Sonraki sabah Selim, Serkan, Asya ve Hayâl gün ışımasıyla kalkmış birlikte kahvaltı yapıyorlardı.
"Dün film gibi bir gündü. Ölümden falan döndük ama hayatım boyunca yaşadığım en iyi aksiyondu. Ayrıca sanırım yeni bir mineral keşfettik. Serkan, gece bakabildin mi? " dedi Asya, Serkan'a bakarak.
"Evet baktım ama bir şey bulamadım. Her araştırma beni Vom efsanesine atıyor, o da bir yerde tıkanıyor. Yeni bir mineral keşfetmiş olma ihtimalimiz yüksek ya da önceden keşfedilmiş ama tam olarak keşfedildiği ispatlanamamış diyebiliriz."
"Hamit Hoca'ya söyleriz inceler ya, sorun değil." dedi Asya.
"Aslına bakarsanız ben SO öz taşında bahsedilen bilgenin kitabını bulma taraftarıyım. Orada Vomlarla ilgili her şeyin olduğu kanaatindeyim." dedi Serkan.
"Macera daha yeni başlıyor desene Serkan. Taşlar kitap falan." dedi Selim.
"Başlıyor başlamasına da başımız belaya girmese bari. Şu ürkütücü taş yanında mı?" dedi Hayâl, dünü hatırlayarak.
"Evet yanımda. Yalnız şunu söylemeliyim, hiç olmadığı kadar huzurluyum sizde öyle misiniz?" dedi Serkan.
"Sorma ya, o kadar şey yaşadık ama gece kafam rahat bir şekilde uyudum." dedi Selim.
"Muhabbet iyi hoş. Lâkin kamp işini unutmayalım. Hadi gidip şu işi ayarlayalım." dedi Hayâl. Birlikte oteldeki eşyalarını toparlayıp yola koyuldular.
Dakikalar sonra araba ile beraber Sümelâ Manastırı'na gidip kamp için düz ve gece Sümelâ'nın ışıklandırma sistemini en iyi gören güzel bir yer aramaya başladılar. Biraz gezdikten sonra Sümelâ Manastırı'nın tam karşısındaki dağda, etrafının ormanlık olmasına karşın bir kısmı koca bir yuvarlak şeklinde çimenlik olan ve diğer yerlere nispeten daha düz görünen bir yer buldular. Üstelik bu yer, güvenlik tarafından da korunuyordu. Karşısında ise Sümelâ Manastırı ve dağların eşsiz dizilişleri vardı. Çiçekler cıvıl cıvıl açmış, etrafın kuş sesleri, kulağa müzik gibi geliyordu.
Serkan, yer için izin almak üzere doğruca güvenliğin yanına gitti. Gerekli izni ve ücret işini hallettikten sonra arkadaşlarının yanına döndü. Onları da alıp bu yere getirdi. Hayâl ve Asya gelir gelmez güzel bir yer bulup çadır kurma işiyle uğraşmaya başladılar. Serkan ile Selim ise tüm eşyaları bu yere taşıyıp uygun bir yere koydular. Biraz sonra Selim, dayanamayıp mangalı yaktı. Mangalı tutuşturduğu sırada otobüs ile birlikte Hamit Hoca ve sınıf arkadaşlarının geldiğini gördü.
"Serkan, bizimkiler geldi bak. Ne kadar da küçük görünüyorlar. Sesleneyim de bu tarafa gelsinler" dedi Selim. Eliyle, Hamit Hoca ile yanındakileri gösterdi ve onlara "Bu tarafa!" diye seslendi.
"Ben gidip yolda karşılayayım. Diğer mangalları da alevlendirelim kardeşim, aç olabilirler." dedi Serkan.
"Tamamdır. Hayâl ve Asya siz de salata işlerine bakıp sofrayı hazırlar mısınız?" dedi Selim, Asya i ile Hayâl'e bakıp.
"Tamam Selim. Serkan, hadi git karşıla sen." dedi Asya.
"Tamam görüşürüz." dedi Serkan. Ormanlıktan geçerek Hamit Hoca ve sınıf arkadaşlarını karşıladı. Arka tarafa dikkat ettiğinde ise Taner'in yanında kuzeni Engin'in olduğunu gördü. Engin, her zamankinden daha kibirli görünüyordu. Serkan, gezinin şimdiden sorunlu geçeceğini tahmin edebiliyordu.
"Hocam, eşyaları bulduğumuz yere koyalım. Gerekli izinleri aldım. Manzarası falan da çok güzel. Mangal yapıyor Selim. Diğer mangalları da kuralım, hemen hazırlarız. Yemeğimizi yer, Sümelâ ve etrafını gezeriz." dedi Serkan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYA KEŞİF VE SIR
FantasiaYerli süper kahraman kurgusu. Üniversiteli dört arkadaşın eğlenceli ve keşiflerle dolu fantastik macerası... 2017 ve 2019 yılında yazmış olduğum, basımı yapılan ilk iki kitabım. Telifi bittiği için buradan ücretsiz şekilde paylaşıyorum. Keyifli oku...