Birlikte yaşamaya başladıktan tam beş ay sonra evlenmiştik. Şuan yıldönümümüzdü ve o unuttuğumu sanıyordu. Üstelik o eve gelmeden önce bahçedeki minik ağaç evimize yemek hazırlamıştım. Sonra da otele dönüp onu dolaylı olarak eve yollamıştım.
Tüm dükkanları kapatıp bir otel almayı sadece onun için istemiştim. Yönetme potansiyeli ve yetenekleri inanılmazdı.
"Chanyeol?"
Kapıyı açtığında şaşkındı. Önce elindeki telefona sonra bana baktı. Sadece bir dakika önce unuttuğumu düşünmüştü. Bu sürede nasıl gözleri kıpkırmızı olacak kadar ağlamıştı anlamıyordum.
"Unuttuğumu mu düşündün?"
"Yah! Beni çok üzdün!"
"Özür dilerim. Sadece şaka yapmak istemiştim."
"Beni ağlatırsan seni dinlemeyeceğimi söylemiştim."
"Elimdeki rengarenk çiçeklerle dolu buketi kenara koyup kapıyı kapattım ve sımsıkı sarıldım. Hala ağlıyordu ve bununla nasıl baş edeceğimi henüz bilmiyordum. Birlikte geçirdiğimiz zaman boyunca hiç ağlamamıştı.
"Yalvarırım ağlama meleğim. Bak sana unicorn renkli buket aldım. Gülümse hm?"
"Banane!"
"Özür dilerim. Hadi gel yemeğimizi yiyelim."
"Yemek falan yapmadım."
"Az sonra gelecek. Masamız da bahçede hazır. Hediyelerin de orada."
"Ne? Son anda hatırladın sanmıştım. Gerçekten başından beri unutmamış mıydın?"
"Tabi ki hayır. Bir meleğin hayatıma dokunuşunu nasıl unutabilirim. aylardır bugünü bekliyorum."
"Yaaaa~ Channiee~"
"Hem ben sana not bırakmıştım. Onu görmedin mi?"
"Nereye?"
"Oteldeki odana ve buraya mutfağa."
İkisine de sürprizim olduğunu ima eden aşk dolu cümleler yazmıştım. Fakat benim tatlı meleğim sadece ağlıyordu. Tanrım! Unutacağıma O kadar odaklanmıştı ki, tüm günü üzüleceği ana konsantre olarak geçirmişti.
Yaşlarını silip gülümsedim. Neyse ki o da artık kusursuz gamzesini sunuyordu.
Bahçedeki ağaç evimize girip, gelen yemekleri yedik. Sonra ona çift eşyalarıyla dolu olan 'unicorn renkli' büyük kutuyu verdim. Bunlardan gerçekten hoşlanıyordu.
"Benim hediyem sadece üç tane kağıt~"
Birini alıp inceledim. İkimizi bir kumsal evinin verandasında salıncakta otururken çizmişti. Hafif rüzgar olduğu, uçuşur gibi duran saçlarımızdan belli oluyordu. Kumsal, verandanın hemen altından başlıyordu. Uçsuz bucaksız mavilik büyüleyiciydi.
"Bu inanılmaz. Çerçeveletmeliyiz."
"Sadece bir çizim."
Ellerini tutup parmaklarını tek tek öptüm.
"Bu ellerle mi yaptın, hm?"
"Hayır, yedek ellerim var çekmecede."
İstemsizce kahkaha attım. En saçma espriler bile o yaptığında komik geliyordu.
"Neden bu kadar tatlısın?"
"Bilmem~"
"Diğer kağıtlarım nerede? Onlara ne çizdiğini merak ediyorum."
"Şey... Onları ben çizmedim."
"Olsun, sonuç olarak senin hediyen."
Birini alıp inceledim. Bir ev tapusuydu. Anlamayarak baktığımda diğerini uzattı. O da bir dükkan tapusuydu. İki adres birbirlerine yakındı.
"Beğendin mi?"
"Bunlar tam olarak nedir bebeğim?"
"Biri minik pizzalar, lezzetli kahveler, harika çörekler ve leziz dondurmalar satacağımız pastanemizin tapusu."
"Ne?"
"Diğeri de yeni evimizin."
"Ama bu adresler?"
"Sana sormadan böyle bir şey yaptığım için özür dilerim. Fakat sen otelde mutlu değilsin. Ben de değilim. Seninle huzurlu ve sakin bir hayat istiyorum."
"Burası şehir merkezi veya elit bir hayat sunmayacak. Farkındasın değil mi?"
"Belki arkadaşlarımız da bizimle gelir. Hem sen yanımdaysan küçük pastanemiz beni mutlu etmeye yeter. Ama sen... Yani istemiyorsan..."
"Bu çizdiğin yer evimiz mi?"
"E-evet."
"Tamam, eşyalarımızı bir an önce toplayalım."
"Sadece kıyafetlerimizi ve özel eşyalarımızı alacağız."
"Hayatımı nasıl bu kadar güzel bir yere dönüştürdün?"
"Sadece çok sevdim."
"Lisedeyken beni baştan çıkarsaydın bu kadar vakit kaybetmezdik."
"Bunu nasıl yapabilirdim? Dramalardaki kötü kadınlar gibi mi duruyorum?"
"Hayır, cennetimin meleği gibi duruyorsun."
"Seni seviyorum~"
"Seni çok seviyorum meleğim."
Yaklaşık on gün içinde oteli ve evimizi satıp taşındık. Tabi ki özel eşyalarımın içinde dergilerim de vardı. Bu kesinlikle benim işim değildi. Meleğim her şeyi hazırlamıştı.
O, etrafımda böyle mutlulukla dönerken, ben de onun hayatını kolaylaştırmalıydım. Üstelik iki katlı koca evimizde artık arkadaşlarımız da bizimle yaşayacaktı. Hatta benim için hala minik olan kardeşim Jongin de sevgilisi Baekhyun'la birlikte gelmeyi planlıyordu.
Evimiz yerden epey yüksekte başlıyordu. Tüm kumsal evleri gibi... Kumsalın devamındaki en alt katında ise deniz malzemelerimiz, barbekü ve küçük bir duş vardı. Yeni edineceğimiz arkadaşlarımızla orada mangal partisi vermeye hepimiz hazırdık.
Hayatıma aniden giren, ama zaten hep hayatımda olan meleğim, bana gerçek mutluluğu vermişti. Geçmişin izlerini silmekle kalmamıştı. Kalbimde daha derin ve anlamlı izler bırakıyordu. Ben bir meleğin aşkıyla kutsanmış aciz bir insandım. Hayatımın geri kalanı o gamzeyi görmek için savaşarak geçecekti. Bu uğurda ölmeye bile değerdi.
Minnaklarım, yaşıtlarım, çılgın ergenler, trip yapmayı sevenler ve cool takılan bebekler, umarım hepiniz böyle bir aşkla sevilirsiniz. Severek okuyan tüm tatlışlarıma kocamaaaan teşekkür ediyorum. ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What's Up? 15 ✓
FanfictionChanyeol ve (ilerleyen bölümlerde öğreneceğiniz) sürpriz erkeği :) //NOT: Diğer sezonlardan bağımsızdır.//