TAEHYUNG:
"Ebenin soluk alan nefesini sikeyim."
Barmen; saydığım külfürlerden sonra küçük homurtular eşliğinde diğer müşterilerine bakmak için yanımdan ayrıldı.
Boş bardağımı doldurmayı reddeden barmen bozuntusuna,baş ağrımın verdiği öfke ve kısık gözler ile ölümcül bakışlar atmış,viski bardağımı masada hızla ona doğru itip,sandalye'den kalkmıştım.
Gürültülü bardan çıktığımda serin havanın yüzüme çarpışı ile derin bir nefes almış, ellerimi cebime atarak nereye gideceğimi bilmeden yürümeye başlamıştım.
Nereye gideceğimi bilmiyordum. Gidecek yerim de yoktu. Cebimdeki paranın son kırıntısı'na baktığımda bir motel'de bile kalamazdım.
Evim....
Tam nefret'lik idi.
Babam işe yaramazın teki idi. Her tarafından pislik akan mahallemizde,devamlı açık olan küçük bir tabldot yemekleri dükkanı vardı. Annem, babamın kahrını çekememiş ve bizi terk edip gitmişti. Babamın şimdi de yeni bir eş adayı vardı. Lokantasında çalışan bulaşıkçı kadına takmıştı kafayı.
Bar'ın biraz ilerisinde ki parka adım attığım da, kendime güzel bir bank seçmiş ve meskenim haline getirmiştim.
Bir zamanlar çok güzel bir yaşantım vardı. Hergün gittiğim okulum ve sevdiğim arkadaşlarım vardı.
Hayat yaptığım her yanlışa karşı benden birşeyler alıyordu.
Artık yalnızdım...
Yalnızlığımın bedelini,mutsuzluğumun kıyametini ödeteceğim biri bile yoktu yanımda.
Eskiden yalnızlıktan nefret ederdim. Yolda yanlız yürümekten, yanlız gezmekten hiç hoşlanmaz, devamlı birilerine ihtiyaç duyardım. Şimdi ise yalnızlığım, öfkemin sessiz sesi olmuştu.
Bir okulum vardı ama bu kimin umrunda ki? Okulum'da ilk 3 yılım sorunsuz geçmişti.
Annemin, bizi terk etmesi ile babam içkiye başlamıştı o zamanlar. Lise 4'e gitmek üzereydim ve babamın eve getirdiği içki arkadaşlarına servis yapardım her akşam. Dört içkiciye servis yaptığım yetmemiş zamanla beni de alet etmişlerdi pisliklerine.
Beni, şimdi olduğum kişi olmak zorunda bırakmışlardı. Olsun...
Sıkılmıştım zaten okuldan..Hergün gidip gelmekten ve maksadı sadece oynamak olan arkadaşlarım dan...
Başımın ağrısı ve gecenin rüzgarı ile dinmeye başlamış,içtiğim iki bardak viski sonrası banka uzanmış kolumu başıma yastık yaparak, bana selam veren aya bir bakış atmıştım.
Hiç sevmesem de şimdi heyecanlı bir hayatım vardı. Sabah güneş doğasıya kadar, gece boyunca özgür olmak güzeldi.
Yanıma gelen adam, ay ile bağlantımı kesmiş, yüzündeki derin kesik ve elinde ki sarılmış ot ile beni dürterek "kalk" demişti. "Burası benim mekân'ım."
Hiç bir şekilde umurumda olmayan adamın, parmağım ile kafasını ittirmiş ve ay ile bağlantımı yeniden saglamıştım. Ay beni rahatlatıyor du. Gece beni özgür kılıyordu. Bir gece kadar karanlık olan hayatımı, geceyi aydınlatan ay aydınlatıyor du sadece.
Adam yaptığım hareketten sonra elinde ki ottan bir duman almış ve sarı dişlerini göstere göstere gülmüş, kafasını daha çok sokmuştu burnumun dibine. "Kalk,eğer ben kaldırırsam birkaç kemiğini kırarım."
Leş gibi kokan adamın, kanlı gözlerine bakarak " Ciddi misin ? " demiştim. "Kırabiliyorsan kır. En azından bu bankta değil de, hastahane sedyesin de uyurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE WARRIOR: NEW WORLD ^Taekook^
FanfictionAfrodit; nefretten çıkmış karşısında duran iki sevimli aşığa dikkatle bakmıştı. Karşısında saygı ile duran gençleri iyice süzdükten sonra heyecanlı bir alkış yaparak, kardeşi Apollo'nun lir'ine oturdu ve parmağı ile iki sevgiliyi işaret etti. "Eğ...