KURU BANKI ISLATMAK

108 7 4
                                    

------ ÖNCEKİ BÖLÜMLERDE -----------

Kahramanımızın  evinin kapısına gelen küçük insanların(!) canlı bombaya dönüştükten sonra yaralanmasıyla başlamıştık,kaburgasına giren italyan işçiliği sehpanın parçasını çıkarıp binadan çıkmaya çalışmıştı. İki takım elbiseli adamın karşısına çıkması onu yaralı halde dövüşmeye zorlamıştı. Adamaları atlattıktan sonra çekilen fotoğrafı ve ardından tanıştığı küçük satıcı çocukla hikayeyi başka bir boyuta taşımıştık. Kahramanımız bu hayatına yeni giren çocuğu tanımasa da kendisine yardım etmesine müsaade etmişti. Çocuk onu kaldığı yer olan mezarlığa götürüp yaralarına bakmıştı. Kendisini toplayan kahramanımız çocuğu da peşine takarak karnını doyurmak ve bulunduğu durumdan kurtulmak için yaşlı Bey amcayı öldürmüş ve cüzdanını ödünç almıştı. Fotoğrafını sabah gazetesinin üstünde görünce gerilen kahramanımız bakalım neler yapmayı planlıyor…

-------

Gazetenin tamamını okuyacak zamanım olmadığını düşündüğümden doğruca oradan uzaklaşıyorum. Ardenrly’ın okuması olmadığını fark ediyorum gazetenin üstüne eğilip anlamadığını gösteren bakışlarla baktığında. Çok dert etmiyorum bu durumu. Küçük kırmızı tabelası olan dükkanın köşesinden sola dönüp boş bir sokağa giriyoruz. Ardenrly küçük ayaklarıyla dikkatsizce su birikintilerine basınca oluşan ses,sokakta dikkatleri üzerine topluyormuş hissini uyandırıyor. Gazetenin bölgesel bir gazete olduğunu bildiğimden bu bölgedeki insanların okuyacağını ve hatta beni göreceklerini biliyorum. Hızlıca bu bölgenin sınırlarının dışına çıkıp tehdidi azaltmak istiyorum.

Demir kapının açılması ve arkasından bir adamın omzuna taktığı iş çantası ile hızlıca çıkmasıyla çarpışıyoruz. Yüzümü görmesini engellemek için kafasını, parmaklarım gözlerine girecek şekilde tutup çıktığı kapıdan içeri doğru itiyorum. Neye uğradığını anlamayan adam kendini yerde buluyor. Kendisine gelmeden önce demir kapıyı hızla çekip kapatıyorum. 13 saniye sonra adam kendini  toplamış,üstünü başını düzeltmiş bir halde tekrardan çıkıyor. Beni görmüyor çünkü ben diğer köşeyi dönerken göz ucuyla bakma fırsatı buluyorum.

Cadde, işlerine gitmek için evlerinden dökülmüş insanlarla hareketliliğini arttırıyor. Saçlarımı sallayıp sola yatırıyorum. Mini etekli bir kadın önümüzden geçerken kadını süzüyorum. Giydiği külot dar eteğinin üstünde iz bırakıyor. Burnumu çekiyorum. 

Ardenrly  ‘hmm’ layınca odaklanıyorum. Taksi ye binmek geçiyor kafamdan ama riskini değerlendirmeye koyamıyorum. Olduğumuz yerde durmanın da riskinin de baya yüksek olduğunu biliyorum, kameralar vesaire…  kafamda riskleri karşılaştırmaya koymaya çalışıp başarısız olurken Ardenrly

 “efendim  şurada eski bir köprü var, insanlar çok fazla orada olmazlar. Hemde karşı tarafa geçip rahat hareket etmemizde mümkün” diyor parmağıyla sarı Chevrolet Camaronun hemen önüne parke ettiği butikçinin yanını gösterirken.

Tekrardan bu çocuğa güvenmemem gerektiğini savunurken risklerin daha az olduğu karşı tarafa geçme zorunluluğu yüzünden tek kelime etmeden karşı geçiyorum. Ani çıkışıma şaşırıp, sonrasında hemen peşime takılan Ardenrly yaptığı bu düşünce sayesinde çok şey başardığını düşünüp mutlu oluyor.

Uzun kırmızı blok taşlarıyla örülen, şimdiyse renginin solmakta olduğu; sigara izmaritlerinin, bira şişelerinin köşelerini süslediği köprü, terk edilmişlik ama evsizler tarafından sahip olunmuş bir taş  yığını gibi duruyor. Küçük cam parçaları botlarımın altında ezilirken altımdan geçen soğuk ırmağın yeşilimsi pislik suyuna bakıyorum. Midem bulanıyor. Sadece doğayı kirlettikleri için bile bunca insanı öldürmem gerektiğini düşünüyorum.

