Tonlarca kilo ağırlığındaki demir balina ilerlemeye başladığında nefesimi tuttum. Bir denizaltındaki ilk pratik deneyimim başıma doğrultulmuş bir silahla gerçekleşmişti. Bu kadar derinden gitmemiz bizi biraz yavaşlatıyordu ama her şeyi daha net görebiliyorduk. Tün deniz canlıları, kayalıklar, mercanlar... Etrafımızda içerideki duruma karşı bir şölen var gibiydi. Yaklaşık yarım saat sonra askerlerden sadece ikisi bizim yanımızda kaldığında Aeri'ye kısa bir bakış attım. Eğer Taehyung buradaysa onu hemen bulmalıydım. Oturduğum yerden sakince kalkıp askerlere doğru döndüm. "Motoru kontrol etmeliyim." Doğrudan sağ taraftaki askerin gözüne baktığımda bir tepki göremedim. Sanki hiçbir şey söylememişim gibi Aeri'nin motoru yönetmesine bakıyordu. "Motoru kontrol etmeliyim." diye tekrarladım ve bu kez panellerde yanan kırmızı motor işaretini gösterdim. Aslında bu işaret çok önemsizdi ama benim için iyi bir fırsattı. Askere tekrar döndüğümde tetikte beklettiği parmağının hareketlendiğini gördüm. Buz gibi bir his ensemde dolanırken yutkundum.
"Bu işaret motorda bir sorun olduğunu gösteriyor." Asker şöyle bir eğilip panellere bakınca ikna olduğunu sanmıştım ama hala ikna olmadığını bana attığı umursamaz bakışlardan anladım.
"Pekala, biraz sonra dümen alamayıp bir kayaya çarptığımızda da böyle umursamaz olacak mısın?" Ellerimi belime koyup dik bakışlarımı askerin gözlerine doğrulttum. Kaskının içinden beni süzen bakışlar atarak geriye çekildi ve gövdeye geçip denizaltının kuyruk kısmına ilerledim. Benimle birlikte gelen askerin sol tarafta duran asker olmasına sevinerek yaklaşık beş dakika denizaltının içinde geçtiğimiz yolları ezberleyerek yürüdüm.
Asker sessiz ama tehdit edici bir şekilde peşimden geliyordu. İkinci kez aynı yerden geçtiğimizde bunun farkına varmışçasına tuhaf sesler çıkardığında korkudan midem ezilmeye başlamıştı. Anlamaması için yolu uzun tutuyordum ve her seferinde farklı bir yoldan gittiğimiz izlenimini uyandırmaya çalışıyordum ama arkamdaki asker sandığımdan daha zeki çıkmıştı. Bunun bir işe yaramayacağına karar verip direkt olarak motora bakmam gerektiğini düşündüm. Yürümeye devam edeceğim anda askerin kolumdan tutmasıyla arkama döndüm. Kötü ve acımasız bir sonun yaklaştığının farkındaydım. Soluk soluğa kalmış bir şekilde son gücümle beni alıkoymasına karşı koymaya çalışıyordum. Henüz 20 yaşında, körpe bir denizci olarak öldürülecektim. Cesedimi denize atmak için uğraşmayacaklardı bile. İşleri bittiğinde bu denizaltı ile mavi suların derinliklerine gömülecektim.
Düşüncelerin zihnime hızla aktığı yaklaşık bir dakikanın sonunda sert bir zemine bana ağır çekim gibi gelen kısa bir zaman diliminde savruldum. Ayaklarımın hemen dibinde askerin vücudu başlıyordu. Tepemde dikilmiş ve silahını suratıma doğrultmuştu. Gözlerimi sıkıca kapadım. Mark'ı, Yeeun'u, annemi ve son olarak Taehyung'u gözlerimin önüne getirdim. İçimden bir ses kalkıp savaşmamı söylerken bir diğeri ise inkar edilemeyecek bir şekilde yolun sonuna geldiğimi belirtiyordu. İki taraftan çekiştirilen ruhum ve bunun verdiği acı dayanılmaz boyuta geldiği anda ayağa kalktım. Yumruk haline getirdiğim elimi havaya kaldırdığımda askerin kim olduğunu gördüm. Taehyung karşımda nefes nefese kalmış bir halde dikiliyordu. İçimden bir şeylerin koptuğunun farkındaydım. Sanki birisi gözyaşlarımın musluğunu açmış gibi sıcacık gözyaşları gözlerimi yakarak aşağı süzüldü. Ağlamam karşısında ne yapacağını şaşıran Taehyung'a baktıkça daha çok ağlıyordum.
