Petrol Dolu Havuz

116 3 3
                                    

Odadaki uğultularla gözümü açmıştım. Belkide sadece uyanasım gelmişti ama gözümü açtığım sorada ilk dikkatimi çeken odadaki hararetli uğultuydu. Bunun ardından bacaklarımdaki ve kollarımdaki üşümeyle yanma arasındaki garip acı beynime aksetti. Koltukta yatıyordum ve salonun ortasındaki yüzlerini birbirine çevrilmiş kahverengi koltuklarda annem, Zeynep ve tanımadığım bir adam oturuyordu. Zeynep , "ne olduğunu anlamadım o sırada Lenada şok geçiriyordu heralde sesleniyordum ama duymuyordu" dedi. Söz tekrar anneme geçmişti, "peki siz o adamı tanımadığınıza emin misiniz belkide o yapmıştır, polise haber vermliyiz belkide" dedi. Birşeyler döndüğü kesin diye düşündüğüm sırada bazı kareler aklıma hücüm etmeye başladı; birşeylerden konuşuyorduk Zeynep vardı gülüyorduk, ben onları dinleyip bir yandanda düşünüyordum. Ve hatırladığım kadarıyla ağaçların dibindeki o en arka öasadaki adamla uzun bir süre göz göze geldiğimdi. Neler oluyor diye büyük(!) tartışmayı keserek onları derin bir sessizliğe gömdüm. Bana sanki ölmüşümde zombi olarak tekrar dünyaya gelmişim gibi bakıyorlardı. Sessizliği ilk bozan annem oldu. "İyi misin" diye sordu. İyiyim diye yanıtladım. Gene sessizlik... Sonrasında ben devam ettim, "niye tartışıyorsunuz ki, ne olduysa oldu değiştiremezsiniz ya sonuçta bunu kimin yaptığını öğrenince. Bırakında bunu mekanın sahipleri düşünsün." Herkes bana anlamlı anlamlı bir o kadar şaşkınlık içinde ve boş bakıyordu. Asıl şok geçirmesi gereken ben iken onlar adeta beyinleri yıkanmış gibiydi. Sonra annem konuyu dağıtırcasına "bu beyfendi seni eve kadar getirdi, ona büyük bir teşekkür borçluyuz" dedi. Merhabalar diyip geçiştirdim. Çantam koltuğun yanındaydı ve harap bir haldeydi, içinden hala sağlam olan telefon ve kulaklığımı çıkardım. Müzik açıp arkamı dönüp uyumak o an için en uygun, mantıklı kaçış yoluydu. Biraz yorgunum kusura bakmayın diyerek uykuya dalmaya çalıştım.
Ertesi sabah uyandığımda biri beni odama taşımıştı anlaşılan. Uyandığım andan itibaren olan o mide bulantısı beni delirtiyordu. Gördüğüm rüyadan olacakki bu mide bulantısı beni bütün gün bırakmayacaktı.

