Tüm hafta oldukça sessiz ve Harry'nin sinirli bakışlarıyla dolu geçmişti. Louis, Harry'nin neden böyle yaptığını çözemedi. Yapısı buydu herhalde. Aslında bir ara onunla muhabbet etmeyi başarmıştı ama Niall çıkıp çok yakıştıklarını söyleyince Harry yine eski bakışlarına dönmüştü.
Yine bir okul dönüşünde Louis, Harry'e iyi akşamlar diledi. Ama karşılık alamayınca bu bardağı taşıran son damla oldu ve evine doğru yol alan Harry'e doğru bağırdı.
"Tanrı aşkına Harry, neden böyle davranıyorsun ki! Derdin ne senin? Hafta boyu bana bir böcek gibi davrandın bunu yapmaya hakkın yok! Ne sanıyorsun sen kendini?"Harry duyduklarıyla şok olmuştu. Çünkü böyle birşey beklemiyordu. Çünkü ailesi bile ona sadece seslenirken bağırırdı ve o kimdi ki kendisine bağırabiliyordu? Sinirle arkasını döndü.
"Bir.Daha.Sakın.Bana.Bağırma" dedi gözlerini Louis'in gözlerine kenetleyerek. Louis sinirle Harry'e biraz yaklaştı ve adeta tıslayarak konuşmaya başladı.
"Sende bir daha sakın bana böcekmişim gibi davranma. Sadece seninle arkadaş olmaya çalışıyorum ama sen aptal bir ergen gibi davranıyorsun. Kavga istiyorsan suratını dağıtmaktan çekinmem Harry."Harry o anda her ne kadar 'Kafanı koparıp odama asmak istiyorum' demek istese de çareyi ordan hızla uzaklaşmada buldu. Eve girdiğinde Anne'nin sorularıyla karşılaştı ve bu onu daha da sinirlendirdi. Odasının kapısını çarparak kapattı ve sakinleşmeye çalıştı. Üstünü değiştirdikten sonra hava almak için cama yöneldi. Karşı camda üstü çıplak bir Louis görmeyi beklemiyordu tabiki. Harry öylece bakakaldı. Louis'in açtığı müziğin sesi onların eve kadar geliyordu. Louis dolabında bir şey arıyordu. Bulamayınca dolaba bir tekme savurdu ve gözü bi anlık cama kaydı. Harry'i fark edince ona orta parmağını çekti ve tişörtünü alıp odasından çıktı. Harry yakalanmaktan mıdır yoksa Louis'i öyle görmekten midir bilmiyordu ama karnında uçuşan kelebekler hissetti. O kelebekleri öldürüp koleksiyon kurma isteği doğdu içinde. Çerçeveleri kahverengi ve sarı karışımı olan bir koleksiyon çerçevesinde nede güzel görünürlerdi..
~~~~~
Sonraki gün Harry uyanmak istemedi. Çünkü Louis kesinlikle bugün onu gördüğü yerde ona neden baktığını sorardı. Louis, Harry'e göre aptaldı. Koca hafta boyunca Harry ona çok kötü davranmıştı ama hâlâ onunla arkadaş olmak için çabalıyordu. Haftasonu olduğu için biraz rahatladı. 'Louis'i öldürsem her şey düzelir aslında' diye düşündü. Düşüncesinin saçmalığı ile yüzünü buruşturdu.
Aşağı indiğinde kahvaltının her zamanki gibi mutfakta değil de bahçede olduğunu görünce kendini uçurumdan atmak istedi. Çünkü Louis ve kocaman ailesi her zaman kahvaltılarını bahçede yaparlardı. Harry onunla göz göze gelmeyi bile kaldıramazdı. Tam arkasını dönüp odasına doğru gidecekti ki annesi onu görüp bahçeye doğru sürükledi.Harry masanın genişletilmiş olduğunu görünce 'Sıçtım. Hayır anne lütfen bunu yapmış olma." dedi içinden. Ama işler öyle yürümezdi çünkü hayat Harry'e kötü davranmayı daima severdi. Tıpkı annesinin komşuluğu sevdiği gibi. Gemma'nın karşısındaki yere oturdu ve ölümünü bekledi. Seslerini duyuyordu. Evet annesi mükemmel yan komşularını kahvaltıya çağırmıştı.
Uzun süren bir merhabalaşmadan sonra Harry yanına birinin oturduğunu hissetti. Yanına Louis oturmuştu. Ama tuhaf birşeyler vardı. Çünkü Louis bu sefer her sabah okulda olduğu gibi Harry'e 'Merhaba' demedi. Hatta ona dönüp bakmadı bile. Harry o an başlarda arzuladığı gibi 'sonunda kurtuldum' diyemedi. Nedenini anlamadı ama biraz üzülmüş gibi olmuştu. Tanımlayamadığı bu hissi ve anlayamadığı düşünceyi hemen kafasından çıkardı ve tabağındaki şeylerle ilgilenmeye başladı.
Louis, kahvaltı boyunca Harry'i takmama konusunda kararlıydı. Bu egoist, insanlara nasıl davranması gerektiğini anlamalıydı. 'Ailesi bu kadar güzel insanlarken Harry neden böyle?' diye düşündü. Her zaman olduğu gibi yine bir cevap bulamadı. Konu Harry olduğunda, soruların cevaplarını asla bulamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Next-door neighbor|Larry
FanfictionHarry hiçbir zaman insanlarla anlaşabilen biri değildi ama karşı eve Louis Tomlinson taşınınca bu daha kötü bir hal alıyor. En azından bir süre..