''Hissedebilir, yaşayabilir hatta tadabilirsin onu.. Bu senin için bir son değil belkide bir başlangıç.''
Her canlı fiziken bir kez doğar, peki ya ruhen? Yaşanılan ömür boyunca kaç defa hayal kırıklığı yaşanır.. Jin idrak edemediği bu durum karşısında bin kez ölüp dirilmeyi istedi.
Jin şuan bunları düşünüyor, karşısındaki bu iğrenç yaratıktan bir an önce kurtulmayı düşünüyordu. Deli olmak aklın yerinde olmamasıdır, kontrolsüzlüktür, ehliyetsizliktir. Belki de deliyimdir diye düşündü.
Kendi kendine gülerken Jungkook uyarıyor:
''Gülümsemenizi bozmak istemem ama ya benimle bu işe devam edersiniz ya da ben dün akşam ki olan her şeyi çalışanlarınıza anlatırım. Karar sizin. Sorun çıkarmak niyetinde değilim hiç bir şey olmamış gibi devam edebiliriz.''
Jin hızlıca koltuğunu çekti sert bir şekilde ellerini masaya koydu. Derin bir nefes alıp kravatını gevşetti:
''Senin kokuna bile dayanamazken bir de senle iş mi yapmamı istiyorsun? ahhh her neyse burada ki hayatımı seviyorum ve mahvetmeni istemiyorum. Müdür patron dışında ortak bi ortam da bulunmak yok. İşini yap ve gözüme gözükme. Ayrıca bir duş jeli al. Korkunç kokuyorsun''
''Bende sana bayılıyor değilim. Ayrıca bilgin olsun senden daha güzel kokuyorum.''
Jin gözlerini devirdi ve dosyaları önüne çekti. O sırada çalışanlar bir bir odaya girmeye başladılar. Jin ve Jungkook kendilerini toparlayıp ortama uyum sağladılar. Jungkook müdür olarak tanıtıldı.Toplantıda gelecek çalışmalar hakkında konuşuldu. Planlamalar yapıldı.
Toplantı bitişi Jungkook herkesi selamladı ve Jin ile göz göze gelmeden odasına çıktı.İlk iş günü stresli bir şekilde başlamıştı. Bugünü nasıl geçireceğini düşünüyordu. Pes etmeyecekti elbette. Bu hayatı o istemişti ve elinden geleni yapacaktı.
Öte yandan odasına çekilmiş sessizce bekleyen Jin'in silik hafızası yavaş yavaş gelemeye başlamıştı. Bir erkeği öptüğü yetmezmiş gibi bu birde kurt adamdı. Yüzünde iğrenme ifadesi belirdi. Eline telefonu alıp Suga'yı aradı:
''Selam dostum.. Bu gece Taehyung'u alıp bana gelsenize. Eğlenmek istiyorum bu gece''
''Vayy nereden çıktı bu ani davet? bunu neye borçluyuz?''
''Sadece gelin işte. Can sıkıntımı gidermek istiyorum.''
''Tamam tamam. saat 20:00 de orada oluruz. Atıştırmalıklar benden''. Jin onaylar bir sesle telefonu kapadı. Saatine baktı ve 13'e geldiğini gördü. Masasına geçip geçen ayın hisse dökümlerine baktı. Gözünün önüne hala o sini bozucu velet geliyordu. Düşünmeden edemedi. Onca şirket varken neden onun şirketini bulmuştu. Onca insan varken neden en büyük düşmanı müdürü olmuştu.
Omuzları düştü. Kadınları bile kıskandıracak kadar güzel olan elleri çatık kaşlarına gitti. bir süre öylece kaldı. Sonra toparlandı kendini ve çantasını alıp kapıya yöneldi.Dışarıya çıktığında Rosie ayağa kalkarak başıyla selam verdi. Jin ona doğru bi adım attı:
''hava almaya çıkacağım. Dosyaları imzaladım alırsın ve arayan olursa müsait olmadığımı söyle. Sonra eve geçerim bu gün gelemem buraya. Acil bir durum olursa cebimden ulaş bana''
''Tabi efendim siz nasıl isterseniz. Bu arada hafta sonu belirlenen ekibinizle birlikte moda şirketinin reklam görüşmesi için Bahamalar'a yolcusunuz. Hazırlıkları hallettim efendim lakin ben gelemiyorum. O gün kardeşimin düğünü var size söylemeyi unuttum. Çok özür dilerim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ask Me Your Name...
Fanfictionbana göre imkansızdı ama ona göre değil..Ona doğru adımımı attığımda hayatımı değiştirecek insan ile karşılaşacağımdan haberim yoktu..Bu bir aşk mıydı yoksa ölüm arzusu mu???