Gözlerinden akan yaşlara aldırmadan koşmaya başladılar. Geçen gün sıradan bir hayat sürerken kendilerini birden bire kargaşanın içinde bulmuşlardı. Bunun uğrunda çok sevdikleri arkadaşlarını kaybetmişlerdi. Artık geri dönüşü yoktu, her şey başlamıştı bile. Otele girip George'un dolabına baktıktan sonra bu adayı terk edeceklerdi.
Koşarak otele vardılar. Vladmir öldüğünden beri başka silah sesi duyulmamıştı. Kapının önüne vardıklarında Tony Jhon'u durdurdu: "Çatının üstüne bak Jhon." diyerek eliyle işaret etti. Gösterdiği yerde keskin nişancı vardı. "Sanırım bize saldıranlar oteldeki müşteriler; yani yerel hükümet. Korkunç bir şeye bulaşmış olabiliriz."
Jhon korku dolu gözlerle nişancıya bakarken şöyle söyledi: "Otelin arkasında ormanın en çok sıklaştığı yerde bir delik var. Nöbet tutarken görmüştüm ve kapatmaları için otele haber vermiştim. Hala kapatmadılarsa içeri sızmak için bir şansımız olabilir. Tony, artık yalnızca ikimiz varız. Bir bela gibi üzerlerine çökmeye ne dersin dostum?"
Sarılıp tokalaştıktan sonra uzun otların arasında ilerlemeye başladılar. Havada tuhaf bir sessizlik hakimdi. Bu sessizlik ilerde olacak gürültünün habercisiydi. Bundan sonra ne olacağını o dolabın içindekiler belirleyecekti. Bu nedenle dolapta gerçekten önemli bir şey olacağını umut ediyorlardı.Sonunda Jhon'un dediği yere vardılar. Deliği kapatmamışlardı. Yalnızca geçen gece yağan yağmur suyu birikmişti o kadar. Jhon dikkatlice eğilerek altından geçti ve Tony'e elini uzattı: "Dikkat et Ton, üstteki tellere dokunmamaya çalış. Elektrik akımı olabilir."
Tony Jhon'un elini tuttu ve yavaşca kendini ileri itti. Otelin bahçesine girmeyi başarmışlardı. Şimdi içeri girmeleri gerekiyordu. Gündüz saati olduğu için kimse devriye gezmedi. Bu onlar için bir fırsattı. Eğilerek ve hızlı adımlarla C bloğa yürümeye başladılar. Tony önlerinden birinin geçtiğini duydu ve Jhon'u durdurdu. Birisi telefonla konuşuyordu: "Evet ormanda bulmuşlar. Bizimkiler ateş etmiş ve içlerinden birisini öldürmüşler... Şimdi ne yapalım? Yok otele yaklaşan olmadı... Adamlarımız da bütün çevreyi arıyorlar... Evet efendim sizden gelecek emirleri bekliyoruz." ve konuşan adam uzaklaştı. Jhon üstüne atlamak istedi ama Tony onu tuttu ve ilerlemeye devam ettiler. İşte orada, C bloğun ilk katında bir pencere açıktı. Çok az kalmıştı. Jhon fırladı ve pencerenin önüne geldi. Tony'ye "gel" işareti yaptıktan sonra pencereden içeri atladı ve izlemeye başladı. Tony etrafına bakındıktan sonra karşıya geçti. O da içeri girdi. Bulundukları oda çamaşır odasıydı. Şanslarına burası kendi odalarına çok yakındı. Koridoru kontrol ettikten sonra kendilerini odaya attılar.Oda bıraktıkları gibiydi. Derhal George'un dolabına yönlendiler. "Sen kapıya bak" dedi Tony. Kendisi de teker teker sayıları girdi. 053940. Olmadı. Kilit açılmamıştı. Birkaç kez daha denedi ama işe yaramadı. "Jhon. Sanırım kaybettik." dedi Jhon'a: "Tersten dene Tony" diye seslendi.
