Kontrol kısmına döndüğümüzde varış noktasında olduğumuzu gördüm. Birkaç asker denizaltından çıkmak için hazırlanıyordu. Kısa süre sonra denizaltından çıkıp mavi sulara karıştılar. Onları içeriden izleyebiliyorduk. Ellerinde haritanın ciltli bir hali vardı ve kayalıkların içine doğru ilerliyorlardı. Aeri ile tüm dikkatimizi onlara vermiştik.
Arkamızda biri İskelet rolünü oynayan Taehyung olmakla birlikte iki Birlik askeri vardı. Kimseden çıt çıkmıyordu ama sessizliğin içindeki gerilimi hissedebiliyordum. Kısa bir an omzumun üstünden arkaya, Taehyung'a baktığımda onun da zaten bana bakıyor olduğunu gördüm. Kuyruk kısmından buraya gelirken ona anlattıklarım kafasını karıştırmış olmalıydı. Düşünceli gözleri gözlerime değdiğinde ona gülümsedim. Belki de tüm bu kaosun içinde biraz gülümsemeye ihtiyacımız vardı.
"Seni çok merak ettim!"
Derslikten içeri girdiğimde Yeeun resmen üzerime atlamıştı.
"Sakin ol, iyiyim ben." diyerek onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. Kaç gündür aynı kıyafetle ve sürekli terleyerek beklemek vücudumda iğrenç bir kokuya neden olmuştu. Uzun ve sakin bir duş için nelerden vazgeçebileceğimi düşünürken askerlerin derslikten çıkmadığını fark ettim.
"Yirmi kişilik sıralar oluşturun."
Mekanik ses emri verdiğinde sessizce sıraya girdik ve bizi dışarı çıkarmalarına izin verdik. Diğerlerine göre daha uzun olan asker şeffaf poşetin içinde siyah bir şeyi kucağıma fırlattığında poşeti son anda yakaladım. Ben poşeti açmaya çalışırken arkadaşlarımın çoktan siyah üniformayı ellerine aldığını gördüm. Herkes meraklı bir şekilde birbirlerine ve askerlere bakıyorlardı.
"Yukarı çıktığımızda duş için beş dakika süreniz olacak."
Askerin sözleriyle birlikte tüm şansımı burada kullanmış gibi hissetmeme engel olamadım. Her bölmede yirmi duşa kabinin olduğu kata çıktığımızda Yeeun ile sıramızı beklemeye başladık. Burada çok kez duş almış hatta birinci sınıfta burada şu savaşı yapmıştık. Kahkahalarla inlettiğimiz duvarların şimdi kederle iç çekmesini dinlemek beni alt üst ediyordu. Yeeun'a denizaltında olanları, askerlerin bulduğu şeyi ve Viodot'u fısıltıyla anlatarak biraz olsun duvarların iç çekişlerini bastırmaya çalıştım.
Viodot, Askeri Birlik'in ilk başkanlarındandı ve zamanında devlete karşı gizli, genetikleriyle oynanmış insanlardan oluşan bir ordu kurmaya çalışmaktan yakalanmış ve idam edilmişti. Denizaltında askerlerin elinde gördüğüm mavi sandık ile birlikte sanki zihnimdeki kapalı kapı açılmış ve Askeri Birlik'e dair okuduklarımın hepsini hatırlamıştım.
"O sandıkların içinde kendilerine asker yaratmak için kullandıkları ilaçlar olmalı."
Duş sırası bize gelmeden hemen önce Yeeun'un kulağına fısıldadıklarım onun gözlerini irileştirip yutkunmasına engel olmuştu. Duş kabinine girerken göğsümün kenarlarından gelen ağrıyı hissetmemeye çalıştım. Sıcak su düşüncelerimi toparlamama ve hem kendim hem de kuzenim Mark, yakın arkadaşım Yeeun, sevdiğim çoçuk Taehyung ve okul arkadaşlarım, kısacası rehine olan herkes için radikal kararlar almama yardımcı olmuştu. Yeeun'un söylediğine göre bu içeride üçüncü günümüzdü ve dışarıdan yardım filan gelmeyecekti. Buradan kendimiz çıkmalıydık. Hem de genetiği değiştirilmiş, beyni yıkanmış bir avuç Birlik Askeri olmadan hemen önce.
