Deniz'den
"Didem," dedim zorlukla. Az önce midemi boşalttıkları için fazla halsiz hissediyordum kendimi. Bir de bedenen olmasa da büyük bir yorgunluk vardı omuzlarımda.
"Bana oğullarımı çağırır mısın?" Didem gözlerini kaçırdı ve başını salladı. Ardından odadan çıktı. Çocuklar gelene kadar ne konuşacağımı toparlamıştım ben de.
Kapı tıklandığında bir kaç saniye sonra önce Cefa, sonra Feda, sonra ise Sefa girdiler odaya. Bir şey demeden üç sandalye çekip oturdular karşıma. Ben de yatakta oturur pozisyona gelip gülümseyerek baktım oğullarıma.
Onları iyi bir insan olarak yetiştirebilmek için çok çabalamıştık. Emir de ben de kendimizden alıp onlara vermiştik. Çok küçük yaştan beri Beşiktaş sevgisiyle büyümüştük onları, ki en doğru sevgiyi öğrenebilsinler. Şimdi üçü de karşımda oturuyorlardı. Üçü de kocaman delikanlı olmuşlardı ve gerçekten iyi insanlar olabilmişlerdi. Onlarla gurur duyuyordum.
"Sakın 2. kez dramatik konuşma yapayım deme reyiz, valla kalbim kaldırmaz." Sefa her zamanki gibi ortamı yumuşatmak için güldürmeye çalışıyordu ama kendisi bile zorla gülümsemişti.
Sefa'ya gülüp konuşmaya başladım. "Hepinizi canımdan çok sevdiğimi biliyorsunuz. Bundan sonra ne olacağı hakkında bir fikrim olmasa da sevmeye devam edeceğim çocuklar. Birazcık büyümüş olsanız da hala bana ihtiyacınız olduğunu biliyorum. Bu yüzden elimden geldiği kadar direneceğim. Söz veriyorum size." Gözlerim dolarken uzanıp Cefa'nın elini tuttum çünkü en yakınımda o vardı. Islak kirpiklerinin arasından bana bakarken babasına olan benzerliği her zamanki gibi yine gülümsetmişti beni. Sefa da tıpkı bana benziyordu. Feda ise ortaya karışık bir şeylerdi işte.
"Oğlum, aynı gün doğmuş olsanız da ilk önce sen doğdun. Bu yüzden mi bilmiyorum ama kardeşlerine her zaman bir abi gibi yaklaştığını biliyorum. Onları her zaman koruyup kollayacağına adım kadar eminim. Ben olsam da olmasam da..."
"Anne-"
"Şş, lafımı bölmeyin vallahi döverim hepinizi." Deyip güldüm. "Gönlünde bir kız olduğunu biliyorum Cefa." Feda ve Sefa şaşkınlıkla ona bakarlarken Cefa'nın da şaşırdığını biliyordum.
"Sen bunu nereden biliyorsun?"
"anayım ben ana, her şeyi bilirim. Kardeşlerinden gizleme artık. İçine ata ata mahvoldun be oğlum. Kardeşlerin seni yanlış anlamayacaklar. O kız çok iyi bir kız. Sonunda seni sever mi, net bir şey konuşamam. Ama sonuna dek aşkının peşinden koş ve bunu yalnız başına yapma, kardeşlerin olmadan nefes bile alma. Çaktırmasalar da onlar da seni abileri olarak görüyorlar," Cefa gülümseyince içimin rahatlığıyla Feda'ya döndüm.
"Feda, sana söyleyecek çok şeyim var aslında. Ama uzatmayacağım oğlum. Sana yazan o kız var ya, lösemi olan?"
"Anne sen... Nereden biliyorsun bunu?" Diye sorunca elimi sallayarak önemsiz olduğunu belirttim. "O kızı tedavi olmaya ikna eden bendim."
"Hassiktir." Gülerek eline vurdum. "Annenin yanında hassiktir denmez."
"Anne, o kim?" Bunu o kadar içten sormuştu ki... Kalbim söylemek istese de beynim sürekli bana Meray'ı hatırlatıyordu. O kızı yarı yolda bırakamazdım.
"Bunu sana söyleyemem çünkü ona söz verdim. Ama şunu bil, benden sonra seni en çok sevecek kadınlardan biri o Feda. Küçük yaşına rağmen seni kocaman seviyor oğlum. Yarem'ini bırakma. O kızı iyileştir." Feda sözlerimi sonuna kadar dinledi ve gülümseyerek başını salladı. "Çabalayacağım anne."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yârem ● Yarı Texting (tamamlandı)
Humor"Yâre Osmanlıca'da hem 'yarı' hem de 'yara' anlamına gelir. Sen benim Yârem'sin Feda'm. Hem yaram, hem yarımsın." ●●● Feda: Az önce Didem Abla yoğun bakıma kaldırıldığını söyledi Feda: Sana ulaşamayıp delirince onu aradım Feda: Özür dilerim F...