049350. Ve kilit açıldı. İçeride dosyalar bulunuyordu. Tony ne gördüyse aldı ve: "Sanırım ihtiyacımız olanı aldık. Bir an evvel gidelim buradan." diye seslendi Jhon'a: "Tamam. Geldiğimiz yerden ama bu sefer daha hızlı olalım. Çünkü birileri geliyor."Camdan atladılar ve deliğe doğru koşmaya başladılar. Tony elindekileri sıkı sıkı tutuyordu. Deliğe vardıklarında hemen altından geçti. Jhon bu sefer yapamıyor, tele çarpıyordu: "Tony, sanırım başaramayacağım. Sen kendini kurtar." dedi. Tony arkalardan ise bir ağaç kütüğü bularak teli kaldırdı. Bu sırada şöyle söyledi: "Bir daha asla böyle konuşma. Eğer başaramazsak ikimizde başaramayız. Eğer kazanırsak ikimiz de kazanırız." Jhon yüzünde buruk bi tebessümle delikten geçti. Ne olduysa o an oldu. Otelden gelen alarm sesleri kulakları çınlatıyordu. "Bu alarm bizim için çalıyor dostum. Şimdi iyice soluklan çünkü rıhtıma kadar koşacağız." derken fırladı Jhon. Oteli gerilerinde bırakmışlardı.
Şimdi önlerinde dik bir yokuş vardı. Buradan inerlerken mümkün olduğunca dikkatli ve hızlı olmaları gerekiyordu. Rıhtım hemen aşağılarındaydı ve çok kalabalıktı. Bu da demek oluyordu ki izlerini orada kaybettirebilirlerdi. Tökezleyerek aşağı iniyorlardı. Ne yazık ki Tony aşağı inerken taşıdığı dosyadan birkaç parça kağıt düşürmüştü. Geri dönüp almaya çalışırsa hem hayatını riske atar hem de yakalanabilirdi. Rıhtımın girişine ulaştıkları zaman arkalarında büyük bir kalabalık gördüler. Oteldeki adamlar geliyordu. Az daha ilerledikten sonra bir dükkanın içine girdiler: "Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu yaşlı dükkan sahibi. Tony etrafına bakındığında buranın bir kasap olduğunu anladı. "İyi günler. Ben ve arkadaşım uzaklardan geliyoruz. Gemiden indikten sonra arkadaşlarımızı kaybettik ve onların gittiğini öğrendik. Bu gece için bize kalacak bir yer bulabilir misiniz?" dedi Jhon soğukkanlılıkla. Yalan söylediği anlaşılmasın diye adamın gözüne bakamıyordu. Dükkan sahibi iyice bir süzdü içeri girenleri: "Aslında yabancıları pek sevmem ama siz eli yüzü düzgün delikanlılarsınız. Hem de yaşananlar malûm, birbirimize destek olmamız gerek öyle değil mi? Dükkanın arkasında kalabilirsiniz. Ama ne olur ne olmaz diye dışarıdan kilitlemem gerek. Kabul ediyor musunuz?"
Jhon ve Tony'nin başka çareleri yoktu ve kabul ettiler.
Yaşlı adam yatakları hazırlamaya başladı. Çekmecede bulunan sandviçleri gösterdi. Saatin de geç olmasından dolayı başka müşteri gelmez diye düşünerek iyi geceler dileyip dışarı çıktı. Tony belinde çıkarttığı dosyaları yatağın üstüne koydu. İncelemeye başlarken kapının kilitleme sesini duymuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkiz Bela 1: Felaketten Sonra
FantasíaAkdeniz sularında irili ufaklı birçok gemi yaşam mücadelesi veriyordu. Felaket bütün dünyayı kasıp kavurmuştu. Karalar kadar olmasa da olsa sularda da tehlikeler vardı. Yeni kurulan kanunsuz düzende korsanlar çoğalmış ve her biri hayatını geçindirme...