SUGA:
"Bana gel savaşçı. Birlikte gücümüze güç katalım . Benim yanıma gel ve alemimde yaşa! "
Etraf oldukça karanlıktı. Gelen sesin hiçbir sahibi yoktu. Üstüne üstlük benim de bir bedenim yoktu.
Beni çağırıyor,beni istiyordu.
"Ben ne bir savaşçı'yım, nede sana katabilecek bir gücüm var." diye bağırdım karanlığa. Herhangi bir bedenim olmasa da yumruklarım iki yanımda hazır bekliyordum,ellerimde ki gerginliği hissedebiliyordum.
Tam karşımda küçük bir kıvılcım belirdi birden. "Gel ve dene." demişti aynı ses.
Ne yapmamı istiyordu ? Ben karşıdan bir aptal gibi mi gözüküyordum elimi ateşe deydirecek kadar ?
"Sadece dene. Içinde ki senin, ateşle bağlantısını keşfet. Dokunduğun şey bir ateş gibi görünse de, o aslında senden bir parça. Sadece keşfetmeye razı ol. Bir tane seçme hakkı olan Savaş Tanrısı seni seçiyor. Acını görüyorum, öfkeni ve nefretini anlıyorum. Seni benden başka kim anlar ? Gel ve dene ! "
Olmayan bedenim söylenenlere karşı hala yerinde dururken , ateş büyüyor ve bana doğru yaklaşıyordu. Korkuyordum. İsyankar ruhum bedenimin içinde çırpınıyordu. Evet,kaybedecek birşeyim yoktu fakat ölmekte istemiyordum. Sırf bu yüzden değil miydi bunca çektiğim çile ? Yaşamak için savaşıyordum bende.
Yanıma iyice yaklaşan ateşe,karanlıktan bir el uzanmıştı. Sanırım benimdi ama benim değil gibiydi de. Ateşe ellerken, canımın acıyacağını zannederek yüzümü buruşturmuştum ve benden bağımsız el titremişti bir korkak gibi. Yine de dokundum ateşe. El benim değil gibiydi ama ateşi hissediyordum içimde. Parmaklarımı deydirdiğim ateş önce bir süre titretmiş ardından avcumun içine doğru girmişti.
Nasıl kahkaha atıyor ve nasıl dans eder gibi titriyordu avucumun içinde ? Ateşin avucumda ki mutluluğu ile gözlerimi kapattım sıkıca. Onun mutluluğunu daha çok hissetmek istemiştim.
Birden her taraf yemyeşil olmuş,nehir kenarında oradan oraya koşturan gençlere açılmıştı pencerem. Üzerlerinde sadece özel bölgelerini ve göğüslerini kapatan zırh vardı. Nehir kenarında her biri kendine ait özel varlıklar ile sakalaşıyor ve gülüyorlar dı.
7 genç, 7 canavar. Arkalarındaydım fakat yüzlerinde ki gülümsemeyi ben dahil bütün orman hissediyordu.
"Gidelim Chimmy."dedi, çocuk yanında ki minik canavara. Nehir kenarından uzaklaşarak bana doğru geliyordu. Ağaçlık alanda hem gülüyor hem canavarı ile şakalaşıyordu. Birden kendime saklanmak için bir yer aradım. Korkuyordum çünkü savunmasızdım ve yabancıydım bu yerde.
Ben kıpırdayamadan yerimden,çocuk bana doğru çoktan yaklaşmıştı bile. Sanırım beni görmüyordu. Önünde durmama rağmen o hala canavarına bakıyordu.
Tam yanımdan geçerken aniden durdu ve bana baktı. Beni görüyor korkusu ile iyice sinmiş olduğum yerde bakışlarımı kaçırıyordum ondan. Önce havayı kokladı. Sonra havadan düşen kılıcını aldı ve saldırı pozisyonuna geçti.
"Chimmy yabancı birşeyler seziyorum. Hazır ol."
Canavarı sadece başını sallamış ve çocuğun ikinci emrini bekleyecek pozisyona gelmişti.
Devamlı saldırı pozisyonunda etrafını kolaçan ediyor ve havaya kılıç sallıyordu."Jey. Buraya gel ve Mang'a burada ne olduğunu öğrenmesini söyle. "
Ne olduğunu bilmiyordum fakat karşımda duran çocuğun dolgun dudaklarından dökülen kelimeler ile nehir kenarında oynayan herkes hemen koşarak gelmeye başlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE WARRIOR: NEW WORLD ^Taekook^
FanficAfrodit; nefretten çıkmış karşısında duran iki sevimli aşığa dikkatle bakmıştı. Karşısında saygı ile duran gençleri iyice süzdükten sonra heyecanlı bir alkış yaparak, kardeşi Apollo'nun lir'ine oturdu ve parmağı ile iki sevgiliyi işaret etti. "Eğ...