Boş boş etrafı izliyordum. Gene sıradan birgündü ve saat 7yi bulmuştu. Güneşin yoksunluğundan mutluydum, klasik bir aralık ayından ziyade yağmursux sakin günlerden biriydi. Yarı kapalı uykulu gözler okula ilerliyordu. Sınıfa çıktım ve en arka sap köşedeki yerime oturdum. Çok geçmeden yavuz geldi. Her sabah olduğu gibi aynı ses tonuyla naber yavrum dedi ve bende aynı ses tonuyla iyi sen dedim. Yavuz aslında iyi bir dosttu ama haftanın 5 günü 8 saat gödüğüm için ayrıca buluşmak gerekmiyordu. Herşeyimi bilirdi, neşeşi bi insandı. Ders başlamıştı ve biz gene konuşacak saçma şeyler arıyorduk. O sırada telefonum çaldı ve arayan gizli numaraydı. Sabahın bu saatinde kim olabilir ki düşünceleriyle telefonu açmak için sıranın altına doğru eğildim. Sapıklığında belli saatleri olmalı diye geçirdim içimden. Bir yandan merakta etmiyor değildim bu sefer kimin ne saçmalayacağını. Çok geçmeden telefonu açtım bir hışırtı ve nefes alıp verme sesi geliyordu ama sanki bilerek yapılan bir ses değildide yanlışlıkla aranmışım gibiydi. Sonrasında bir çığlık, telefonun yere düştüğünü sandığım bir ses ve ardından telefon kapandı. Hafif çaplı bir şoktaydım. Çok gerçekçiydi sesler ve birinin başı beladaydı. Yakınım olan biri olmalıydı yoksa numaramı bilmesi olanaksızdı...
Yine bir okul günü sonlanmıştı, kulaklığımı takıp kimseye görünmeden okulu terkettim. Bugünkü rüyanın etkisini birazcık üstümden atmak için küçük bir gezinti fena olmazdı. Okulun bulunduğu çokta ıssız olmayan dağ yolunu küçük kestirme patikalarla arkamda bırakmaya karar verdim. Bu yürüyüş fikri gerçekten iyi olmuştu ve bi anda toxicity çalmaya başladı ki kendimi bağıra bağıra şarkı söylerken buldum. Ta ki okulun bi avuç sünepe kızlarını en iyi yaptıkları şeyi yaparken, ağaçların arasında bi sigara dolusu uyuşturucuyu içerken görene dek. Bu kızları ilk gördüğümden beri nefret ediyordum, onlarda benden. Birkaç laf atışması dışında pek bir sorun yaratmamışlardı ama şimdi olacağa benziyordu ki beni görür görmez ayağa kalktılar. Ele başları olarak düşündüğüm kız gel buraya diye seslendi, patika o taraftan ilerliyordu mecburen o tarafa devam ettim. Sigaran var mı dedi agresif bakışlarla, yok diye yanıtladım. "Hadi ya! Ver o çantayı" dedi. Beni ittirerek çantayı sırtımdan kaptı. Boş anıma denk gelmişti, sinirleniyordum ve sinirlenmeye başlarsam bu onun için hiç iyi olmazdı. Ver onu bana diye çekiştirdim çantayı. Bir kahkaha atarak vermezsem ne olur dedi, çakma sarışın ele başı... Ne mi olur derken, sözümü bitiremeden aklımdan geçenleri okurcasına benden hızlı davranarak yüzümün ortasına sağlam bir yumruk geçirdi. Ve o an ipler bende koptu, ağzımdan akan kanları önemsemeden bende ona bir yumruk attım, sarsılmış olacakki başını öne doğru eğdi. Fırsat kaybetmeden saçından kavrayıp başını aşağıya doğru sabitledikten sonra dizimle miğdesine güzel bir darbe geçirdim ve çimlere doğru fırlattım onu. Çantamı alıp ordan toz olmamın iyi bir fikir olduğuna karar verdikten sonra patikayı aşağı doğru hızlı adımlarla ilerledim. Diğer kızlarda ortadan kaybolmuştu. Dahada bana bulaşacaklarını sanmıyordum. Kavga etmeyi seven bir insan olmasamda böyle anlarda kontrolü kaybediyordum, gözüm kararıyordu. Çelimsiz, sıska biri değildim ama yapılı ve güçlü olduğuöda söylenemezdi. Böyle anlarda biryerden güç geliyordu işte. Ana yola ulaşmaya yaklaştığımda uzaktan birinin beni izlediğini farkettim, adımlarım yavaşladı, o kimdi ki? Yolun ortasında durdum, patikanın sonunda durmuş bana bakan bir yabancı vardı... 15 saniye kadar bir süre sonunda yabancı sağa doğru ilerleyen başka bir ağaçlık yola uzanan patikaya ilerledi ve gözden kayboldu. Yoluma daha hızlı adımlarla devam ettim ve evlerin başladığı ana yola ulaştım. O yabancıda neyin nesiydi öyle. Ve ıssız bucaksız olan o ağaçlık yolda ne işi vardı... Yoldan geçen sıradan bir insandı büyük ihtimalle bu kadar sorgulamamalıydım, kavga ilgisini çekmiş olmalı diye geçiştirdim zihnime...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya
Ficção Adolescente-Gerçek bir hikayenin kurgusu- Bir bilinmezlik ve rüyalar hiç bu kadar gerçek olmamıştı.