Dün sabah olanları gözümün önünden geçirmeye çalışıyorum. Peki neden küçük kız kapıyı açtığımda bombayı patlatmadı? Korkmuş muydu? Tereddüt mü etti? Bu soruların hiç birinin cevabının doğru olduğuna kanaat getirmiyorum. Aklıma daha güzel bir soru geliyor;  Peki neden küçük kız?

Yaralarımı zorlamayacak olan düz kırmızı köprüyü geçiyoruz. Irmağın yanları kesilmeyi bekleyen uzun çalılıklarla sur örülmüş gibi duruyor. İnadına kesmeyen görevlileri de öldüresim geliyor. Uzun plastik keskin ucuyla, otları biçmeye yarayan aletin insan derisini yüzerken çıkardığı sesi merak ediyorum. Bu kulağınız duyabileceğiniz bir ses değil, bu tamamen ruhani bir şey.

Toprağın üstüne dizilmiş kare taşların arası sularla dolmuş. Bazı yerlerde eğim alan yol birikintilere sebep olsada sular ırmakla buluşmayı başarıyor. Hızlıca köprüden uzaklaşıyoruz

Saat daha 9 yeni olurken bunu küçük ince saat kulesinden görüyorum. Altına dizilmiş banklarda elinde simit ve çaylarla kahvaltı yapan bir kaç kişi duruyor.

" Şimdi saat kulesinin arkasında ağacın altındaki duran banka oturacağız. Kimsenin gözüne bakma. Kimsenin! " çocuğun omuzlarından tutup sallarken tamam anlamında kafasını sallıyor.

Küçük merdivenleri hızlıca alıp saat kulesinin etrafından dolanıyoruz. Bank az ıslak olsada geceki yağmuru engelleyen ağaç kuru durmasını sağlamış. Ardenrly'ı oturtup beklemesini söylüyorum.

 Saat kulesinin altına kurulmuş simitçi; kısa kesimli saçları, gri gözleri ve fazlasıyla kıllı kolları olan bir adam, yeni gelen sıcak simitleri yerleştirirken gözü bana takılıyor. İşini bırakıp değişik bir aksanla "hoşgeldiniz, kaç tane olsun?" diye soru yöneltiyor. Sesimi duymasın diye elimle 'üç' yapıp indiriyorum. Adam uzunca bir hemen derken simitleri kağıt torbanın içine koyuveriyor.

"kahve?" Diye bir soru daha yöneltiyor poşeti uzatırken. Elimle 'iki' yapıp poşeti alıyorum. Adam plastik bardaklara iki kahve doldurduktan sonra plastik tezgaha koyuyor. Kahveler elimi ısıtıyor.

 5$ çıkarıp plastik tezgaha atarcasına bırakınca oradan uzaklaşıyorum.

Yağmurdan etkilenmeyen bank kuru olduğundan direk oturuyorum. Elimdeki poşeti Ardenrly'ın karnına koyup, kahveleri bankın üstüne bırakıyorum. Saçımı sallayıp sola yatırınca Ardenrly dönüp " efendim? Neden durmadan saçınızı bozup tekrardan yapıyorsunuz?" diye soru yöneltiyor.

Gözlerimi izlediğim gökyüzünden çevirip çocuğa bakıyorum. Daha önce sorularla ilgili bir anlaşma yaptığımızı sanıyordum. Kaşlarım hafifçe çatılınca çocuk geriliyor. Nefes veriyorum.

"Bilmek mi istiyorsun?" Elimle kafasını kavrayıp pis bir sırıtış yerleştiriyorum suratıma.. Çocuk kuru bankı ıslatıyor,yeni aldığım kıyafetlerle birlikte....

---------- YAZARIN NOTU ------------

Özür dileyerek başlamak istiyorum. 3 haftalık bir sınav süreci ve ardından gelen iç açıcı notları(!) atlattıktan sonra kaldığımız yerden devam edeceğimizi söylemek istiyorum. Hikaye hakkında çok güzel yorumlar alırken yazımın daha iyi olmasını sağlayacak tüyolar verenlerde oldu. Sizden isteğim yorum yapmanız. Ne durumdayım merak ediyorum. Bu bölümü kısa olduğunun farkındayım. Bu problem üzerinde de uğraşıp diğer bölümün daha uzun bir şekilde paylaşarak karşınıza çıkacağımı emin olabilirsiniz. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere….

----------------

LEMNESCATEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin