Yemek için okulun yanında bulunan Tat-Zamanı adlı cafeye girdiler. Cafe küçük ama şirin bir yerdi. Girişi camlarla kaplıydı. Camlar mavi kalın çizgilerle süslenmişti. İçeri girdiler dükkanın köşesindeki masaya oturdular. Burası Ömer ve Ali'nin her zaman oturdukları yerdi. Bugün içerisi biraz daha kalabalıktı. İçeride daha önce hiç görmediği yüzler vardı. Çoğunda siyah takım elbise ve ciddi yüzler vardı. Ömer Ceren'e "Ne yiyorsun?" diye sordu. Ceren:
- Pizza ve kola alıyım , dedi ve Ali:
- Özel olsun ,dedi Ceren merakla sordu:
- Özel mi? Oda ney?
- Özel bizim her zaman yediğimiz şeyler , 2 döner , ayran , tatlı ve en son tavşan kanı çay.
- O zaman bende sizinle aynı yiyeyim ,dedi.
Ömer kasadan fişi aldı ve yiyecekleri hazırlattı. Tam yerine oturacaktı ki bir ses duydu "Ömer" , arkasına dönüp baktı. Uzun yıllar görmediği bir arkadaşını gördü. Yurt dışına bir araştırma için gitmişti ve bir daha ses seda çıkmamıştı. Ömer "Su su Sultan" diye bildi. Sultan 17 yaşında kısa saçlı Japonların gözlerine benzeyen göz yapısıyla çekici bir kızdı. Ömer "Ne zaman geldin?" Sultan "Sabah geldim , araştırmam bitti, beni gönderdiler" dedi Ömer "Aç mısın, biz yemek söyledik istiyorsan sana da söyleyeyim?" dedi Sultan "Aslını istersen kurt gibi açım" dedi ve gülümsedi . Ömer le Sultan yemekleri alıp masaya oturdular. Ali yerinden fırladı "Sultan ne zaman geldin?" diye sordu. Sultan "Merhaba Ali. Bugün geldim" dedi. Ceren daha fazla dayanamayarak" kimse bu güzel kızla beni tanıştırmayacak mı?"diye sordu. Ömer "a pardon , Ceren bu Sultan kendisi Çin mitolojisi üzerine çalışıyor, geçen sene Çin hükümeti tarafından Çin'e çağrılmıştı.Sultan bu da Ceren , okul kütüphanesinde görevli. Senin eski görevin." Ceren "Eski görev mi?" Sultan " Evet , bende eskiden kütüphanede görevliydim, ardından araştırmalara başlayınca görevi bırakmak zorun da kaldım."
Sultan' nın elinde bir kutu vardı. Ömer "Sultan o kutu ney? Geldiğinden beri elinde tutuyorsun." diye sordu. Sultan:
- Bu mu? Sana getirdim. İlgini çeker diye düşündüm.
- Sultan meraklandırma adamı içinde ene var?
- Çin hükümetinden almıştım. Aslında almak için bayağı uğraştım. Çünkü bunun satılması ve üretimi yasak, dedi ve kutuyu Ömer'e uzattı. Ömer kutuyu inceledi ve şaşkın bir yüz ifadesiyle
- Pek bir şeye benzemiyor , yinede sağol.
- Ömer pes etme, o elindeki kutu bir şahat. Günümüz satrancına benzeyen fakat amacı ve oynanışı farklı bir şey. M.Ö. 700 yıllarında dünyanın en popüler zeka oyunuymuş. Günümüze kadar değişerek satranç adını verdiğimiz oyun ortaya çıkmış. Aslını istersen oyunun yasaklanmasının nedeni oyunu oynayan kişileri hipnoz yoluyla çok kolay etkileyebiliyorsun. İnsanın aklını sıfırlıyor diyebiliriz. Bu yüzden zamanın hükümdarı Mete Han tarafından oyun yasaklanmış. Çin hükümeti Beş adı verilen şirket ile ortak çalışarak günümüzde seri üretime geçmişler. Bu getirdiğim onların kendileri için ürettiği şahat. Yani bunun hafıza sıfırlayıcı etkisi tamamen olmasa da hemen hemen ortadan kaldırılmış.
Sultan kutuyu masanın üstüne koydu. Kutuya bakarak "Açek" dedi. Kutu yavaş yavaş açılmaya başladı. Önce sol kol kenara açıldı. Ardından sağ kol. Ortada satranç tahtasına benzeyen bir levha gözüktü. Kırmızı ve beyaz renkte taşlar belirdi. Sağ kolda iki tane at, sol kolda bir şah ve bir tanede kale gözüktü. Ömer bu arada Sultanın ilk başta söylediği komuta aklı takıldı ve "Sultan Açek neden?" Sultan "Aç demek, ne oldu?" Ömer merakla " Peki 16 Açek ve Açek Şerve ne demek?" Sultan "Bunlar eski Türkçe diğer adıyla Orhunca 16 Açek insan düşmanına çok kızınca onu lanetlemek için söyler , diğeri açek şerve ise Bi nevi işiniz bitti ile hemen hemen aynı anlamdadır. Bunları uzun yıllardır kimse kullanmamış, Nerden duydun?" diye sordu, Ömer "Uzun hikaye" diye geçiştirdi. Sultan "Neyse , bu şahat deminde dediğim gibi Beş tarafından yapıldı ve komutlarla oynanır , komutlarda eski dil" dedi ve cebinden bir kağıt çıkarıp Ömer'e uzattı "Bu komutların listesi" dedi. Ömer kağıdı inceledi kağıtta:
ŞAH AT KOMUT LİSTESİ
Açek = Aç
Kapıt = Kapat
Şahys = Şahı 2 kare oynat ( Ör: Şahys sağ)
Tayst = At biri T şeklinde oynat
Taysk = At ikiyi T şeklinde oynat
Golele = Kaleyi 2 kere oynat
TaşPP = Bütün taşları otomatik dizer
Not : Bu Şah At BEŞ tarafından üretilmiş olup kullanıcı bütün sorumlulukları kabullenmiştir. Aksi hallerde BEŞ sorumluluk kabullenmez.
