Bölüm 19: Üç Mutlu Haber

327 43 4
                                    

Borçlu olduğum bölüm: 1/1

Akşam vakti yeni bölüm geliyor olacak, o zamana kadar idare edin dünün bölümüyle.

----

5. Gün/ Etimesgut Zırhlı Birlikler Kurtulan Kampı/ Ankara

Pencerenin önünde elinde kahvesini yudumlayan Orgeneral Rüstem Çakır, binanın altında spor yapan askeri gözden geçiriyordu. Tüm askerlerin moralinin berbat olduğunu çok iyi bilen Rüstem, askerlerin moralini nasıl yükselteceğini kafasında planlamaktaydı.

Elindeki kahvesinin yanına bir sigara daha yakan Rüstem, yaşlılığının verdiği bir bacak ağrısını önemsemeden pencerenin önünde ayakta dikilmeye devam ediyordu.

Bu sırada kendisini gören bir Teğmen hemen selamda durdu. Askerler de onu izleyerek selamda bulundular, bunu gören Rüstem’in keyfi biraz da olsa yerine gelmişti.

Eski Çavuş Eğitim binasının içinde büyük bir gürültünün yaşanması pek de uzun sürmedi. Heyecanlı insanların sesleri her yerde duyuluyordu, Orgeneral Rüstem Çakır bu gürültünün sebebini öğrenmek için odasından dışarıya çıktı ve ortalığa baktı.

Üç kişi diğer askerlerin ve komutanların kollarında havaya yükseltilmişti. Bir kahraman gibi tedavi gören bu üçlünün keyfine diyecek yoktu. Bu sırada bir subay Rasim Çakır’ı fark etti ve “DİKKAT!” diye haykırdı. Herkes sesi duyduğunda esas duruşta Rüstem Çakır’a bakıyordu.

Rüstem, çevresini kontrol etti ve bu askerlerin ne için bu kadar sevindiğini anlamaya çalıştı. “Burada neler oluyor böyle?” diye sordu.

Bir Yüzbaşı cevap vermek için öne çıktı ve selamda durdu, “Komutanım askerlerimiz başarıyla Bilkent’e kadar yolculuk yaptı ve çok sayıda gıda, mühimmat ve kurtulanla birlikte geri döndü. Üstelik askerlerimizden bir tanesi dahi yara almadan buradaydı.”

Rüstem bunu duyduğunda suratında memnun bir ifade ortaya çıktı. “Askerlerimden tam da beklediğim gibi, elinize sağlık asker.”

Üç asker korku dolu bakışlarla önlerindeki Orgeneral’e doğru baktı, hemen esas duruşta durdular ve “Sağ Ol!” diye bağırdılar. Tüm bu gürültünün sebebi ortaya çıktığında ve kesildiğinde Rüstem odasına geri döndü. Albay Rasim Gevrek’in gelme saatini hesapladı ve her gün aynı saatte kapısında olan Albay’ın bu gün hangi konuları önüne süreceğini merak etti.

Saat öğleden sonra biri çeyrek geçerken kapısı tıklandı, hemen sonrasında da Albay Rasim Gevrek’in suratı kapıdan göründü. “Komutanım, bu gün gönderdiğimiz askerler geri döndü. Toplamda yirmi beş kişiyi kurtardılar, kurtulanlar gerekli sağlık kontrollerinden geçti ve sadece ikisinin ısırıldığı keşfedildi. Olay yerinde idam edilen ikili dışında bu grup içerisinde Biyolog olduklarını söyleyen iki kişi vardı.”

Rasim Gevrek’in sözlerini duyduğunda Rüstem Çakır’ın gözleri hafifçe küçüldü. “Biyolog olduklarını söyleyen iki kişi...” diye sözleri tekrarladı. Sonrasında Rasim Gevrek’e doğru döndü, “Onlar şimdi nerede? Beni onlarla görüştür.”

“Komutanım, ikisini ziyaretçi parkında tutuyoruz. Diğer hayatta kalanlar için kalacak yerleri ayarlandı ve en kısa sürede hangi işler için uygun olduklarına göre onları ayıracağız.”

Rüstem ellerini şaklattı, “Harika hadi gidip bu iki biyologu görelim. Bakalım bu ikisi, bu yaşanan illet için bir araştırma yapabilecek mi?”

“Emredersiniz Komutanım, aracınızı şimdi hazırlatıyorum," Rasim Gevrek, nizami bir selam verdikten sonra odadan çıktı. Rüstem’de kendisini hazırladı ve beş dakika sonrasında odasını terk etti. Binadan çıkana kadar tüm askerlerin selamlarını aldı, binanın önünde kendisine ait olan siyah renkli bir arazi aracının içinde oturuyordu.

Hayatta Kalmanın Altın YoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin