Korkuyorum...
Ellerini kavramış olduğu belimden, koluma kaydırdı. Yavaşça iteledi, ayaklarım istemsizce hareket ederken gözlerimi yumdum. Kendimi hazırlamalıydım, beni güzelce misafir etmeyeceklerdi. Hiç gücüm kalmamıştı, çaresizdim. Belki kendimde olsam onlara karşı...
Düşüncelerimi bıçak gibi kesen bir çift el kollarımı sıkıca kavradı, beni kendine çekti. Doğru dürüst hissedemiyordum hiç bir şeyi.
Tek bir şey hariç,
belimi saran sıcaklığın yokluğu...
Tanıdık bir erkek sesi yankılandı koridorlarda. "Ah!" hareketliliği hissedince gözlerimi açmaya çalışıyordum ki yüksek bir ses gözlerimin fal taşı gibi açılmasına neden oldu. "Sen kimsin lan! Kimi kandırıyorsun oğlum! Daha öğrenemedin mi!" Anıl, Cenk' i boğazından duvara yapıştırmış, yumruk yaptığı elini art arda yüzüne geçiriyordu. Gördüklerim karşısında şok olurken dudaklarımdan tiz bir çığlık koptu. Anıl duraksadı, yüzü kanlar içinde kalmış olan Cenk'i hiç önemsemeden bıraktı. Cenk yerde nefes nefese titrerken alev gözler beni buldu, hatırladığım son şey bacaklarımın artık beni taşıyamadığıydı.."Her gün pansuman yapılmalı. Buraya getirebilirsiniz. Bu arada üstünden kimlik çıkmadı ailesini bulsanız iyi olur."
Karanlığın arkasındaki sesi net olarak duyabiliyordum. Kendime geldiğimde bembeyaz parlak ışık, mümkünmüşcesine gözümü daha çok kısmama neden oldu. Etrafa bakınmaya çalıştım, hastahanede olduğumu anladım. Kafamı sol tarafa çevirdiğimde, Eylül ve Anıl ancak iki kişinin sığabileceği siyah deri bir koltuktaydılar. Anıl yayvan bir şekilde oturmuş kafasını geriye atmıştı saçları yine dağınıktı, bir kaç tutamı anlına hafif hafif değiyordu. Göz kapakları alevini örtmüş kirpikleri alevini korurcasına birbirilerine tutunmuşlardı, dudaklarının birleşme yerinin tam ortasında minicik bir boşluk vardı. Sağ kolu sağ bacağının üzerindeydi elinde telefonu vardı, diğer koluyla başı göğüsünde yatan Eylül' ü sarmıştı. Birden bir telefon çaldı, Anıl telefonu kulağına götürdü gözleri hala kapalıydı "Ne var?" karşı tarafı dinlerken hala uyuyor gibiydi hiç kıpırdamamıştı, telefonu direkt cebine koydu. Eylül kıpırdanmaya başladı bir yandan homurdanırken bir yandan da yüzünü Anıl' ın göğüsüne gömdü Anıl'da onu kendine çekti, gerçekten çok tatlılardı. Bu görüntüler abimi hatırlattı bizde aynen böyle beklemiştik hastahanede annemi. Eylül kafasını kaldırdı uykulu gözlerle etrafa bakındı, kızıl gözleri beni bulduğunda bir anda ayağa kalktı hemen yanımda bitti. Yüzümü eliyle hapsederken kocaman gözlerle bana bakıyordu "Uyanmışsın, iyi misin? Nasıl hissediyorsun? Bir yerin ağrıyor mu? Doktor çağıralım mı? Korkuttun beni." üstüme abanarak kocaman sarıldığında ellerimi beline doladım daha doğru dürüst tanışmamıştık bile ama çok samimiydi, bende 10 yıllık arkadaşımmış gibi hissediyordum. "Muhabbetiniz bittiyse kalkın hazırlanın, bekliyorum." tam bir hödüktü abim gibi konuşmuştu, gerçekten abimi istiyordum başka kimsem yoktu ki, şimdi neredeyim, nereye gideceğim hiçbir fikrim yok. "Gel hadi." Eylül elini uzatıp sıcak bir gülümseme attığında kendimi zorlayarak gülümseyip elini tuttum ve yataktan indim. "Kaç saattir buradayız?" Eylül cebinden telefonunu çıkardı saat 22.38'di "Yaklaşık 3 saattir.Kış olduğundan hava 17.30 gibi kararıyor yani geceyi burda geçirdin sayılır." eğleniyor olduğu belliydi. "Ben geliyorum bir dakikaya." Onaylarcasına kafa salladı, komodinin üzerinde duran çantamı alıp lavaboya yöneldim. Aynadaki yansımama baktım, gerçekten berbat görünüyordum rengim solmuştu çökmüştüm resmen, çeşmeden akan soğuk suyu yüzüme çarptım, üstümü başımı düzeltip çıktım. Eylül beni görünce kapıya yöneldi, birlikte çıkışa doğru ilerledik dışarısı cidden soğuktu."Eylül şoför seni bekliyor ben İdil'i evine bırakacağım" Eylül tam itiraz etmek için ağzını açacaktı ki Anıl buna fırsat vermedi "Hadi Eylül" Eylül dudaklarını kıvırarak bana döndü sıcak olduğunu umduğum bir gülümseme attım o da gülümseyerek bir kaç adım attı. "Bir şey diyeyim mi? Seninle iyi arkadaş olacağız." Karşılıklı sıcak bir gülümseme seremonisi ardından havayı dağıtan yine Eylül oldu. "Aaa numaranı verse." Numaram mı? Çantamı açıp telefonumu aradım, yok yok yok! "Bir sıkıntı mı var" Eylül sorar gözlerle bakıyordu. "Şey, ben galiba telefonumu düşürmüşüm." Eylül şüpheci gözlerle bakıyordu. "Eeee belkide evde kalmıştır. Ben.. bulursam şey ederim sana şeyi." Saçmalamaya başladın yine İdil bravo. Eylül tam bir şey diyecekti ki Anıl arabanın kapısını açtı. "Eylül hadi abiciğim hadi!" Abiciğim demesine rağmen gayet kabaydı, ben boşuna demiyorum bu çocuk tam bir hödük. "Tamam abi ya." Parmak ucuna yükselerek Anıl' ın yanağına bir öpücük kondurdu "Eve gelecek misin?" Anıl' tek bir yüz kası bile oynamadı, Eylül anlamış olacak ki "Iım peki, ben bir umut sormuştum ama senin değişmeye niyetin yok." Arabaya bindi Anl kapıyı kapatıp şoföre döndü. "Kendi evine bırak." "Peki efendim." Araba ilerlerken Eylül camadan el salladı bende ona karşılık veriyordum, arabanın gözden kaybolmasıyla Anıl birden bana döndü, ne oldu şimdi buna. Gözlerinden alev püskürüyordu yavaş ama öfkeli adımlarla bana yaklaşırken gerilemeye başladım gözlerimi onunkinden ayıramıyordum. Birden tek hamleyle beni kolumdan tuttuğu gibi diğer eliyle kapısını açtığı arabasına bindirdi -hatta savurdu- direksiyonu kavradığı gibi hızlı bir şekilde bilmediğim sokaklardan geçmeye başladık. Yollar gittikçe daha da ıssızlaşıyordu, artık ormanlık bir alana girmiştik ve arabanın farlarından başka ışık yoktu. Nereye gittiğimizi soracaktım ki Eylül' ün dediği aklıma geldi. 'Iım peki, ben bir umut sormuştum ama senin değişmeye niyetin yok.' Cevap vermeyeceğini anlayınca bundan vazgeçtim. Çok gergindi, fazlasıyla! Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle "Neler oluyor böyle?" Hiçbir tepki vermedi. "Hey sert çocuk sana diyorum." Yanağında oluşan çukurdan dişlerini sıktığını anlıyordum. "Aloo hey, bak sana söylüyorum artık cevap ve..." Arabayı birden durduru kapıdan fırladığı gibi kapımı açtı ve kolumdan tuttuğu gibi dışarı çıkardı. Arabanın kaputuna sertçe ittirdi ve üzerime yürümeye başladı gerilerken iyice kaputun üstüne çıkmıştım. Anıl kaputun önünde durdu. Tek hamlede tişörtünden kurtuldu ve kaslı vücudunu sergiledi, gerçekten dikkat çekmemesi imkânsızdı. Elleri yavaşça kemerine gitti, gözlerim fal taşı gibi açılırken kemerinden kurtuldu. Artık neredeyse arabanın camına çıkmıştım, Anıl bileğimi yakaladı, beni kendine çekti. Ayaklarım aşağı sarkmıştı, oturuyordum ama geriye doğru yaslanmış dirleklerimden destek alıyordum -bir nevi yatıyor gibi- bunun sebebiyse Anıl' ın üstüme abanıp bacaklarımın arasına girmesiydi, resmen üstüme çıkmıştı. Hiç uygun bir pozisyonda değildik dışardan bakan birisi bir şeyler yaptığımızı sanabilirdi. Yüzünde pis bir sırıtma belirdi, korktuğum şeyi yapmayacaktı umarım...
Merhabalar😊
Bir bölümun daha sonuna geldik. Bölümler biraz kısa ve sık sık atamıyorum idare edin. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.Bu arada
'Hangi Wattpad Kitabı?'
adlı bir anket yapacağım yer almasını istediginiz kitapları instagramdan ulaştırabilirsiniz.Instagram= wattpad_andac
Seviliyorsunuz.😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Andaç
Roman pour AdolescentsArabanın kaputuna sertçe ittirdi ve üzerime yürümeye başladı. Tek hamlede tişörtünden kurtuldu ve kaslı vücudunu sergiledi, gerçekten dikkat çekmemesi imkânsızdı. Elleri yavaşça kemerine gitti, gözlerim fal taşı gibi açılırken kemerinden kurtuldu...