Denizdeydim, ama bu normal bir deniz değildi, petroldendi. Havada bulut doluydu. Bunu buluta benzetmek ne kadar doğru olacaktır bilmiyorum ama en yakın tabir bu idi. Güneşin tek bir zerresi bile yeryüzüne ulaşmıyordu hatta güneşten bahsetmek bile doğru değildi, güneş gibi bir kavram yok gibiydi. Gece gibiydi sanki ama gece olmadığının farkındaydınız. Bir yandan koyu renklerle kaplanmış bir fanus içindeymiş hissi uyandırıyordu ama havanın varlığından söz etmek bir o kadarda olasıydı. Her taraf gri ve tonlarına bürünmüştü. Ben ise zincirle bağlanmış, avuç içim kadar olan bir yığın tahtanın üstünede bulmuştum kendimi. Sanki etrafta birşeyler vardı, yani demek istediğim bir kara parçası, insanlar. Ama tam bunu gördüğümü sandığım sırada başımı çeviriyordum o tarafa doğru ancak orada olduğuna emin olduğum herşey benimle oyun oynarcasına yok oluyorlardı. Adım atmaya çalıştıkça küçük tahta parçaları petrole gömülüyorlardı. Bir çözüm bulmaya çalışıyordum ama bulamıyordum. Saatler geçiyor gibiydi ama herşey o kadar aynıydı o kadar hiçbir kıpırtı, ses yoktu ki algılayamıyordum. Bütün kavramlarım çökmüştü. Bu düşüncelerde zihnim boğulurken ilerden, petrol deniz kıpırdanmaya başladı. Kıpırtılar olduğum yere kadar ulaştı ve petrolün içinden bir denizkızı çıktı. Çok güzeldi ama anlayamadığım bir eksikliği vardı. Siyah saçları petrolün içinde kayboluyordu ve yüzünden başka birşey göremiyordum. Gözleride petro gibi kapkaraydı, yüzü beyazdı ancak solgundu. Bulunduğumuz yere uygun kaçan tonlarda bir solgunluktu bu. "Niye yanıma gelmiyorsun" diye sordu. Çok içten bir şekilde, sanki tanışıyoruzmuşcasına. "Oranın benim için uygun olacağını sanmıyorum" diye yanıtladım. Saçma bir şekilde korkmuyordum, telaşlı değildim sadece hiçbirşey bilmemek içimi huzursuz ediyordu. "Buraya istemeden gelmiş gibi duruyorsun" dedi. Evet dedim. "O seni bulmadı mı" diye sordu. "O kim" diye şaşkınlık içerisinde sordum, cevap vermedi. "O" diye bahsettiği kişi kim olabilirdiki, burada benden başka ne veya nasıl birşey olabilirdiki. Petrolün içinde yüzen bir denizkızı olduğuna göre birşeyleri kaçırmış olmalıydım(!). Birşeyleri çözmek istercesine etrafıma tekrar bakındım, herşey hala aynıydı. O sırada denizkızı kahkaha attı ve ekledi, "burası evrenin dış kısmı, buraa nası geldiğini anlamış değilim ama aşağı bakman lazım" dedi ve petrolün derinliğinde bi anda kayboldu. Elimi, merak ve cesaretin oluşturduğu heyecanla petrola daldırdım. Çok yoğundu ama bir yandanda akıp gidiyordu, elimde tek bir damla bile kalmamıştı. Bacaklarım tutmayana dek burda kalmaya karar verdim. Petrolün içinde birşeyi görmeyi geçtim tek saniye bile durulmazdı. Düşüncelere dalmışken denizkızı büyük ihtişamıyla suyun içinden gökyüzüne doğru fırladı ve o ihtişamlı kuyruğunu gözler önüne serdi. Olağanüstü renkleri ve o koyu tonlarının parlaklığı zihinleri sarhoş edecek güçteydi. Havadan suya doğru dalış yaptığı sırada eliyle bacağımdan benide yakaladı ve sürüklemeye başladı. Korkuyordum, ölücektim ve hareket edemiyordum, hiçbirşey göremiyordum, sanki iki duvar beni sıkıştırıyordu. Beynim patlayacak gibiydi. Bir girdaba doğru ilerledik bütün bunlar sadece 10 saniye içinde gerçekleşti ve bir zaman makinesine girmişçesine gözlerimi yeni bir dünyaya açtım. Burası olağanüstü, kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi. Havada hareket eden, daha ziyade yüzen denizkızları vardı. İleride bir yol gözüküyordu o taraftan gitmeliyim diye düşündüm. O tarafa doğru gitmeye çalışırken havada olduğumu farkettim, ayakalarımın altında, aşağışarda bulutlar vardı. İnsanın içinde bir yandan korku ve bir yandan huzur hissi uyandırıyordu. Bu sırada suyun üstündeymişim gibi hissediyordum bunun verdiği refleksle yüzmeye çalıştım ve işe yarıyordu, havada süzülüyordum adeta ama yürüyemediğimi farkettim. Adım atmayı denediğim sırada düşmeye başladım. Bulutlara doğru düşüyordum ellerimi yukarı uzatıp düşüşümü engellemeye çalıştım ama nafileydi, bulutlara ulaştığım sırada uyandım.

RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin