Arkadaşlar medyaya koyduğum piano sesi bölümde geçen piano sesi. Onun ile birlikte dinleyin. -----------------------------------
Şimdi abim ile oturmuş birbirimize bakıyorduk. Yan tarafta da bizi izleyen Tae, Yoongi ve Jihyo'da vardı. Ve bu sessizlik artık sıkmaya başlamıştı. Abime ithafen;
"Evde konuşuruz benim bir kaç işim var." demiştim.
Orda bana işin ne diye sorsalardı bir sey diyemezdim. Çünkü yapacak işim yoktu. Sadece bunalmıştım. Şimdi ise nereye gittiğimi bilmeden ayaklarımın götürdüğü yere gidiyordum. İlerledikçe insanlar azalıyordu. Köşede bir dükkan dikkatimi çekmişti.
Dışardan bakınca çok sade duruyordu. Etrafından renkli sarmaşıklar geçiyordu ve bu ahşap dükkana çok güzel bir hava katıyordu. O kadar güzeldi ki ne satıldığını merak edip oraya doğru yürüdüm.
Kapıyı açtığımda minik çanlardan ses çıkmıştı. Böyle seyler benim hep hoşuma gitmişti.
Gözlerimi etrafta gezdirdim. Dışarısı kadar içerisi de çok güzeldi. Kapıyı açtığımız gibi karşımızda biraz eski model koltuklar karşılıyordu. Onun sağ tarafında ise duvarı kaplayan bir kitaplık konulmuştu. İçinde ki kitapların eski olduğu buradan da belli oluyordu. Girişin sol tarafın da ise bir tezgah vardı ahşaptan. Üst kısmında ise raflar ve onların üzerinde renkli sıvılar bulunuyordu. Muhtelemen iksir havası katmışlardı. Koltuğun hemen üstünde ki dev bir tablo dikkatimi çekmişti.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
O kadar güzel gelmişti ki o an gözüme. İçeriye birinin geldiğini bile fark edememiştim.
"Sana hikayesini anlatmamı ister misin genç adam?"demişti bir ses.
İrkilerek başımı o tarafa çevirdim. Yaşlı bir teyze vardı tezgahın arkasında, gözüme o kadar şirin gelmişti ki.
"Çok isterim efendim."demiştim. Yüzünde ki hafif tebessüm ile koltuğa oturdu ve yanında ki yere vurdu hafifçe. Ben de bekletmeden yanına kuruldum.
"Bir zamanlar güzel mi güzel bir çocuk varmış. Yaşadığı kraliyet o kadar güzelmiş ki diğer krallıktakiler hep kısakanırmış. Dışarıya çıkar çeşit çeşit çiçekler toplar ve bahçesinde büyütürmüş.
Bir gün kraliçe ölmüş. Kral da endişelenmiş daha bir veliaht'ı olmadığı için. Çok zaman geçmeden biri ile evlenmiş. Bir erkek çocukları olmuş.
Yıllar yıları kovalamış, derken kral hayatını kaybetmiş. Güzel çocuk ve halk çok üzülmüş bu duruma. Üzülen birisi daha varmış aslında. Ama korkusundan dışarı vuramazmış.
Kraliçe bir büyü yapmış topraklara. Ormanlar, evler her yer karanlığa bürünmüş. Çiçekler solmuş, ağaçlar kurumuş.
Güzel çocuk günlerdir yaptığı gibi karanlık ormanda çiçek aramaya çıkmış. Tam pes etmiş gidecekken sesler duymaya başlamış. Piyano'dan çıkan sesler o kadar güzelmiş ki. Yavaşça sese yaklaşmış. Arkası dönük birisi orman'ın ortasında piyano çalıyormuş. O an o çocuğun prens olduğunu bilmeden uzunca izlemiş onu. Başlarına geleceklerden habersiz. İlk o an bağlanmış aralarında ki aşk yumağı."
"Ne yani devamı yok mu?"demiştim mızmızlanarak.
"Var ama bir daha ki gelişinde anlatmak istiyorum."
"Ama bir daha ne zaman geleceğim kesin değil ki."
"Olsun. Senin adın ne bakalım güzel çocuk?"
"Jimin, Park Jimin. Efendim sizin adınız nedir?"
"Lorah denmesini tercih ediyorum."
"Memnun oldum efendim. Acaba ne satıyorsunuz burada?"
"Efsane ve mitoloji konulu kitaplar; şifalı karışımlar, eski ama değerli takılar, hikayesi olan tablolar satıyorum Jimin-ah. Senin için bir şeylere bakalım hadi kalk bakayım."
Beni tezgahın önüne dikip hızlı hızlı önüme bir şeyler getirmeye başlamıştı. Sonunda işi bittiğinde bana dönüp konuşmaya başladı.
"Bak bu kitapta önemli efsaneler,büyüler ve iksirler bulunuyor. Bunda ise mitoloji konuları var. Yani tanrılar, onların hikayeleri ve güçleri var. Sonra.... hah bu bilezik zerafet ve saflığı temsil ediyor. Şu karışımları da al bakayım."
"Efendim teşekkürler ilginiz için ama yanıma o kadar para almadım ki ben."
"Senden para istediğimi kim dedi ki? Bunlar benden sana hediye. Arayı çok açmadan bir daha gel olur mu?"