Kendimi savunmak için yumruk haline getirdiğim ellerim kaskatı kesilmişti, açmakta zorlanıyordum. Kesik kesik nefesler almaya başladım, sanki birisi boğazıma iki eliyle birden saldırmış ve nefes almamı engelliyordu. Olduğum yere oturup bacaklarımı kendime doğru çektim. Taehyung da dizlerinin üzerinde yere eğilmişti. Yaşlı gözlerimin ardından şaşkınlığını ve gerildiği için donup kaldığını görebiliyordum.
"Jisoo?"
Taehyung bana seslendiğinde gözyaşı musluğumun sayısı ikiye çıkmıştı. Taehyung bana sarıldığında ise beşe...
"Denizin derinliklerinde bir şeyler arıyorlar." dedim ağlamaktan çatallaşmış sesimle. Ben sakinleştikten sonra birkaç dakika içinde kuyruk kısmına gelmiştik. Taehyung her ihtimale karşı kaskını takmış ve Birlik'in askerlerinden birine dönüşmüştü.
"Ne amaçladıkları hakkında hiçbir şey duymadın mı?"
"Ya da dışarıdan haber gelip gelmediğini bilmiyor musun? Bizi kurtarmak için operasyon düzenliyor olmalılar."
"Komutanlarımızı hiç gördün mü? Onları nerede tutuyorlar?"
Sorularımın ardı arkası kesilmiyordu, kendimi durduramıyordum. Taehyung sorularımın hepsi bittiğinde derin bir nefes almam için beni uyardı. Kuyruk kısmındaki cam bölmeden denize bakarak derin bir nefes aldım. Belirsizlik karşısında çıldırıyordum. Hayatımız pamuk ipliğine bağlıydı ve Birlik'in her askeri bu ipi koparmakla bizi tehdit ediyordu.
"Öncelikle komutanlardan hiçbirini göremedim. Dışarıdan kuvvetler anlaşma yapmak için haber gönderiyorlar ama Birlik anlaşma yapmamakta kararlı."
Okulumuz deniz askeri yetiştirmek için vardı. Ağır silahlı makinelerin, araçların, denizaltı ve deniz üstü tüm teçhizatların amacı öğrencilere eğitim vermek içindi. Farklı araçlarımız, silahlarımız ya da nükleer füzelerimiz yoktu. Bizden ne istiyor olabilirlerdi? Askeri Birlik'in kuruluş yılını hatırlamaya çalıştıkça aklıma devletin kuruluş yılına yakın bir yıl geliyordu. Birlik'in amacı Silahlı Kuvvetler'den ayrı olarak birliği sağlamaktı. Zamanında tarihe geçen bir başkanı ve onun idamından başka bir şey gelmiyordu aklıma. Son zamanlarda aktif değillerdi. En azından görünürde.
"Askeri Birlik'in bizimle ne işi olur ki?" diye hayıflandım. Taehyung kaskını çıkardıktan sonra sol elini sıkıntıyla saçlarının arasından geçirdi. Terlemişti ve alnındaki damarlar kabarmıştı. Nasıl gergin ve tetikte olduğunu görebiliyordum.
"Hiçbir şey bilmiyorum. Eğer içeri girdiklerinde bildiri okuyup Askeri Birlik olduklarını söylemeseler böyle bir şeyin olduğunu bile bilmeyecektim. Tek yaptıkları dışarıdan parça parça bir şeyler alıp bunları laboratuarda istiflemek."
Taehyung bakışlarını bana çevirerek "Senin aracılığınla aldıkları paketler de orada duruyor." diye ekledi. "Laboratuara hiç giremedim ama buzlu camlarından gördüğüm kadarıyla içeride beyaz önlük giyen ve bizim araştırmalarımız için kullandığımız aletleri çalıştıran birileri var. İçeri girenler Heil Viodot diyerek içeri giriyor."
Taehyung kısa bir rahatlamanın ardından kaskını başına geçirirken bana çok önemli bir ipucu verdiğinin farkında bile değildi.
"Neden öylebakıyorsun?" diye sorduğunda ona sadece "Sanırım yavaş yavaş bir şeylerianlamaya başlıyorum." diye cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkış Yok | Vsoo
Mystery / Thriller❝Etrafın darbeci askerlerle çevrildiğinde kendinden başka kime güvenebilirsin?❞ Çıkış Yok |@Balaccie| Tüm hakları saklıdır.© for: @urnotkrystalz