EYA'NIN KEŞFİ

65 22 0
                                    

Serkan ve arkadaşları Sümelâ Manastırı yakınına araba ile gidebilecekleri kadar gitmişlerdi. Şimdi ise sırtlarında çantalarıyla arabadan inerek Sümelâ Manastırı'na doğru yürümeye başlamışlardı. Selim ile Hayâl çevrenin güzelliğe hayran kalmışlar, Trabzon şehrinde araç kullanmak yerine yürümenin ne kadar huzur verdiğini iliklerine kadar hissetmişlerdi.

"Buralar çok güzel yerlermiş. Ne kadar şanslısınız." dedi Hayâl.

"Evet çok güzel ama çok yamaç. Daha şimdiden yoruldum. Yalnız şey diyeceğim. Şu manastırı o dağın oraya nasıl yapmışlar ya?" dedi Selim.

"Daha bir şey yürümedik ki Selim. Haydi, haydi, mızmızlanmak yok." dedi gülerek Serkan. 

"Manastıra vardığımızda oranın tarihi ile ilgili Hayâl hepimize bilgi verecektir Selim. Ama önce manastırın tarihi güzelliklerine dokunması, onları hissetmesi gerekiyor." dedi gülümseyerek Asya.

"Öyle, öyle." dedi Hayâl, gülümseyerek.

On dakika sonra manastırın girişine vardıklarında Selim iyice terlemişti. Bu nedenle çantasından iki tane pet şişe içerisinde su çıkarttı. Suyun birini Asya'ya verdi. Elinde kalan pet şişeden kana kana su içti. Akabinde Asya ile beraber zaman kaybetmeden en önde, manastır içerisine giriş yapmış olan Hayâl ile Serkan'ın peşine takıldı.

Manastırdan içeriye giren Selim ile Asya, içerideki freskleri gördükçe heyecanlanarak bunlar hakkında birbirleri ile sohbet etmeye başladılar. Hayâl ise manastırdaki her ayrıntıyı inceliyor, dokunabildiği her güzelliğe istemsizce dokunuyordu.  Öte yandan Serkan, sadece ve sadece Hayâl'in yüz ifadelerini izlemekle yetiniyordu.

Yeterince inceleme yaptıktan sonra Hayâl, arkadaşlarına döndü ve:

"Evet buranın tarihini duymaya hazır mıyız?" dedi.

Serkan, Selim ve Asya hep bir ağızdan "Evet." dediler.

Bunun üzerine Hayâl anlatmaya başladı;

"Rivayete göre; Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında Atina'dan gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip tarafından kurulmuştur. Meryem Ana adına kurulan bu manastır "Sumela" adını, "siyah" anlamına gelen "melas" sözcüğünden aldığı söylenmektedir.  6.yüzyılda İmparator Justinianus'un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine Generallerinden Belisarios tarafından tamir edilmiştir.

Sumela Manastırı'nın şimdiki durumuyla varlığını 13.yüzyıldan itibaren sürdürdüğü bilinmektedir. 1204 tarihinde kurulan Trabzon Komnenosları Prensliği'nden III.Alexios (1349-1390) zamanında manastırın önemi artmış ve fermanlarla gelir sağlanmıştır. III.Alexios'un oğlu III.Manuel ve sonraki prensler döneminde de Sumela, yeni fermanlarla zenginleştirilmiştir.

Doğu Karadeniz kıyılarının Türk egemenliğine girmesini takiben Osmanlı Padişahları pek çok manastırda olduğu gibi Sumela'nın da haklarını korumuşlar, bazı imtiyazlar vermişlerdir. Sumela Manastırı'nın 18. yüzyılda bir çok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle süslenmiştir. 19. yüzyılda büyük binaların ilave edilmesiyle manastır muhteşem bir görünüm kazanmış, en zengin ve parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde son şeklini alan manastır pek çok yabancı seyyahın ziyaret ettiği, yazılarına konu edilen bir yer haline gelmiştir. Trabzon'un 1916-1918 yılları arasındaki Rus işgali sırasında manastıra el konulmuş, 1923'den sonra tamamıyla boşaltılmıştır.

Tabii işgal dönemleri olan 1916 - 1918 yılları arasında şehrin önemli sanat ve tarihi eserleri, Rusya'ya kaçırıldı. Mabedin ihtişamlı giriş kapısını söküp Leningrad'a taşıdılar. Şu an ise Sümela'nın ihtişamlı kapısı,  İngiltere'nin Oxford Üniversitesi, Ashmdean Müzesinde sergileniyor. Öte yandan Sümelâ sadece bu yağma ile de kalmadı. Ne yazık ki Boztepe'de ABD üssü kurulduğunda da benzer tarihi eserler özellikle Almanya'ya kaçırıldı. Bunca yağmaya rağmen halâ Sümelâ'nın üzerinde bir sır barınması... Çok geç kalmış olabiliriz." dedi.

EYA KEŞİF VE SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin