TERÖRİST

158 6 5
                                    

Ayjdarsh Grandeth  25 Ağustos 1978 – 15 Ekim 2014 

Brisce Grandeth  8 Şubat 1976 – 15 Ekim 2014 

Hll Grandeth 13 Mart 1978 - 15 Ekim 2014

Megan Grandeth 21 Ağustos 1976 - 15 Ekim 2014

     

     Büyük aile mezarlığı dikkatimi çekiyor. Toplu ölüm gerçekleştiren bu aileye ne oldu diye merak ediyorum.  Kardeş olamayacak kadar yakın tarihte doğduklarını fark ediyorum. Aralarındaki bağlantı kafamı kurcalıyor. Bir paradoks yapmak istiyorum. Mezarlığın önünden ayrılıyorum. 

   

     Gece yağmış olan yağmur etrafı çamur yapmış. Botlarımla çamura basınca sulu toprak botumun izini alıyor. Birkaç mezar ileride bir mezarlığı gözüme kestiriyorum. Önüne geliyorum. Adına bile bakmadan üstündeki ekilmiş çiçekleri koparmaya başlıyorum. Dikensiz saplı çiçeklerin tazeliği yüzünden moralim bozuluyor. Beyaz çiçekler elimde bir demet oluşturunca koparmayı bırakıyorum. Doğrulup elimdeki çiçekleri mezarda yatana doğru gösterip “Teşekkür ederim”  diyorum. 

     Yağmur, beyaz yapraklı çiçekleri hafiften ıslatmış. Elimde bir kaç kez sallayınca su damlaları  çamurlu suyla buluşup kararıyor. 

     Aile mezarlığının yanına dönüyorum. Mermerin üstüne çıkıp yukarıdan süzüyorum. Dört büyük kavis. Bu topraklara gömdüğüm onca insanın yüzünü gözlerimin önünden geçirirken  mermeri geçip toprağa basıyorum. Ölülerin canı yanar gibi bir dırdır edip duran birisini hatırlıyorum. Umurumda değil. İlk mezara doğru eğilip "Geçmiş olsun" diyerek toprağı okşuyorum. "Bunlar sana" derken İki sap beyaz çiçeği demetten ayırıp mezarın üzerine bırakıyorum.  Gözlerimi önemli değil dermiş gibi kırpıyorum. Doğrulup  Küçük kavisli tepeyi alıyorum. Kız olduğunu tahmin ettiğim mezar, uzunluğuna bakılırsa ortalamanın altında bir boyu olduğunu anlıyorum. Bu sefer iki sap çiçeği koymaktan ziyade saplarını toprağa ekiyorum. Düşmelerini engellemek için toprağa elimle bastırıyorum. Toprakla kirlenen elimi, kalan çiçeklere sürterek temizlemeye çalışıyorum. Elimde üç sap beyaz çiçek kalıyor. İkinci tepeyi aşınca elimde kalan çiçekleri 'iki - bir' şeklinde ayırıyorum. İkisini toprağa serpiştiriyorum. Son mezara bir çiçek kalıyor. Üzgünüm dermiş gibi omuzlarımı kaldırıyorum. Çiçeği atarcasına bırakıyorum. 

 

     “Efendim! Ne yapıyorsunuz?”. Bu kadar erken kalkmasını beklemiyorum. Şaşkınlıkla arkamı dönünce üstünde dün ile aynı şeyleri giymiş olan Elizabeth'i görüyorum. Elinde büyükçe bir poşet ve içinde de alabildiğince peçete paketleri duruyor. Dudaklarımı büküp "hiçbir şey" diye fısıldıyorum. Çocuk ellerini sallayıp garip garip hareketler yapıyor. Gözlerimin daldığını fark edip art arda kırpıyorum. Gözlerimi ovduktan sonra saçlarımı sallayıp sola yatırıyorum.

     

     “Hadi yemek yiyelim” diyorum. Sesim mezarlıkta yankılanıyor. Çocuk biraz sırıtarak kafasını tamam anlamında sallıyor. İnce taş işçiliği olan kapıya doğru yöneliyor. Tekrardan üstünde durduğum mezarlara bakıp “Sizde gelsenize” diyorum. Dilimi dışarı çıkarıp tükürükler saçarak alay ediyorum. Parmaklarımla L yapıp alına koyuyorum. Ezikler! İsimlerinin yazılı olduğu mermeri kavrayıp kafalarının bulunması gereken yerden yürüyerek kafalarına bastığımı hayal ediyorum. 

 

      Mermerden yere atlayarak iniyorum. Baldırım ve göğsümde küçük bir sızı hissediyorum. Çamur, paçalarıma sıçrıyor. Önemsemiyorum. İnce taş işçiliği olan kapıya doğru ilerliyorum.

LEMNESCATEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin