Sınıfa geldiklerinde ders henüz başlamamıştı. Ömer ve Ali sıralarına oturdular. Sınıf yine birbirine girmişti. Ömer dersi Aliye sordu ama o sırada sınıfın çok konuşan kızlarından Selcan "Seni tembel yine çalışmadın demi! Ders Fiziki görünüm ve maddenin halleri" diye cevap verdi. Ömer'in sınıfta en çok sevdiği arkadaşlarındandı Selcan. Siyah ve uzun saçlı , kahverengi gözlü ve sürekli gülümseyen yüzüyle Selcan tatlı bir kızdı. Derslerde hiç çalışmazdı ama sürekli iyi not alırdı. Ömer Selcan'a "Senin gibi çalışmıyoruz ama gevezede değiliz" diye cevap verdi. Ali "çevresindekilere yine başlıyoruz" dedi. Ömer ve Selcan söz düolusuna başlamışlardı.
Tam bu sırada arkadan bir ses " Ömer , Ömer buraya gel , çabuk ol" diye seslendi. Seste çok heyecanlı bir şey vardı. Ömer arkasını döndüğü zaman karşısında kimseyi bulamadı. Tekrar önüne döndü bu kez önünde de kimse yoktu. Ömer şoka uğradı. Ayağa kalktı. Kapıya doğru ilerledi. Sınıftan çıktı. Okul adeta bomboştu. Her yer dağıtılmıştı. İlerledi. Duvarda aslı olan levhalar yere düşmüştü. Duvarda boyalar sökülmüştü. Ömer ne yapacağını bilmiyordu. Aşağı kata indi. Burada kimse yoktu. Ömer bir yandan yürüyor bir yandan da bağırıyordu. Ama kimse cevap vermiyordu. Okuldan dışarı çıktı. Okulun bahçesi alevler içinde yanıyordu. Arkasına döndü okulun üçüncü katı yıkılmıştı. C bloğun camları ve kapısı kırılmıştı. Ömer kendi kendine "burada büyük bir savaş olmuş" diye düşündü. Ama az önce sınıfta arkadaşlarıyla konuşuyordu. Nasıl olurdu bu . Bir anda her şey yok oldu. Yangının içine doğru ilerledi. Gökyüzünü kara bulutlar kaplamıştı.
Ömer korkmaya başladı. Geri döndü okula yöneldi ama alevler yükseldiği için geldiği yoldan tekrar geçemedi. Çaresiz şehrin içine doğru ilerledi. Şehir darmadağındı . Apartmanlar yerini eski tip evlere bırakmıştı. Fakat onlarda yıkıktı. Yolda hiçbir araca rastlamadı. İlerledi. Yol kenarındaki evlerin çoğu yanıyordu. O ilerledikçe alevler onun geriye dönmesini imkansızlaştırdı. Çarşı merkezine çıktı. Merkezde önceden hiç görmediği binalar vardı. Dışı eski tip fakat gökdelen diye bahsedilen binalardan daha uzun binalar. Hepsi yıkılmaya yüz tutmuştu. Merkezde garip bir heykel vardı. Çok büyük bir heykel. Önceden böyle bir şey görmemişti. Bu bir akrebe benziyordu. Fakat yıkılmıştı. İçinde bir hilal çıkmıştı.ve kanla kırmızıya bulanmıştı.Heykele doğru ilerledi. Heykelin etrafında dolanmaya ve incelemeye başladı. Birden heykelin etrafını bir ateş sardı. Ömer ateşle heykel arasında sıkışmıştı. Alevlere baktı. Alevlerde bir yazı belli olmaya başladı. Fakat okuyamıyordu. Dikkatlice baktı. Fakat okuyamadı. Arkasındaki heykel sallanmaya başladı. Üstüne devrilecekti. Ömer düşündü. İki yol vardı Alevlerin içinde geçmek . Belki kurtulacaktı ama her yeri yanacaktı. İkincisi durup heykelin altında ezilmek. Bu daha iyiydi. Çünkü saniyede ölecekti. Heykel iyice yattı ve hızlı bir şekilde Ömer'in üstüne düşüyordu. Ömer bu saliselik anda bir şeyler düşünmeye çalışıyordu. Ama gözleri yine aleve takıldı. Alevdeki yazılar artık okunuyordu. Onaltı yazıyordu.Ömer "Onaltı"dedi ve heykel üstüne düştü.
-Ömer ,Ömer beni duyuyor musun?
Ömer gözlerini yavaş yavaş açtı. Sıranın üstünde yatıyordu. Karşısında Doktor Sevgi duruyordu. Doktor Sevgi Sade başörtüsü, gülümseyen yüzü ve etkileyici gözleriyle otuz yaşlarında iyi bir öğretmendi.Ömer'e "Ömer ne oldu. Aniden bayılmışsın?"
Ömer Doktora bakarak " Sanırım hayal gördüm" diyerek gülümsedi. Bir anlama heykeli seçtiği için kendine duğa ediyordu. Çünkü alevlere gitseydi belki de halâ uyanamıyacakdı. Sırasına geçti ve defterlerini çıkardı. Doktor sınıfı tekrar selamladı sınıfta aynı mutlulukla onu selamladı. Ali Ömer'e "Ömer ne oldu anlatsana " dedi. Ömer de ona sonra anlatırım diye karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİVELA AMELELERİ
Ciencia FicciónHer karanlık gecenin bir sırrı vardır. Gerçek yaşanmış olaylardan uyarlanma ayaklarımızın altında gerçek bir hayat. Eski Orta Asya zamanına uzanan gizemli bir yolculuk. Günümüz dünyasınından gelecek teknolojilere ve bilinmeyen gizemlere doğru bir...