İki başlı canavarı görene dek, Annabeth gününün daha da kötüye gidebileceğini hiç düşünmüyordu.
Bütün sabahını okulda telafi iş yaparak geçirmişti. (Erkek arkadaşı ile birlikte dünyayı canavarlardan ve düzenbaz Yunan tanrılarından kurtarmak için dersleri asmak ortalamasını gerçekten alt üst ediyordu.) Sonra ise, lokal bir mimarlık firmasında yaz stajyerliğine başvurmak için erkek arkadaşı ve bazı arkadaşlarıyla sinemaya gitmekten vazgeçmişti. Ne yazık ki, beyni pelte gibiydi. İş görüşmesinde pot kırdığından emindi.
Sonunda, öğleden sonra saat dört sularında, Washington Square Park’ı zorla yürüyerek geçip, metro istasyonuna doğru giderken birden bir yığın taze inek gübresine bastı.
Gökyüzüne kötü bir bakış fırlattı. “Hera!”Diğer yayalar ona garip bakışlar fırlattılar, ama Annabeth’in umurunda bile değildi. Bu tanrıçanın eşek şakalarından bıkmıştı. Annabeth, Hera için pek çok görev yapmıştı, ama Majeste Havaifişek Hazretleri Annabeth’in üstüne basması için hala kutsal hayvanından hediyeler bırakıyordu. Tanrıçanın Manhattan’da gezinen gizli bir inek sürüsü olmalıydı.
West Fourth Street İstasyonu’na vardığında, Annabeth huysuz ve bitkindi ve tek istediği şey onu şehrin yukarısındaki Percy’nin evine götürecek olan F trenine binmekti. Film için çok geçti ama belki beraber akşam yemeği yiyebilir veya ona benzer bir şey yapabilirlerdi.
Sonra canavarı gördü.
Annabeth daha önce de çılgın şeyler görmüştü ama bu canavarcık kesinlikle onun “Tanrılar Ne Düşünüyorlardı Acaba?” listesine girmişti. Canavar, bir aslan ve bir kurdun birbirine bağlanmış, sonra da bir keşiş yengecinin kabuğuna popo-üstü sıkıştırılmış gibiydi.
Kabuk pürüzlü, kahverengi, sarmal şekildeydi ve bir waffle külahına benziyordu – yaklaşık iki metre boyunda ve sanki önceden kırılmış sonra yapıştırılmış gibi tırtıklı bir kenedi vardı. Tepesinden ön ayaklar ve sol tarafta gri bir kurt, sağda ise altın kürklü bir aslan vardı.
İki hayvan bir kabuğu paylaştıklarından dolayı pek de memnun gözükmüyorlardı. Onu arkalarından sürüklüyor, sağa sola götürmeye ve farklı yönlere çekmeye çalışıyorlardı. Birbirlerine öfkeyle hırladılar. Sonra ikisi birden dondu ve havayı kokladı.
Çevredekiler umursamazca devam ettiler. Çoğu canavarın etrafından dolandı ya da onu görmezden geldi. Diğerleri de kaşlarını çatmış, şaşırmış görünüyorlardı.
Annabeth Sis'in etkisini daha önce görmüştü ama aynı zamanda da büyülü bir maskenin ölümlülerin görüşlerini nasıl yanılttığına, en güçlü canavarların bile bir sokak köpeği veya belki de bir uyku tulumuna sarılmış bir evsiz insana benzediğine hep hayran kalmıştı.
Canavarın burun delikleri genişledi. Annabeth ne yapacağına karar bile veremeden iki baş da ona döndü ve kötü kötü bakmaya başladı.
Annabeth'in eli bıçağına gitti. Ardından bir bıçağı olmadığını hatırladı. O andaki en ölümcül silahı içinde halk kütüphanesinden aldığı mimari ile ilgili kitaplarla dolu olan sırt çantasıydı.
Yavaş yavaş nefes almaya başladı. Canavar 9 metre kadar ileride duruyordu.
Kalabalık bir tren istasyonunda aslan-kurt-yengeç bir şeyi alt etmek ilk tercihi olmazdı tabi, fakat eğer buna yapmak zorundaysa, yapacaktı. Athena'nın çocuğuydu o.
Canavara gözdağı verircesine gözlerini dikti. "Hadi bakalım, Yengeççik," dedi. "Umarım acıya karşı toleransın yüksektir."
Aslan ve kurt başları ona sivri dişlerini gösterdi. Sonra yer titredi. Tren yaklaşırken tünelden hava hızla geçti.
Canavar, Annabeth'e hırladı. Annabeth onun gözlerinde Seni şöyle binlerce parçaya ayırmayı çok isterdim, ama başka bir işim var, dercesine pişman bir bakış gördüğüne yemin edebilirdi.
Ardından Yengeççik döndü ve kocaman olan kabuğunu arkasında sürükleyerek gitmeye başladı. A trenine gitmek üzere merdivenlerden yukarı çıkıp kayboldu.
Bir anlığına, Annabeth hareket edemedi. Bir canavarın bir melezi öyle bırakıp gitmesi çok görülen bir şey değildi. Şans verilince, canavarlar her zamansaldırırdı.
Eğer bu iki başlı keşiş yengecinin onu öldürmekten daha önemli başka bir işi varsa, Annabeth onun ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Bir canavarın hain planlarını sürdürmek için toplu taşımayı bedava olarak kullanıp öylece gitmesine izin veremezdi.
Onu Percy'nin şehrin yukarısında olan evine götürecek olan F trenine özlemle baktı. Ardından canavarın peşinden koşarak merdivenleri çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mini Mini Percy Jackson
Fanfiction➳Sende bir Demigod mısın ? ➳Percy lafı geçince karnında kelebekler mi uçuşuyor ? ➳Bir tane Non-Fiction yok mu diyorsun Percy hakkında ? ➳Doğru yere geldin ! ➳Bu kitapta resimlerden,melezlerle söyleyişlere,yazar röportajlarından,son haberlere,en komi...