Ömer kağıdı inceledikten sonra "Peki bu nasıl oynanır, amacı ney?" diye sordu. Sultan "levhanın tam orta merkezinde kaleler ve şahlar çapraz duracak şekilde dizilir. Yani beyaz kale D4 e ,beyaz şah E4 e ,kırmızı kale D5 e , kırmızı şah E5 e konur. Beyaz at bir G7 ye , beyaz at iki B7 ye , kırmızı at bir G2 ye , kırmızı at iki B2 ye yerleştirilir. Taşlar dizildikten sonra ilk beyazlar başlar. Oyunun amacı atları birbirine yaklaştırmadan şahı yemek. Eğer atlar yaklaşırsa oyunu kaybedersin. Eğer kaleyi yerseniz oyun biter ve yine kaybedersin çünkü kale oyunda ara bozucudur. Oyunun kaderini kalenin en küçük bir hamlesi değiştirebilir. Ata vereceğiniz tek komutla iki atı da yan U şeklinde hareket ettirmek zorundasınız. Hadi bakalım bu kadar sohbet yeter şimdi küçük bir ders" dedi ve şah ata döndü "TaşPP" dedi ve bütün taşlar otomatik olarak levhaya dizildiler. Ömer hayatında böyle bir şeyi daha önce görmemişti.
"İşte güzel bir maç başlıyor" dedi Ali Ceren'e. Ömer kırmızılardı bu yüzden ilk Sultan Başladı "Tayst E7, Taysk B5" dedi ve taşlar verilen komuta gittiler. Sıra Ömer'deydi. Levhayı inceledi. Sultan'ın tek hamlesiyle ŞahAT olacaktı. Şahı kaçmalıyım diye düşündü ve " Şahys D7" dedi. Sultan gülümseyerek " Ömer bu bir dersti, bi daki sefere sen yenersin , ama yeni bir oyuncuya göre güzel oynuyorsun, bu oyunu her zaman zekiler kazanır" dedi ve devam etti "Galele D6" diye seslendi. Artık Ömer iyice sıkışmıştı Ömer "Eğer bu oyunu zekiler kazanacaksa sana güle güle" dedi ve "Tayst G4 , Taysk D2" diye taşıyla şahını sıkıştırdı. Sultan "Ömer zeka küçümsenmeyecek kadar önemlidir, hele bir kızın zekasını asla küçümseme " dedi ve taşını oynattı "Tays B7 , galele D8 ve ŞahAT" Sultan şahı yemişti, hem de oyun bozucu kaleyle. Ceren Ömer'e bakarak güldü "Ah biz kızlar" diye seslendi. Ömer "Böyle bir hamle mümkün mü?" diye sordu, Sultan " Ömer zeka dedim, ama gerçek zekadan bahsetmedim, ben hırsın üstün geldiği zeka alçaklığını söyledim, şunu unutma hırs her zaman zekayı yok eder. Eğer sürekli saldırmak yerine oyunun başından itibaren savunmada kalsaydın kolay kolay yenilmezdin. Bu oyun gerçek hayattan bir parçadır, gerçekte de sürekli saldıranlar bir gün saldırıya uğrarlar." Ömer çok önemli bir dersten çıkmış gibi masum bir şekilde yemeğini bitirdi.
Tam kalkacaklardı ki üç adam masaya doğru yaklaştı. Üçü de siyah takım elbise giymişlerdi. Yakalarında Beş işareti vardı. Orta daki adam "Ceren bizimle geliyorsun" dedi ve Ceren' nin kolunda tuttu. Ömer "ne oluyor burada , sizde kisiniz?" Soldaki adam "Sen konuşma ufaklık, ezilirsin" diye Ömer'i tersledi. Ceren " Ömer siz karışmayın , gitmem lazım" dedi ve adamlarla beraber cafe den çıktı. Ömer Ne olduğunu anlayamamıştı. Sultan "Ömer benim de gitmem lazım, bazı işlerim var, sonra görüşürüz" dedi ve o da cafe den çıktı. Artık geç olmuştu Ali ve Ömer de eve doğru yola çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİVELA AMELELERİ
Science FictionHer karanlık gecenin bir sırrı vardır. Gerçek yaşanmış olaylardan uyarlanma ayaklarımızın altında gerçek bir hayat. Eski Orta Asya zamanına uzanan gizemli bir yolculuk. Günümüz dünyasınından gelecek teknolojilere ve bilinmeyen gizemlere doğru bir...