''Bütün dünyası sen olan insan, senin bütün dünyan değil
mi? Ya sevsen ve sevilmeseydin? O zaman boğulmaz mıydın o dünyanda..''Güneş, ilkbahar, çiçekle dolu tarlalar, sabah uyanan kuşlar, bulutlar, ağaçlar, doğa, özgürlük, hayat... bunlar artık benim için yaşadığımın bi kanıtı olmalı diye düşündü Jin.
Sabaha kadar hayatındaki en önemli olanı izlemişti. Bu iki kara gözler bir daha açılmasaydı neler yapabileceğini geçirdi aklından. Nasıl bir canavara dönüşebileceğini düşünüp kendinden korkmuştu.
Jungkook ona sadece aşkı vermemişti ona sahip olamadığı merhameti, affetme duygusunu da vermişti. Özlediği insanı ona geri vermişti adeta.
Üzerinde birinin bakışlarını hisseden Jungkook gözlerini açıp izlendiğini görünce gülümsedi.
''Ne zamandır gözlerini dikip beni izliyorsun?''
''Bilmem seninle tanıştığımdan beri bende zaman kavramını yitirdi.Saymadım.''
Jungkook gülümseyip Jin'in kalın ve koyu kırmızı dudaklarına sıcak dudaklarını bastırdı. Ona derin bir öpücük verdi.
Jin yataktan doğrulup üzerini giymeye başladı. Komada olduğu günden beri beslenememişti. Direncini kazanması gerekiyordu. Jungkook'un önünde beslenmek istemiyordu. Bu yüzden onu akşam gelen arkadaşlarının yanına salona gönderdi.
Suga elinde bir belgeye odaklanmış bir şeyler okuyordu. Taehyung ise camdan dışarıyı izliyor bir nevi gözcülük yapıyordu.
Jungkook daha önce görmediği bu vampirlerin yanına giderken biraz tedirgin olmuştu. Jin için onu suçlayacaklarını düşündü.
Jungkook'un geldiğini gören Suga elindeki kağıt parçalarını bi kenara attı.
''Daha iyi hissediyor musun.'' Bunu Jungkook'a bakmadan söylemişti.
''Evet artık tüm gücümü toplamış gibi hissediyorum. Dönüşüm yapmam da bi sorun olacağını düşünmüyorum.''
''İçinde ki kristal çok güçlü kurt haline geçince ufak bir reaksiyon gösterebilir ama endişelenme. Bu arada arkadaşlarınla konuşmalı ve onları buraya çağırmalısın.''
''Bunu neden istiyorsunuz?'' Taehyung cama yaslanıp alnını kaşıyarak söze girdi.
''Çünkü bay asalak seni bu hale getiren teyzem hayatta olduğunu öğrenirse daha büyük bir tehdit olarak gelecektir. Ek bir güce ihtiyacımız var. Normalde sizin gibiler ile işim olma ama konu Jin.''
Jungkook kaşlarını çatıp onlara pislik muamelesi yapan Taehyunga kızsa da belli etmek istemedi. Ne de olsa onu bulan aynı kişiydi.
Hayat, doğruyla yanlışın, güzelle çirkinin, faydalıyla zararlının, adaletle zulmün mücadelesinden ibarettir. Şimdi burada bu kavramların hepsi unutulup sadece yaşamak için mücadele verme zamanıydı.
Birbirinden oldukça farklı karakterlere sahip yedi gencin yollarının böyle bir durumda kesişeceğini kim bilebilirdi ki.. Jungkook Namjoonu aramış başına gelenleri kısmen de olsa anlatmıştı. Buluşacakları yeri söylemiş ve takip edilip edilmediklerinden emin olması gerektiğinin üzerini çizmişti.
Çok fazla geçmeden Jungkook onlaları kapıda karşıladı ve içeriye vampirlerin bulunduğu odaya aldı. Taraflar birbirlerini görünce iğrenici bakışlar atmaya başlasa da ortak arkadaşlarının yaşamı söz konusu olunca farklılıklarını bi kenara bıraktı.
Kısa süren tanışma faslından sonra Hoseok ve Jimin Jungkook ile ilgilenmeye başladı. ''Sen iyisin değil mi bir yerin açıyor mu söyle bize. Kemiklerin falan acıyor mu?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ask Me Your Name...
Fanfictionbana göre imkansızdı ama ona göre değil..Ona doğru adımımı attığımda hayatımı değiştirecek insan ile karşılaşacağımdan haberim yoktu..Bu bir aşk mıydı yoksa ölüm arzusu mu???