Gözlerini açtığında babası Ömer'e bakıyordu. Mehmet bey Ömer'e:
- Hayırdır oğlum, ter içinde kalmışsın ve sanırım burası senin odan değil?
Ömer hemen ayağa kalkarak :
- Uyuya kalmışım baba. Biraz oturmaya inmiştim de.
Diyerek cevap verdi. Ömer olan olayları babasına anlatmamıştı.
Artık sabah olmuştu. Çok garip geçen geceden sonra güneş yeniden doğmuştu. Ömer'in aklında hâla olan olaylar vardı. Ömer elbiselerini giymek için odasına çıktı. Ardından elini yüzünü yıkadı ve sofraya oturdu.
Sofra gerçekten çok harika düzenlenmişti. Ballardan tereyağına, çaydan kolaya, beyaz peynirden kızarmış ekmeğe,salamdan sucuğa hatta bıldırcın yumurtası bile vardı. Babası hep bu yumurtaya sabah insanı dinçte tutmak için ideal derdi. Fakat Ömer babasıyla aynı fikirde değildi. Çünkü bıldırcın yumurtasını babası pişirmeden getiriyordu ve ağızda garip bir his bırakıyordu. Bu yüzden Ömer babasının kızmasına rağmen bu yumurtayı yemezdi.
Ömer kendi yerine oturdu. Yemek masası büyük mutfağın hemen yanına kurulmuştu. Uzun ve genişti. Etrafında toplam 8 sandalye vardı. Ömer'in yeri masanın kenarındaki ilk sandalyeydi. Babası da tam karşısına oturuyordu. Annesi'nin sandalyesi her zaman boş duruyordu. Hemen babasının yanındaki sandalyeydi. Ömer her yemek yiyişlerinde annesi aklına gelirdi. Ömer onu hiç görememişti ama onun hatıralarıyla , babasının anlattıklarıyla hemen hemen onu kafasında canlandırabiliyordu.
Ömer bir şeyler atıştırdı. Yemek, yemek istemiyordu. Hem çok uykusu vardı hem de gece olan olaylar kafasını kurcalıyordu. Ömer daha fazla dayanamadı. Gözleri yavaş yavaş kapandı. Ömer bi an kendinden geçti. Birden babası ortadan kayboldu. Masa öyle şiddetli bir sesle ortadan ikiye ayrıldı ki ayrılırken çıkardığı ses insanın kulaklarını tırmalıyordu. Masanın ikiye ayrıldığı kısımdan alevler püskürdü. Alevlerin ortasında yazılar belirdi. Ömer yazıları seçmeye çalıştı:
"16-2 tamamlanacak,insanlık kurtulacak"
Ömer yazıyı okumuştu. Çok endişelendi. Birden gözlerini açtı babası:
- Yavrum kendine gel. Yine daldın. Bak daha bir şey yemedin ,bir şeyler ye hadi. Senin enerjiye ihtiyacın var. Diyordu.
Ömer kendine geldi. Masaya baktı birleşikti. Ama tam vazgeçecekti ki masanın ortasında küçük bir alev vardı.Ömer yine bir şoka uğramıştı.Gördükleri hayal miydi,gerçek miydi. Bilemiyordu ama öğrenecekti.
Yemeği yediler Ömer odasına çekildi. Odasında kitaplarını hazırladı.Okul vakti gelmişti. Ömer lise birinci sınıfa gidiyordu. Aksaray Anadolu Lisesinde okuyordu.
Okul iki seneydi. Hazırlık ve birinci sınıftan dan oluşuyordu. Ardında iki sene üniversite ve iki senenin sonunda meslek seçimiyle beraber üç sene daha okuyacaktı. İki senelik üniversite bölümünde bütün dersler işleniyordu. İki senenin sonunda kendine en yatkın mesleği seçiyordun. Üç sene sadece kendi bölümünün derslerini okuyordun.
Okul Türkiye'nin seçkin okullarındandı. Üç bloktan oluşuyordu. Her blokta üç kat vardı. İki blok çıkıntı olarak kenarlarda bulunuyordu.Genel giriş kapısı A Bloktaydı. Kapı gösterişli , büyük ve son derece teknolojikti.Otomatik kapı sistemiyle çalışıyordu.Bu giriş sadece ziyaretçiler içindi. Kapının hemen üstünde duvara kazınmış bir şekilde 1587 tarihi vardı. Okulu devrin sayılı zenginlerinden BDG ailesi yaptırmıştı. A bloğun sol kısmında öğrenci giriş kapısı vardı. Kapı genel kapı gibi dijitaldi. Otomatik açılıp kapanıyordu. Her koridorda 12 sınıf vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİVELA AMELELERİ
Science FictionHer karanlık gecenin bir sırrı vardır. Gerçek yaşanmış olaylardan uyarlanma ayaklarımızın altında gerçek bir hayat. Eski Orta Asya zamanına uzanan gizemli bir yolculuk. Günümüz dünyasınından gelecek teknolojilere ve bilinmeyen gizemlere doğru bir...