? Jimin gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Bu nasıl bir tesadüftü ki? Annesinden sonra ilk defa bir kadının adının Moon olduğunu duymuştu. Bu onun derinden etkilenmesine sebep olmuş ve uzaklara alıp götürmüştü.

"Beyefendi iyi misiniz? Gözleriniz doldu."
"Ben, iyiyim sadece aklıma birşey gelmişti. Siz gerçekten zahmet etmeyin ben hallederim."
"Rica ederim beyefendi, benim için hiçbir sorun teşkil etmiyor bunu yapmak. Eski işimde de böyle şeyler ile uğraşıyordum."
"Eski dediğinize göre artık çalışmıyorsunuz?"
"Evet malesef, kovuldum."

Genç kadının minik bir kıkırtı bırakarak söylediği şeyde Jimin'in gözleri parlamıştı. Aklına gelen fikri sunmaktan hiç çekinmedi o an.

"Madem öyle yeni bir işe sahip olmak ister misin?"
"Ah nasıl yani?"
"Şöyle ki şuan burada çalışacak elemana ihtiyacım var fakat daha büyük bir kazanca sahip olmadığımdan, iş görüşmesine gelenler söylediğin parayı az buluyor. Benim ise acil birine ihtiyacım var. Benimle çalışmak ister misin?"

Genç kadının gözlerindeki ışık görülmeye değerdi.

"Ah gerçekten mi? Teşekkür ederim. Şuan sanırım ilk defa Tanrı beni şanslı kıldı. Aylardır iş arıyordum ve.. Ah ne diyeceğimi inanın bilmiyorum beyefendi."
"Jimin.."
"Hm?"
"İsmim Jimin. Yeni işin uğur getirsin Moon."

Moon'un Anlatımından

Jimin... Hoş.

Elini uzatmış bir şekilde bana bakıyordu.

Gözlerindeki bakış güven vericiydi ve gülüşü çok güzeldi. Gözleri kayboluyordu gülerken. Bir insanın düşmüş olan modunu bile bu gülümsemeyle yükseltebilir.

Gözümün önünde sallanan eli yeni farkediyordum.

"Moon? Iyi misin?"

Düşüncelerimden kurtulmak adına kafamı sağa sola salladım.

"Şey pardon.. Dalmışım."

Diyerek uzatmış olduğu elini tuttum ve az önce söylediği ama düşüncelerimden dolayı beklediği cevabı veremediğim cevabı verdim.

"Teşekkür ederim Jimin bey(?) Umarım benden memnun kalırsınız"
Sevimli olduğunu düşündüğüm gülüşümle söylemiştim bunu.

"Memnun kalmamı istiyorsan, o zaman ilk olarak aramızdaki şu resmiyeti kaldıralım hm ? Bana Jimin demen yeterli."

Ellerimizin hala birleşik olduğunu fark edince utanarak elimi geri çektim ve saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Biraz gergindim.. Cevap veremedim. Gülümsemek ile yetinecektim yine anlaşılan.

Bunu fark etmiş olcak ki boğazını temizleyerek konuşmaya devam etti.

"Moon madem teklifimi kabul ettin ozaman senin büroma kadar gelmeni rica etmeliyim. Sonuçta sigorta ve verilecek tutar için birkaç evrak imzalaman gerekiyor."

"Peki o zaman."

Dediğimde önden yürümeye başladı. Bende onu takip ederek peşinden minik adımlar ile yürümeye başladım.

Büro diye adlandırdığı yer çok büyük veya çok küçük olarak tabir edilemeyecek biryerdi. Siyah ve grinin hakim olduğu odada insan sanki başka bir dünyaya geçiş yapıyordu. Bakışlarımı masasına çevirdiğimde çerçevede bir fotoğtaf vardı, hafif yan durduğu için sadece kadını görebiliyordum. Sanırım sevgilisiydi..

"Çok beğendin sanırım?"

Bi anda yerimden sıçradım ve bana bakan gözlere baktım. Utanarak biraz da meraklı bakışlar ile etrafı incelediğimden dolayı kızaran suratımla cevap verdim.

"Şey kusurma bakmayın. Açık konuşmam gerekirse evet zevkinizi beğendim.. Benim zevklerime benzettim biraz."

Birazcık şok olmuş, birazda kızgın (?) bakışlara ev sahipliği yapmışken suratına kaşlarını kaldırdı.

"İlk olarak aynı zevki paylaştığımıza sevindim ama sevinmediğim bir diğer şey ise benimle hala resmi konuşman Moon'cuğum'

Kıkırdayarak cevap vermiştim.

"Kusurma bakma. Bugün biraz gerginim. Yukarıda söylediğim gibi bayağıdır iş arıyordum ve bir anda böyle teklif gelince elim ayağıma dolaştı.."

"Peki madem. Hadi otur bakalım buraya.. Evrakları imzala da başlayalım işimize ne dersin?"

Bana deriden yapılmış siyah koltuklarını gösterdi. Oraya oturduğumda ne kadar yumuşak olduğunu anlamam uzun sürmedi.

Duygu yüklü bakışları altında ezildiğimi hissediyordum.
Park Jimin ile yeni tanışmamıza rağmen ondan gereğinden fazla etkilenmiştim kabul ediyorum. Onun bakışları ise fazla tuhaftı. Sonuçta daha yeni tanışmıştık ve bu kadar duygu dolu bakması beni biraz da olsa germişti. Bir yandan çerçevede görünen genç kadın aklımı karıştırıyordu. Sevgilisiydi sanırım ve böylesine genç ve yakışıklı bir adamın yalnız olması zaten saçma olurdu.

Kendimi hayallere ve ona kaptırmak istemiyorum. Hislerim onun yanında mutlu olacağım kadar üzüleceğimi de gösteriyordu çünkü.
Beynimde tehlike sinyalleri çınlarken önümde duran sözleşmelere bakıyordum.
Hayır yani Sadece küçük bir cafe bu kadar kâğıda ne gerek var ki?
Ah gerçi Vegas'ın en lüks ve aşırı hareketli caddesinde açılmış küçük ama yoğun ilgi gören bir mekânda bu kadar fazla teferruat eklenmesi normaldi.
Ellerim titrerken son kez gözden geçiriyordum şartları. Tamam pekala şuanda kabul etmeme gibi bir lükse sahip değildim. Acil bir işe ihtiyacım vardı ve şuan burası benim için biçilmiş kaftandı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefesin ardından yaklaşık altı sayfanın her birine kendi tabirim ile "inci gibi" olan imzamı kondurdum. Yavaş hareketler ile kafamı kaldırdığımda Jimin'in memnun olmuş bir ifade ile bana bakan yüzüyle karşılaştım. Bu yüz bir parça da olsa içimi rahatlatmıştı ki Jimin konuşmaya başladı.

"Güzel hadi şimdi al bakalım önlüğünü çalışmaya başlayalım."

World Of Sins / Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin