"Mutlu aileler birbirlerine benzerler. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır."
Jin koltukta oturmuş sigarasından bir nefes çekmiş annesine dikkat kesilmişti.Üzerinde onun yakıcı bakışlarını hissetti. Çok rahatsız edici bir duyguydu, özellikle de annesi olduğu düşünülünce.
''Neden aramalarıma dönmedin Jin? bundan hiç hoşlanmadığımı biliyorsun.''
''Çok meşguldüm anne. Seninle daha sonra konuşacaktım. Sen neden buradasın? Nedir seni buralara kadar getiren?''
''Konsey artık bi cevap bekliyor. Biliyorsun safkan olmayanlar çoğaldı ve buna engel olunması gerek. Senden bi emir bekliyorlar. Türümüz tehlikeye girmeden yok edilmeliler.''
''Anne bu benim sorumluluğumda değil artık. Hiç kimse için infaz kararı vermek istemiyorum.''
Jin'in annesi elini masaya hiddetli bir şekilde vurdu. O ince narin elleri metal masayı sanki bir kaya düşmüşcesine yamultmuştu.
''Ne dedin sen!! Sen konseyin liderisin. Senin ellerin, tarihin paçavralarını ve kömürleşmiş kalıntılarını yok etmek için ateş ve alevin tüm senfonilerini olağanüstü bir şekilde yöneten bir orkestra şefinin elleri. Yönetecek ve düzeni sağlayacaksın.''
Jin çaresiz bir şekilde kendini karşısında öfkeden burun delikleri genişlemiş, kan kızılı gözleri irileşmiş kadına anlatmak istiyordu. Ama bunu nasıl yapabilirdi? Jin annesine karşı içten içe korku ve saygı duyardı.
Şimdiye kadar asla annesine karşı gelmemiş, annesi hep perde arkasında yönetici olmuştu. Jin'in böylesine sıradan bi hayata kaçmasına neden olan da annesinin bitmek tükenmek bilmeyen hırsları olmuştu.
Annesi sorgulayıcı gözlerle bakmaya devam ediyor, ondan bir yanıt bekliyordu. Bu Jin'in yapmak istemediği bir şeydi. Hemde hiç! Ama annesinin onu rahat bırakmasını istiyorsa yapmalıydı.
''Tamam anne. En kısa zamanda konseye kararımı bildirmek için geleceğim. Sen şimdilik gidebilirsin.''
Annesi tatmin olmamıştı. Ayağa kalktı ve yeni bir sigara yaktı. Dumanını üfleye üfleye odanın camına doğru yürüdü.
Odayı kaplayan sessizliği topuklu ayakkabılarının sesleri bozuyordu. Derin bir nefes alıp Jin'e doğru yüzünü döndü.
''Sakın beni bekletme Jin.''
Sigarasını ayakkabısının altında ezdi ve kapıya doğru yöneldi. Jin hızlıca kapının yanına geldi ve onu için kapıyı açtı.
Annesi Jin'in yanağına soğuk bir öpücük verdikten sonra korumalar eşliğinde şirketin çıkışına doğru yöneldi.
Jin ona arabaya gidene kadar eşlik etmek istese de annesi karşı çıktı. Arabaya bindi ve deri koltuğa sırtını yasladı.
En güvendiği adamı sağ tarafına oturmuş bekliyordu. Araba şirketten uzaklaşınca sessizliğini bozdu.
''İvan.. Beni iyi dinle Jin'in fark edemeyeceği bir izleyici bulacaksın. Jin'i izleyip günlük rapor verecek. Konsey toplanana kadar bir pürüz istemiyorum.''
''Emredersiniz efendim. Bugün hemen istediğiniz kişiyi bulur gönderirim.''
Jin ceketini alıp odadan çıkmıştı.Arabasını şoförü kapının önüne getirmiş onu bekliyordu. Jin arabaya bindi ve kravatını genişletti. Derin bir nefes verdi ve camdan dışarısını izlemeye başladı.
İçine doğan tüm kötü hislere rağmen işlerimi kazasız belasız yoluna koyduğunu düşününce memnun olacağını tahmin ediyordu. En azından kendine zaman kazandırmış gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ask Me Your Name...
Fanficbana göre imkansızdı ama ona göre değil..Ona doğru adımımı attığımda hayatımı değiştirecek insan ile karşılaşacağımdan haberim yoktu..Bu bir aşk mıydı yoksa ölüm arzusu mu???