Tüm öğrenciler üzerlerinde birbirinin aynısı siyah üniformalar ve ıslak saçlarla tekrar sıraya girdiğinde bizi dersliğimize götürmek için hareket ettirdiler. Yirmişerli sıralar halinde koridorlarda bir ordu yürüyormuşçasına ilerliyorduk. Islak saçlarım yüzüme yapışmıştı ve koridordaki soğuk hava akımı yüzünden etimi kemiriyormuş gibi hissediyordum. Sanki saçlarım buzdan bir canavarın dişleri gibi etime yapışmıştı. Koridor bir saat öncesine kadar bu kadar soğuk muydu? Bu soruya cevabım kesinlikle hayırdı.
Etrafıma şöyle bir göz gezdirdim. Her grubun etrafını beş asker sarmıştı ve bizim gruptaki askerlerden biri benim yanımda ilerliyordu. Askerin İskelet yani Taehyung olduğunu düşünmeye başlamışken bunu kesinleştirecek bir şey aramaya başladım. Direkt seslenebilirdim ama eğer bu asker Taehyung değilse başım ciddi manada belaya girerdi. Belki gözlerine dikkatli bakabilirsem o olup olmadığını anlardım. Çeşitli alternatifler geliştirdiğim sırada sağ elimin arasına sıkıştırılan kağıtla aniden yürümeyi bıraktım. Fakat Taehyung'un sesi fısıltıyla "Yürü." dedi.
Kağıdı yumruğumun içinde sıkarak ilerlemeye devam ettim. İçimdeki sıkıntı, kâğıtta çok da iyi şeylerin yazmadığını söylüyordu ama buna rağmen kâğıtta yazanı okumak ve Taehyung'a cevabımı iletmek zorundaydım. Dersliğe girdiğimizde askerler bizi serbest bırakıp kapıyı kapatarak gittiler. Diğerleri köşelerine çekilirken ben, Mark ve Yeeun'u yanıma alarak lavaboların oraya koştum.
"Buraya gelirken Taehyung bu kağıdı elime tutuşturdu."
Onlara üniformamın cebine koyduğum kağıdı gösterdim. Yeeun'daki heyecena karşı Mark'ta en ufak bir heyecan kıpırtısı yoktu. Sanki her şeyi boş vermiş gibi bakıyordu. Umudunu yitirmiş gibi... Mark'a onaylamaz bir bakış attım ve kağıdı parmaklarımın arasında çevirip kırışık yerlerini hızlıca düzelttim.
"Laboratuvarda işler son aşamaya gelmiş. Ne planlıyorlarsa bu gece gerçekleşecek."
Okuduğum iki cümle ile panik büsbütün kontrolü ele geçirmişti. Taehyung'a Askeri Birlik'in ne planladığını anlatmama rağmen ne planlıyorlarsa diye cümle kurması dikkatimden kaçmamıştı. Demek ki söylediklerime inanmıyor, diye düşündüm. Bana inanmıyor. Viodot'un zamanında işlemeyen planını şimdi bizim üzerimizde uygulayacaklarını ve beyinsiz, sırf itaat üzerine hareket edecek birer Birlik Askeri olacağımızı söylemiştim. Sonra da ülkeye darbe yapacağımızı... Kağıdı çevirdiğimde arkasında da bir şeyler yazdığını gördüm. Kargacık burgacık bir yazıydı kağıdın bu yüzündeki. Belli ki acele ederek yazılmıştı.
Yemek saatinden sonra arkadaşlarımı alıp buradan çıkacağım. Yanına sadece dört kişi alıp bir şekilde talim salonlarına gel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkış Yok | Vsoo
Mystery / Thriller❝Etrafın darbeci askerlerle çevrildiğinde kendinden başka kime güvenebilirsin?❞ Çıkış Yok |@Balaccie| Tüm hakları saklıdır.© for: @urnotkrystalz